Pazartesi, 01 Ekim 2012 09:35

YAŞ’ZEDELER DE AÇIKLAMA BEKLİYOR SAYIN KOMUTANIM

Genelkurmay Başkanlığının Resmi Sitesi Basın Açıklamaları:

“TARIH   : 25 Eylül 2012

SAAT    : 11:30

NO        : BA - 15 / 12

1.   Kamuoyunda “Balyoz Davası” olarak isimlendirilen davada İstanbul 10’uncu Ağır Ceza Mahkemesince 324 muvazzaf ve emekli TSK personeli hakkında mahkûmiyet kararı verilmiştir.   

2.   Türkiye Cumhuriyeti’nin bekası, Hukuk Devleti olmanın erdemliliği ve Yüce Milletimize karşı olan sorumluluğumuz dikkate alınarak, TSK mensupları hakkında başlatılan soruşturma ve kovuşturmalar yakından takip edilmekle birlikte sabır, metanet, soğukkanlılık ve aklıselimle hareket edilerek yanlış anlaşılmalardan daima kaçınılmıştır.

3.   Yıllarca birlikte görev yaptığımız silah arkadaşlarımızın ve değerli ailelerinin yaşadıkları üzüntüyü derinden hissetmekte ve paylaşmaktayız.

4.   TSK olarak, bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da, hukukun üstünlüğüne saygının gereği olarak, adil yargılanma ilkesi çerçevesinde, söz konusu yargılamanın hakkaniyete uygun, kesin bir hükümle neticeleneceğine inanmaktayız.

      Kamuoyuna saygıyla duyurulur.”

Sayın Genelkurmay Başkanım;

Türkiye Cumhuriyeti’nin bekası, Hukuk Devleti olmanın erdemliliği ve Yüce Milletimize karşı olan sorumluluğunuzu dikkate alarak, TSK mensupları hakkında başlatılan soruşturma ve kovuşturmaları yakından takip edip sabır, metanet, soğukkanlılık ve aklıselimle hareket ederek yanlış anlaşılmalardan daima kaçındığınızı büyük memnuniyetle izlemekteyiz.

Yıllarca birlikte görev yaptığınız silah arkadaşlarınızdan 324 muvazzaf ve emekli TSK personeli hakkında; kamuoyunda “Balyoz Davası” olarak isimlendirilen davada İstanbul 10’uncu Ağır Ceza Mahkemesince mahkûmiyet kararı verilince silah arkadaşlarınızın ve değerli ailelerinin yaşadıkları üzüntüyü derinden hissedip paylaştığınızı da büyük olgunlukla takdir ettik.

Onlar bizlerin de silah arkadaşlarıdır. Bir insan olarak yıllarca beraber nöbet tuttuğumuz arkadaşlarımızın bu duruma düşmeleri elbette bizleri de üzmüştür. Ayrıca hiçbir hanımefendi mahkeme kapılarında, izlediğimiz fotoğrafta yer almayı hak etmiş değildir. Darbenin başı konumundaki Çetin Doğan paşamızın saygıdeğer eşi ile katıldığım bir canlı TV Programında; Nilgün hanımın; eşinin suçsuz olduğuna ne kadar inandığını ve bunu anlatabilmek için ne kadar çırpındığını, nasıl bir gayret içerisinde olduğunu bizzat gözlerimle görmüş bulunmaktayım.

Sadece bu mu?  

Sayın Genelkurmay Başkanım; Ayşe, Fatma ve Sevim hanımları da gördüm!

Ayşe, Fatma ve Sevim hanımlar Nilgün hanımlar gibi mahkeme kapılarında nöbet tutamadılar. Çünkü onların kocaları hiçbir şekilde yargılanmaya dahi lüzum görülmeden sorgusuz sualsiz kapı dışarı edildiler.

Ne olduğunu anlamadılar. Çünkü hiçbir darbe planlamalarında isimleri geçmiyordu. Vazifelerini en güzel şekilde yapmak gayretinden başka çabaları yoktu.

Kendilerine yapıştırılan hayali yafta ve iftiralarla canları kadar sevdikleri meslek ve silah arkadaşlarından koparıldılar. Bu insanlar yıllarca bizi yargılayın diye bas bas bağırdılar.

Ayşe, Fatma ve Sevim hanımlar televizyonlara çıkıp dertlerini de anlatamadılar. Çünkü bir süreçten geçiyordu ülkemiz, o yıllarda. Bırakın medyada kendini anlatıp, kocalarının hallerini anlatabilmeyi; dost ve akraba çevrelerinin bile şüphe ve kuşku dolu bakışlarına maruz kaldılar. Mahkeme kapılarında televizyonlara gözyaşı dökemediler, eğer başlarını sokacak bir dört duvar buldularsa onun en karanlık köşesinde kanlı gözyaşlarını içlerine akıttılar. Hayatlarını idame ettirebilmek için, yavrularının okul masraflarını çıkartabilmek için mantolarını giyip, pazarlarda bazlama sattılar, kocalarının yanında. Daha neler neler…

Bunlar general karısı değillerdi. Yüksek emekli maaşı ile saray yavrusu evleri yoktu.

Hayatta kalabilme mücadelesi veriyorlardı.

Bunlar da bizim ve sizin silah arkadaşlarınızdı. Şu an acılarını paylaştığınız bir takım mahkûmların gazabına uğramış mazlumlardı. Şu an teselli ettiğiniz silah arkadaşlarınız milletin mahkemelerinde suçlu bulunurken bunlar milletin meclisinde bütün partilerin oy birliği ile iadeyi itibarlarını almışlardır. Yani teselli ettiğiniz silah arkadaşlarınız eğer Yargıtay onaylarsa er rütbesine indirilecek iken, bu silah arkadaşlarınız şimdi Albay ve Kıdemli Başçavuş rütbelerini almışlardır. Yüce millete olan sorumluluğunuz bu insanlardan da özür dilemeyi gerektirmiyor mu?

Hukuk devleti olmanın erdemliliği hiçbir ayırım yapmadan, adalet mekanizmasının herkese eşit uygulanmasını gerektirmiyor mu?

Türkiye Cumhuriyetinin bekası Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının arasında ayırım yapmadan, kanunlar nezdinde eşit muameleye tabi tutulmasıyla sağlanmaz mı?

324 Mahkûm silah arkadaşınızı teselli ederken, binlerce rütbe ve itibarları iade edilmiş silah arkadaşınızı unutmamanız gerekmez mi? Hatta hala adaletin tecellisini bekleyen; üçlü kararname mağdurları, emekli olmaya zorlanan ve askeri okullarda kıyıma uğrayan personelinizi de hatırlamanız icap etmez mi?

Binlerce vatan evladı muhterem hanımefendileri ve çocuklarıyla gözlerini size dikmiş; hukukun üstünlüğüne ve hakkaniyete ne kadar inanmış olduğunuzu ispat etmenizi bekliyor.

Saygılarımla, arz ederim.

28 Şubat sürecinde emekli olmak zorunda kalan personeliniz Emekli Binbaşı Gürcan ONAT

Son Düzenlenme Pazartesi, 01 Ekim 2012 09:41
Gürcan Onat

Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.

Yorum Ekle

(*) ile işaretlenmiş zorunlu alanların tümünü doldurduğunuza emin olun. HTML kodları kullanılamaz.

asder logo

Adaleti Savunanlar Derneğinin ilkelerini benimsiyor ve her alanda "adalet"değerini temel alan kural ve uygulamaların gerçekleştirilmesi için mücadele çalışmalarına katılmanın gereğine inanıyorsanız; bizi takip edin...