Pazartesi, 08 Temmuz 2013 11:08

HAÇLI VE SİYONİZM KISKACINDA KARDEŞLER... TÜRKİYE VE MISIR

Sahi Mısır nerededir? Bizimle ilgisi nedir? Buna vereceğiniz makul cevaplarınız var. İsrail’i anladık ama, ABD’nin bölgeyle ne alakası var? İngilizlerin, Fransızların.. Almanların… Halkımız Mısır’la ne kadar ilgili? Mısır, uzun yıllar Türk hakimiyeti altında yönetildi. Osmanlı’dan önce de Türkler vardı. Yavuz Selim Mısır’a gittiğinde orada Kölemenler veya kendi deyimleri ile “El Devlet’üt Türkiye” vardı. Hz. Peygamberimizden yaklaşık 200 sene sonra Müslüman Türkler, Sibirya’dan Japon Denizine, Kuzey Afrika’ya kadar her yerde ya devlettiler, ya İslam Hükümdarlıklarında asker ve idareciydiler. Vali, Komutan, Vezir... Dolayısı ile, bölge bizim Sayın Başbakanımızın da ifade ettiği gibi olayları seyredemeyeceğimiz kadar yakın bir yurt.

         Bölge insanıyla geçmişte, kanımız, canımız, terimiz karıştı omuz omuza mücadele ederken. Şimdi de “ÖZGÜRLÜK” diyen “ADALET” diyen insanlarla sesimiz karışmalı, duamız karışmalı. Halkın Medeniyet Coğrafyamızda yükselen sesine destek verilmelidir. Bölgedeki hükümetlere tıpkı Mavi Marmara Desteğinde olduğu gibi baskı yapılmalıdır.

         Ülkelerimizde Birinci Dünya savaşından sonra yaşanan fiili işgaller, akabinde gelen İttihatçı kafalar, sonucunda gelişen Irkçılık, BAASÇILIK ve bu günlerde moda deyimle ULUSALCILIK, eğitim sistemi ile beyinlere zorla sokulmaya çalışılan karşılıklı düşmanlıklar insanlarımızın parçalanmasına neden olmuştur. Yalnız son yıllarda siyasetin güçlenmesi ve hükümetin bölgeye ilgisi ile bölge insanının Türkiye’mize olan ilgisi de artmıştır.

Gelinen darbe sürecinde; İktidara gelen İhvan kadroları Türkiye’den dersler çıkartıyor da, karşısındaki BAASÇI, İşbirlikçi, darbeciler, diktatör yanlıları ders almıyorlar mı? İsrail ve ABD dersler çıkarmadı mı zannediyorsunuz Türkiye deneyiminden.. Düşünün 28 Şubat kıskacından çıkan bir Türkiye kontrollerinden çıkmıştır. Bu gidişin Mısır’da önüne geçmeye çalışmaktadırlar. Mısır’lı yöneticiler Türkiye, İtalya, İspanya gibi demokrasi sınavını güçlüklerle veren ülkeleri örnek almalı, ihtiyatla ve darbecilerin ipliğini sabırla pazara çıkartarak, kamuoyu desteğini hep arkalarına alarak, ülkeyi germeden sistemi halkları ve Medeniyetimizle uyumlu hale getirmeye çalışmalıdırlar. Türkiye’nin yeni anayasa sürecindeki güdük ilerleyişinin nedenlerini iyi sorgulamalıdırlar. BAASÇI’ların bir kısmı yerli ve dindardır. Tıpkı Türkiye’de olduğu gibi. Onları çatlatmalıdırlar.

 

Türkiye açısından bakıldığında ise; Mısır ve Suriye dâhil, Ortadoğu, Kuzey Afrika ve balkanlar ülkemizin iç siyasi meselesidir. Esasında doğrusu da bu dur. “SURİYE, MISIR... IRAK TÜRKİYE'NİN ARTIK İÇ MESELESİDİR.” Neden?

Dikkat buyurun, muhalefetin yani CHP’nin temsilcileri Suriye’ye gidip, BAASÇI diktatörle Avrupa’daki sosyal demokrat/sosyalist baskıya rağmen görüştüler. Şimdi Irak’ın Şii Başbakanı CHP Genel Başkanını Irak’a davet ediyor. Şükürler olsun ki ülkem büyüyor, şükürler olsun ki CHP de yönünü İslam Coğrafyasına döndü. Bu ironide güzel olan muhalefet liderimizin bile artık bölge ülkelerinin liderlerinin muhatabı olmasıdır. Hasılı görünen Büyük ve Güçlü, Bölgesinde etkin Türkiye’nin de habercisidir.

Ben ne olursa olsun, muhalefetin gelenekçi, bağnaz, gerici sırça köşkten bakan  duruşundan çıkmak zorunda kalması olarak değerlendiriyorum son durumu. Dileriz Coğrafyamızın gerçekleri iç politikadaki duruşlarına yansır. Mısır’da da darbecileri destekleyenler gezi Parkında işbirliği yapan gruplar. Yani ABD, AB, İsrail, İran, Esad, CHP, Koç Grubu ve diğerleri, sözümona solcular ki bu nasıl solculuksa Koç’la, TÜSİAD’la yanyanalar, Ulusalcıyız diyenler. Artık, İstanbul, Kahire, Erbil, Halep, Trablus vb. bu şehirler aynı şehirler.

 

Sudan neden bölündü?
            İngilizler uzun yıllar Sudan’ı sömürüyor. Sonra çıkıp giderken de muhtemel petrol bölgelerini bildikleri için o bölgeler sınır oluşturacak şekilde ülkeyi bölecek planı da bırakıyorlar. Görünürde sorun şu: Sudan’da bir İslam Devrimi oldu. Emperyalistler kovuldu. İç savaş 30 yıldır sürüyor. 
 
Emperyalizmin Sudan’ı bölme nedenleri neler:
1. Emperyalistler ABD ve İsrail bölgede istikrar istemiyor. Bölge sürekli kendi kontrollerinde olsun istiyorlar.
2. İsrail, Mısır’ı kendi kontrolünde bir Sudan’la kuşatmak istiyor. Özellikle Nil malum Sudan’dan kontrol ediliyor.
3. Petrol bu bölgede çok ve kaliteli. Diğer hammadde kaynakları da çok. Dolayısı ile enerji ve zenginlikleri ucuz ve kolay ele geçirmek istiyorlar. Bu zenginliklerin çoğu da şu anda Güney Sudan’daç Yani Hristiyan Sudan’da..
4. Kızıldeniz dolayısı ile Suveyş Kanalı, Hint Okyanusunun batı kıyıları hatta Basra Körfezi çıkağı bu bölgeden kontrol edilebilir.
5. Bölgede İslam Ülkesi olarak ve İslami bir nizamla yönetilen Sudan tehlikeli bir düşman emperyalist dünya için. Güçsüz düşürülmesi gerekiyor.
6. Etnik ve mezhep sorunları, din ayrımı tüm ortadoğu ve İslam Coğrafyasında mevcut. Sudan örneği ile diğer İslam Ülkelerini de bölmeye çalışacaklardır.
 

         Mısır…

         Dünya haritasına bakın. Anadolu Asya, Avrupa ve Ortadoğu’yu kısmen Afrika’yı kontrol ediyor. Mısır ise, Afrika, Güney Asya, Ortadoğu ve kısmen Avrupa’yı. Dünyanın en değerli boğazları İstanbul ve Çanakkale. Diğeri ise Süveyş kanalı. Mısır’ın kontrolünde. Bir de Cebel-i Tarık var malumunuz. Üçü de İslam Ülkelerinin kontrolünde denilebilir. Dolayısı ile Mısır Afrika’ya Medeni Dünyadan açılan bir kapı gibidir. Stratejik konumu paha biçilemez. Sudan ve Mısır’ı birlikte değerlendirmek gerek esasında.

Kavalalı asi M. Ali Paşa’dan bu yana Mısır bölgede hep Anadolu’ya rakip bir siyasi aktör olarak görülmüştür. Üzerine İngilizlerin düşmanlık eken eğitim sisteminin dayatmaları da eklenince ve karşılıklı devlet adamları da ilişkileri Avrupa ve ABD’nin istediği şekilde geliştirdiklerinden kopukluk aşılamamıştır. Birliği ve en genel anlamda İslam Birliğini savunan Mısır’lılar “Müslüman Kardeşler” içinde örgütlenmiş ve çok zulüm görmüşlerdir. “Sürdürülebilir Kriz” ve bölgeyi sömürmek isteyen batı ve İsrail Tunus’tan itibaren aslında erken yakalanmıştır. Bölgede radikal laik uygulamalar sonucu İslami Hassasiyetler halk içinde sürekli zayıflatılmıştır. Şimdilerde Türkiye’de sulandırılmaya çalışılmakta olan İslami Duyarlılık karşısında, aidiyet olarak kendini İslam Kardeşliği içinde tanımlayan entelektüel ve aydın gurupların duruşları bölgenin de geleceğine yön verecektir. Hele de darbe sürecinde tüm İslam Halkların duyarlılığı önem kazanmıştır.

Artık kendimize gelme zamanı.

        Mısır... Adamların hedefinde resmen ülkelerin başındaki yiğit, gözükara, fedakâr liderler var. Son 300 yıldır halkı zaten korkutmuşlar, menfaatçi yapmışlar. Diyorlar ki, “-Bu baş belası liderlerini bitirelim gerisi kolay.” Sizlerde bunu görebiliyorsunuz. Ey halkım, ey Anadolu’da teşkilat yöneticiliği yapanlar… Bu aşağılama sizi hiç titretmiyor mu? Ne zaman sizlerde “-Derdimiz var!” diyeceksiniz. Malum Mısır’da Mursi’ye karşı ordu siyasileri uyarmıştı. Tıpkı Türkiye gibi. Sonra da darbe geldi. Ülkemizde de bu olay protesto edildi. Bakın şu sloganla; “PAŞALARIN TANKLARI, SUSTURUMAZ HALKI” Peki bu söz doğru mu? Hayır! Tanklar Milletimizin, kullanan askerde Milletimizin Evladı. Kimin malını ve evladını kime karşı kullanıyorsunuz? Bu hâlâa çoğunluğun ezikliğinin göstergesi. AKPARTİ’nin yerelleri sorunu TOPLUMU BİLİNÇLENDİRME FAALİYETLERİ ile aşmak ve çözmek zorundadır.

 

        Bir daha uyarıyorum, “Ne Türkiye’de ne de İslam Ülkelerinin hiçbirinde hendek filan aşılmadı.” Daha da kötüsü mezhep kavgası da kapıda. İran’ın Suriye iştahını kabarttı. Ortadoğu’da maalesef artık, İsrail, ABD, İran İttifakı görünüyor. Hedef kim? Kuşatılan ülke neresi? Türkiye. Parçalanan Coğrafya? Osmanlı Coğrafyası. Dağıtılan Medeniyet? İslam Medeniyeti.. Dolayısı ile yapmadığınız her şeyin tıpkı yaptıklarınız gibi hesabını vermeye hazır olun.

        TSK’inde “Komutan; birliğinin yaptığı ve yapmadığı her şeyden sorumludur.” diye bir tanım vardır. Kul da Allah’a karşı aynen öyledir. Biline.

 

D-8

1990’lı yıllarda Prof. Necmettin ERBAKAN tarafından hayata geçirilmeye çalışılan D-8 Projesi, Türkiye’de 28 Şubat darbecilerinin mahareti ile akamete uğratılmış, bu sürecin ilk sonucu sonrasındaki hükümetlerce bankalar boşaltılmış, milletimiz ciddi bir borç ve ekonomik krizin içine sürüklenmiş, sonrasında da AKPARTİ Hükümeti kurulmuştur. AKPARTİ Mukaddesatçı kesimlerin yıldırılma, korkutulma, sindirilme ve ötelenmesinin sonucunda kurulmuştur. Tıpkı İhvan Hareketinin Arap Ülkelerindeki varlık sebebi gibi. Esasında en arka plan Osmanlı İslam Medeniyetinde gücü, gururu, dik duruşu ve Müslümanca tavrı yaşamış insanların çocukları olan bu coğrafya şanlı geçmişini geri istemektedir.

Bakıldığında bu paralellik yanında birlikte mücadeleyi de getirecektir. Asıl görülmesi gereken bu dur. Taksim Gezi Parkı protestosundan nasıl Havaalanı ve Boğaza yapılacak köprüye itiraz ve şimdi de “Mursi’ye karşı omuz omuza!” sloganı çıktıysa, İman Cephesi de birlikte ve kararlı bir duruş ortaya koymak zorundadır. D-8 canlandırılmalı, ilgisiz kalan İslam Ülkeleri içlerinde kurulacak STK ve baskı grupları ile ortak hareket etmeye zorlanmalıdır. Bakın CNN televizyonunun Taksim’den yaptığı canlı yayın İslam Ülkelerindeki halkta tam tersi olumlu tesir bırakmış, Türkiye ve İktidar lehine infial oluşmasını sağlamıştır.

 

Süreci kim nasıl yönetecek?

Bölgedeki Mukaddesatçı kadrolar da tıpkı ABD-İsrail-AB-Vatikan Şeytan Dörtgeni gibi süreci lehlerine nasıl dönüştüreceklerinin hesabını yapmaktadırlar. Müslüman Kardeşler AKPARTİ gibi bir yapı istediklerini ifade ve beyan etmişleridir. Burada istikbale inanan kadrolar asla verilenlerle tatmin olmamalı, daha fazlasını yani nihai ve kutlu hedeflere götürecek zemini oluşturana kadar mücadele etmelidir. Türkiye deneyiminden çıkan sonuçlar şunlardır.

  1. 1.Demokrasiden asla taviz verilmemelidir.
  2. 2.Ülkelerin başına çöreklenmiş faşist devlet uzantısı ama anayasal kurumların tasfiyesinden ziyade bu kurumlarda çoğunluk oluşturabilecek değişimler sağlanmalıdır. Yani bu kurumların el değiştirmesi sağlanmalıdır.
  3. 3.Demokrasi adına verilen tavizler daha büyük ve haksız taleplerin önünü açmaktadır. Taviz yerine halka yapılanlar anlatılmalıdır. Bu anlamda teşkilatlar, STK’nın faaliyetleri çok değerlidir.
  4. 4.Ülkemizde ve kardeş ülkelerde paralel STK, Sosyal AR-GE, Düşünce ve Strateji kuruluşları kurulmalıdır. Somut hareket anlamında İHH ve ASDER’i örnek görüyorum.
  5. 5.ULUSLARARSI KOORDİNASYON VE TAKİP KURUMLARI oluşturulmalıdır. Bu kurumlarda ORTAK TAVIR ALMA, BAĞIMLI HAREKET, AYNI PRENSİPLERE BAĞLILIK, BİRLİKTE HAREKET, ORTAK TEMSİL gibi bağlayıcılıklar aranmalıdır. Bu kurumların en tepesinde ortak bir KARAR VE İCRA MECLİSİ oluşturulmalıdır.
  6. 6.Oluşacak kurum ve yapılar için, Mücadele merkezi olarak, siyasi merkez olarak İSTANBUL belirlenmelidir. Mümkünce aynı semt ve muhit seçilmelidir.

 

Çözüm Adımları;

Tabii esas olan şudur. Bölge Ülkeleri öncelikle, iç istikrarlarını sağlamalıdırlar. Terör ve etnik sorunlar sürekli kaşınmaya müsaittir. Bu nedenle ülkeleri yönetenler halkının huzuru için her tür gayreti ortaya koymalıdır. Baskı ve zulümle kendi ülkelerini yağmalamamalı ve yağmalatmamalıdır. Aralarındaki ticari, siyasi ve askeri bağları artırmalıdırlar. Ülkelerin parçalanmasına izin vermemelidirler. Önce halklarını özgürleştirmeli, eğitimlerin insani ve İslami duyarlılıkla ve ortak tarihimizle barışık ve birbiri ile uyumlu hale gelmesine özen gösterilmelidir. Akabinde de ortaklıklar ve karşılıklı bağımlılıklar her alanda artırılmalıdır. Bu gün çatlatılan ve bölünen Sudan ile ABD ve İsrail Nil’i, Nil aracılığı ile de Mısır’ı kontrol edecektir. Gelecek yüzyıllarda en büyük sorun SU’dur. Dolayısı ile bölge ülkelerinin tepe yöneticileri, sivil-asker, yatak odalarına bile bölge ve dünya haritası asmak zorundadırlar.

 

Türkiye’de Muhalefetin Bölgeye İlgisizliği;

Ülkemizde CHP zaten redd-i miras yaptığı için duruşunu anlayabiliyorum. Peki ya MHP? Ya Ülkücü kuruluşlar? Mehterle gaza gelmek değildir esas olan. Esas olan Mehterle gidilen Medeniyet Coğrafyamızla barışık olmak, ilgili olmaktır. Bu meyanda Prof. Numan KURTULMUŞ’un “Firavunlar ve Karunlar yıkılacak!” ortak iradenin özeti olmalıdır.

 

Arap Musa “Bir yiğit Türk Askeri”

Herkes Arap Musa’yı duymuştur. Birinci Dünya savaşının kahramanlarındandır Musa.. Sudan kökenli Musa.. yemen Kahramanı Musa.. İstiklal Harbine mermi taşırken hastalandı verem oldu ve şehid düştü. Valizinde ne vardı biliyor musunuz? Zenci Musa öldüğünde bir kefen, bir Kur'an, Kuşçubaşı Eşref'in fotoğrafı ve bir OSMANLI HARİTASI… O harita var ya.. Yüzü siyah ama vicdanı beyaz Musa'nın bavulundan çıkan o harita.. Bizim, Küçük Türkiye aşığı, vicdanı kararmış ulusalcıların ve vicdanları karartmakla vazifeli aydınlarımızın on yıllardır alay ettiği o harita… Reddettikleri Devlet-i Aliyenin Mirası.. Hâsılı, Sudan’lı Yemen Kahramanı, İstiklal Harbi şehidi Arap Musa'nın gerçekleri bizim hayallerimizden daha büyükmüş. (http://www.entelijansiya.com/zencimusa.php)

Sevgili Okurlar... Arap Musa’nın akrabaları oradalar, Mısır’da, Sudan’da, Tunus’ta… Terinin ve Milletimiz için verdiği canının eğer bizde hatırı varsa, emperyalizmin parçaladığı yurtlarımız ve insanlarımızla ilgilenmek zorundayız. UNUTMAYINIZ! Mısır ve Sudan’ı Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş anlaşması zannettiğiniz Lozan’da verdiniz…

Son Düzenlenme Pazartesi, 08 Temmuz 2013 11:13
Halil MERT

(E) Topçu Yarbay

Strateji ve Yönetim Uzmanı

https://www.youtube.com/user/81mert1 | Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.

Yorum Ekle

(*) ile işaretlenmiş zorunlu alanların tümünü doldurduğunuza emin olun. HTML kodları kullanılamaz.

asder logo

Adaleti Savunanlar Derneğinin ilkelerini benimsiyor ve her alanda "adalet"değerini temel alan kural ve uygulamaların gerçekleştirilmesi için mücadele çalışmalarına katılmanın gereğine inanıyorsanız; bizi takip edin...