Perşembe, 02 Mayıs 2013 14:55

Fetret, Şarktan Garba Zeval Olur...

        Dışişleri Bakanı Sn.Ahmet Davutoğlu, Mart ayında Manisa’yı ziyaretinde çözüm süreciyle millete yeni bir şevk ve heyecan geldiğini ifade ederek, "İnşallah çözüm süreci, Türkiye'deki fetret devrini yok edecek, bitirecek" demişti.

       Osmanlı tarihinde fetret; Yıldırım Bayezid’in,Ankara Meydan Muharebesinde (1402) Timur’a yenilip esir düşmesi ve sonrasında, 6 oğlu arasında başlayan iktidar mücadelesi sonucu dağılan Osmanlı birliğinin, 1413 yılında, Birinci Mehmed Han tarafından yeniden sağlanıncaya kadar geçen on bir yıllık döneme verilen addır.

       Bu dönem Osmanlı açısından hem siyasi ,hem de Venedik ve Bizanslılara sağlanan ekonomik imtiyazlar nedeniyle çok zor bir dönem olmuştur.Onun için bu dönemi sonlandıran Birinci Mehmed Han’a tarihçiler Osmanlı’nın ikinci banisi derler.

       Kuruluş ve tek parti döneminde, rejim dayatması ile mankurtlaştırılmak ve köz-kamanlaştırılmak* istenen ,demokrasi ile birlikte askeri cunta mudaheleleri,sağ-sol, Sünni- Alevi çatışmalarında heder edilen , son 30 yıldır zoraki ortaya çıkarılan PKK terörü ve etnik ayrımcılık husumeti ile içine kapatılan ,ekonomik ve sosyal buhranlarla bir üçüncü dünya ülkesi  konumuna getirilen ülkemiz bitkin düşmüş,canından bezmiş, gelecek umutları karartılmıştır.Fetret, son yüz yılımıza adeta kara bir bulut gibi çökmüştü...

       2002 ile başlayan Ak Parti döneminin banilerinden Sn.Davutoğlu,” 10 yıl içinde yapmaya çalıştığımız şey, devletimizin yeni bir hücre yenilemesini yaşamasıdır. 10 yılda aslında yorgun düşmüş görünen bu halk, sanki ilahi bir şifa eli değmiş gibi ölçeğini, iddiasını büyüttü, geleceğe daha umutla bakar hale geldi”dedi.

       El Hak ,doğru bir ifadedir.Türkiye, yeni ve büyük Türkiye olarak yeniden bina ediliyor.

       Doğu ve güneydoğu bu ülkenin kasıtlı geri bırakılmış bölgeleridir.Çünkü 1950’lere kadar devlet buralarda yeryüzüne kurduğu karakol ve hapishanelerden başka bir şeyle temsil edilmemiştir.Otuz yıllık terörün en önemli gerekçelerinden biride geri kalmışlık ve fukaralık değil midir?

       1980 öncesinde MSP’nin içinde bulunduğu koalisyon dönemlerinde rahmetli Erbakan’ın bölgede ve ülkede başlattığı ağır sanayi hamleleri diğer hükümetlerce ilgisiz bırakılarak sabote edilmemiş midir?

       Terör, kendisine uygun psikolojik,sosyolojik ve ekonomik zeminlerde karşılık bulur ve yeşerir.PKK’da yukarıda bahsettiğim zeminde zuhur etmiştir.Kimilerince bilmem kaçıncı Kürt İsyan hareketi olarak ifade edilen PKK terörü, aslında kuruluşundan bu güne yapısı ,eylemleri,ortaya koyduğu hedefleriyle tarihteki diğer kürt isyanlarından farklı, sınıfında bir ilktir kanaatimce.Çünkü ;ateist ulusalcı ,hem Marksist- Leninist devlet yapısı  çözümlemesi ile  bundan önceki kürt isyan hareketleri ile benzeşmez.Ayrıca lider kadrosunun ermeni olduğunun ayan beyan ispatı ile sünnetsiz militanlar bu hareketin kürt menfaatlerini temin iddiasına gölge düşürmüştür...

        İşte bu sebeblerden dolayı,PKK ve Ulusalcı Kürt Siyasi Hareketi 30 yılı aşkın bir süredir 40.000’e yakın insanın katli, milyarca dolarlık maddi kayıpla milleti canından bezdirmiş ,kanlı- kansız onca eylemlere ve devletin içindeki ihanet şebekelerinin inanılmaz desteğine rağmen Kürt Halkının ekseriyetinde karşılık bulamamış başarıya ulaşamamıştır.

       TSK,2011 yılında Necdet ÖZEL Paşa’nın Genel Kurmay Başkanı olmasını müteakip alan hakimiyetini artırmış, PKK ikinci bozgun sürecine girmiştir.Yani Mağlup olmuştur.

      Apo,Devleti ve TSK’yı alt edemeyeceğini anlamış olmalı ki bu süreçte faal rol almıştır.

      Bilindiği üzere Apo, 1999 yılında paket yapılıp belirli şartlarda Türkiye’ye teslim edilmiş idi.

      ANASOL M koalisyon hükümetinin, 12 Ocak 2000 tarihinde ortaklarca imzalanan ‘Karar Metni’nde, ‘AİHM’in teröristbaşı Abdullah Öcalan hakkındaki kesinleşmiş idam cezasının infazının bir süre ertelenmesine ilişkin ihtiyati tedbir kararına atıfta bulunarak, ’’Türkiye’nin de yargı yetkisini kabul etmiş olduğu AİHM’in Türk yargısınca verilmiş kararları değiştirmesi hiçbir şekilde söz konusu değildir.Anayasamızdan ve uluslararası taahhütlerimizden kaynaklanan süreç tamamlandığında, dosya gereği için ivedilikle TBMM’ye gönderilecektir’’ denmekteydi.

      Aslında, Apo’nun aldığı her nefesten Devlet BAHÇELİ sorumlu olduğu halde,seçim meydanlarında Başbakan’a alın bu ipi asın demesi,bu gün ise Çözüm Sürecine en muhalif (!) tutumu onun sergilemesi ne kadar garip bir tezattır değil mi?

      Apo’ İmralı’daki ilk yıllarında da görüşmeler yapılmaktaydı, Ergenekoncu anlayışın devlete ve MGK’na hakim olduğu o dönemde yapılan görüşmelerle Apo örgütüne bir dizi adımlar attırdı: Silahlı güçlerin sınır dışına çekildiği; dağdan ve Avrupa’dan iki grubun Türkiye’ye gelerek teslim olduğu artık bilinmektedir.

      Başbakan,son MÜSİAD  toplantısında; Çözüm Sürecinin 2002 yılında başlatıldığını,fakat yaşanılan zorluklara vurgu yaparak,iç ve dış odaklarca sürecin sürekli sabote edildiğini ifade etdi.

      2004’te, Apo bu odakların etkisi altında kalarak silahlı eylem dönemini yeniden başlatmıştır.

      Çözüm süreci üzerindeki hükümetin hakimiyeti malum odakların etkisiyle ancak 2008 ‘de sağlanabilinmiştir.

      3 Ocak 2013 tarihinde BDP’lilerin İmralı’ya gitmesiyle ortaya çıkan yeni müzakere sürecinde önemli bir noktaya gelindi.

      21 Mart tarihinde Diyarbakır’daki Nevruz kutlamalarında BDP’liler aracılığıyla silahlı dönemin bittiğini açıklayan ve PKK’lıların silahları bırakıp sınır dışına çıkması gerektiğini belirten terör örgütü lideri Apo’nun çağrısına olumlu cevap verildi.

      Hamdolsun,son 4 aydır silahlar susmuş ,bölgeden şehit haberi alınmamaktadır.

      Nisan ayının 20 sinden itibaren sınır dışına çıkış peyder pey gerçekleşmektedir.

      Bence asıl sevinilecek husus;barış ve kucaklaşma ile bölgenin ve ülkemizin yakalayacağı kalkınma ivmesi ile bölgenin makus talihinin muazzam derecede değişeceğidir.

     Başbakan son MÜSİAD toplantısında ,İş Dünyasının temsilcilerine TUSKON,ASKON ,TÜSİAD ‘a çağrıda bulunarak Doğu ve Güneydoğu’ya pozitif ayrımcılık yaptıklarını, teşviklerin tarihte hiç olmadık kadar cazip bir noktada olduğunu  ,işadamlarının yatırım yapmalarını istemiştir.

     Ümit ediyorum ki,yakın gelecekte GAP bölgesi Ortadoğu’nun entegre tahıl,sebze-meyve ambarı haline gelirken, DAP bölgesi ise Ortadoğunun entegre mezbahasına dönüşecektir.Ayrıca Turizm başta olmak üzere yer altı ve yerüstü kaynaklar harekete geçirilip bölge refah ve huzuru bulacaktır.Cehennem deresinde,şimdiden raftingler başlatılmıştır.Cudi gezintileri vs.İnşaAllah Doğu, batı için ilham kaynağı olacak,göç tersine dönecek, fetret bitecektir.

Allah huzur ve kardeşliğimizi daim etsin…Amin.

 

Nejat ÖZDEN         

02.05.2013

 

*Mankurtlaşma ile ilgili yazıma bakınız…

Nejat ÖZDEN

Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.

2 yorum

  • Yorum Linki nejat özden Cuma, 03 Mayıs 2013 11:09 yazan nejat özden

    Teşekkür ederim efendim..

    Raporla
  • Yorum Linki Osman Perşembe, 02 Mayıs 2013 16:47 yazan Osman

    Nejat bey, ufkunuzu ve gerçekleri değerlendirmedeki vukufiyetinizi takdir ve tebrik ediyorum.Kaleminize sağlık.

    Raporla

Yorum Ekle

(*) ile işaretlenmiş zorunlu alanların tümünü doldurduğunuza emin olun. HTML kodları kullanılamaz.

asder logo

Adaleti Savunanlar Derneğinin ilkelerini benimsiyor ve her alanda "adalet"değerini temel alan kural ve uygulamaların gerçekleştirilmesi için mücadele çalışmalarına katılmanın gereğine inanıyorsanız; bizi takip edin...