Ergenekon birileri için yolun sonu, Milletimiz için yolun başı olarak görünüyor. Dahası “PKK Kürt’ü imanından koparma operasyonunun adı, Ergenekon ise, Türk’üyle Kürt’üyle Medeniyet Coğrafyamızı İmanından ve Medeniyetinden koparma operasyonunun adı.” dedik hep.
Bu davanın sonuçları Yıldız Mahkemelerinin kararları gibi akamete uğratılmamalıdır. Bunun için güçlü bir siyasi irade ve kararlılık gerekir ve ciddi bir halk desteği.
Halkımız yıllarca aldatıldı, Vatan, Millet, Devlet diye. Oysa halkı aldatan bu haramiler geçmişte gizli gizli terörü büyüttüler, kargaşa çıkarttılar, ülkeyi bölünme sürecine getirdiler. Bakın Tuğgeneral Bahtiyar Aydın Cinayeti. Lice’de günlerce çatışmaların sürdüğünü biliyoruz. Oysa şimdi savcılık çatışmanın düzmece olduğunu söylüyor. Yazıklar olsun.
Balyoz ve Ergenekon davalarında ben sadece bir şeyi eleştirdim. TSK malum hiyerarşi ağır. Subay Kaynağı ortadirek taşralı aileler çoklukla. Bu tip aileler gelenekçi ve muhafazakârdır. Üste ve devlete itaat hâşâ Allah’a itaat ciddiyetiyle öğretilir. Balyoz’da verilen cezalara bakıyoruz. En üstte emir veren 25 yıl hapis cezası almış, altındaki bir Karargâh Subayı 17 yıl. Oysa o subaya 17 yıl ceza veriyorsanız emir verenlere Ömürboyu müebbet vermek lazımdı. Benim eleştirim sadece bu manada oldu. Tabii ilgili mahkeme bunların mutlaka yasalar içinde değerlendirmesini yapmıştır.
Çözüm sürecinde iki guruptan çok korkuyorum ben. Biri Türk Ergenekon’u, diğeri Kürt Ergenekon’u PKK. Maalesef Kürt Ergenekon’unun asıl emir vericileri de Türk Ergenekon’u içindeki kadrolar. Silivri’de mahkeme önünde CHP’li milletvekilleri ile, CHP, İP ve ADD ağırlıklı guruplar nasıl bir araya geliyorlar. Benim endişem sonraki sürece MHP bayraklı birilerinin de katılmasıdır. Buradan çıkartılması gereken sonuç şu dur. 12 Eylül öncesi solcu ve sağcı gençleri kimler hangi kuruluşlar ve siyasi parti örgütlerini kullanarak karşı karşıya getirdiler? 12 Eylül günü olaylar nasıl bir anda durdu? Oysa bir gün önce de ülkenin her yerinde sıkıyönetim vardı. Halkımız çok düşünmelidir.
Artık taraflar apaçık ortadadır. Şu ana kadar sanıldığı gibi, Sol-Sağ, Dindar-Laik, Türk-Kürt, Sünni-Alevi vb. değil taraflar. Asıl bu milleti ve ülkeyi cidden seven Mazlum Anadolu insanı Türk, Kürt, Alevi, Sünni, Çerkez, Arnavut.. bir taraftır. Karşı tarafta da başlangıçta Fransız ve İngilizlerle işbirliği yapan, sonraki süreçlerde ise, ABD ve Almanya’yı da içine alan, en nihayetinde Rusya, Çin ve İsrail ile çalışan.. Bu kadrolar, İttifak-ı Hamiyet denen ilk terör örgütü ile başladılar, ihanet ve cinayetlere, Jön Türkler’le devam ettiler, İttihat ve Terakki ile kurumlaştılar, Osmanlı’yı paramparça ettiler. İstiklal Harbinde ortalıkta yoktular, 1923’ten itibaren yeniden hortladılar ve tüm darbelerde bu kadrolar var. Demirel’in has adamı yıllarca Menderes’in avukatı diye yutturulan H. Cindoruk’un “-Ben Jön Türk’üm.” demesi ne kadar manidar. Düşünün. Menderes’in DP’ine destek verdi diye Tan gazetesini basan İTÜ’li öğrencilerin başında S. Demirel’in olması ne kadar manidar. Düşünün.
Ey halkım, uyanma zamanıdır. Birlik olma zamanıdır. Sizin Anadolu’daki birliğiniz, tüm Ortadoğu’yu, Ortaasya’yı hâsılı Medeniyetinizin Merkez Coğrafyasını bir araya getirecektir. Oralardaki İman kardeşleriniz ayrıca sizin yani Türk’lerin ve Kürt’lerin akrabalarıdır. Siz geçmişte olduğu gibi, gelecekte de İstanbul Merkezli büyük bir medeniyeti birlikte inşa edeceksiniz. Yükünüz ağır. Artık helalleşme ve sorumluluklarımızı idrak edip ebediyete kadar kucaklaşma zamanıdır. Her türlü ihaneti görme ve tedbir alıp gönül gönüle istikbale yürüme zamanıdır.
(E) Yb. Halil MERT
Strateji ve Yönetim Uzmanı
