Türk Silahlı Kuvvetlerinde görev yapan ve Türkiye aleyhine casusluk yapan askerler, İzmir 12. Ağır Ceza Mahkemesinde yargılanıyor.

49’u muvazzaf olmak üzere 357 sanıklı bir dava.

Sanıklar arasında üst rütbeli subaylar da var.

Savcının iddiasına göre; TSK ve diğer kurumlar içinde sanki bir İstihbarat Örgütü gibi teşkilatlanmışlar.

Sırtlarında taşıdıkları üniformayı ve devletin sağladığı imkanları, devlet ve millet aleyhine kullanmışlar.

Kullandıkları VIP ve eskort kadınlarla kışlayı randevuevine çevirmişler.

İddianamede neler var neler..!

“Önemli bilgi içeriyor. İsrail dahil devletler için olabilir. PKK’ya aktarılmak maksadıyla kullanılabilir…”

“T-37 uçaklarının önemli kısımları, nasıl ve hangi yollar kullanılarak düşürülebileceği..!”

“TC hükümetini ve TSK’ni uluslararası ortamda zor durumda bırakmak için delil olarak kullanılabileceği..!”  ve daha niceleri.

Casusluk davasında adı geçenlerin, TSK içindeki diğer illegal yapılanma ve girişimlerin sorgulandığı Ergenekon, Balyoz, İnternet Andıcı gibi davalarda da isimlerin geçmesi hiçte şaşırtıcı değil.

Dosyadaki belge ve delillerle ilgili ileri sürdükleri iddialar da aynı merkezden taktik aldıklarını ortaya koyar nitelikte. Yok sahteymiş, yok sonradan üretilmişmiş …falan filan. Hepsi 20’şer  yıl hüküm giyen Balyozcular gibi sütten çıkmış bembeyaz kaşık..!

Türk subayı kendi ülkesi aleyhine casusluk yapacak kadar hain olabilir mi?

Darbeci oluyorsa, Ergenekoncu oluyorsa  bal gibi casusta olur..!

Hepsinin sebebi ve illeti aynıdır; Personel temin yöntemi ve Eğitim sistemi. Ve en önemlisi de yıllardan beridir kurumda hakim olan bozuk zihniyetin oluşturduğu iklimdir. Bugün ortaya çıkarılan ve yargı önünde hesap verenler hala kuyruğu dik tutup pişmanlık emaresi göstermiyorsa, nedeni ve dayanakları işte bu iklimdir.

Görevdeyken casus olduğunu tespit ettiğim ve Hava Kuvvetleri Komutanlığı karargahında İstihbarat Şubesinde görev yapan adamla ilgili ihbarımız, bu “ iklim” korkusuyla dikkate alınmamış, o casus hakkında değil, tam aksine  bizim hakkımızda işlem yapılmıştı. Yıllar sonra  o adamın Yunan casusu olduğunu bütün kamuoyu da öğrenmişti.

Adamlar, aşağılık yöntemleriyle bütün kurumlara sirayet edebilmişler. MİT, Askeri Yargı, GATA, BDDK, SGK…Hem de en üst düzey yöneticilere kadar. Sanık komutanlarla ilgili GATAKULLİ raporların nasıl ve kimler tarafından tanzim edildiği şimdi daha iyi anlaşılıyor..!

Vatan savunmasını emanet ettiğimiz kurum içinden böyle hainlerin çıkması can yakıcı bir durum elbette. Fakat bence çok daha vahim olan yönü, bu şebekenin kurduğu aşağılık fuhuş tuzağına düşen zavallı ordu mensuplarının içinde olduğu ahlaki zaafiyettir. Cinselliğini kullanan kadın müsveddeleri  karşısında kendini kaybeden, birkaç dakikalık zevki için vatanı satacak kadar gaflete düşebilen bu ahlak zebunları, bırakın subay olmayı randevu evlerinde badi gard bile olamaz..!

İstihbarat örgütleri, kendi gayretleriyle diğer ülke orduları içinden casus bulmaya çalışır. Bunun için de kadın, para, ideoloji.. vs yöntemleri kullanır. TSK, bu tür istihbarat faaliyetlerine karşı tedbirler alacakken, kendi içindeki kişilerin böyle bir organizasyona girmesi ve adeta  “istihbarat pazarı” oluşturmaları ise “artık pes..!” dedirten bir durumdur.

Ümit veren gelişme, Genelkurmay’ın eskiden olduğu gibi, “bunu sızdıranlar kim ?” diye suçluları bırakıp olayın ortaya çıkmasına vesile olanların peşine düşme ve yargıya baskı yapma  döneminden, yargıya destek olma hassasiyetini gösterme dönemine geçmiş olmasıdır.

Gerçekler acıdır. Ama daha acı olanı, gerçeği görememek ve görmezden gelmektir.

Bugün, Türkiye’nin bu gerçeklerle yüzleşme cesareti göstermesi, kim olursa olsun ülkeye ve kurumlara zarar veren kişilere hesap sorma ve bünyeyi temizleme gayretine girmesi geleceğimiz için en olumlu gelişmedir.

Bu sürecin başlatılmasında en önemli rolü üslenen cesur savcı ve hakimlerimiz, eminim gelecek nesillerce hayırla yad edilecektir.