Perşembe, 15 Mayıs 2008 03:36

SAVUNULACAK VE SAVUNULAMAYACAK MÜSLÜMAN

SAVUNULACAK VE SAVUNULAMAYACAK MÜSLÜMAN

Atalarımızın çok güzel bir sözü vardır. Derler ki; “At izi ile it izi birbirine karışmış.” Şimdi size bir hikâye anlatacağım.

Bir ülke varmış, bu ülkeyi kuran kahraman insanların çocukları yıllarca haramilerce, haydutlarca ezilmişler. Bir zaman sonra, bu mazlum insanların çocukları çoğalmış, okumuş, paraları olmuş ve güçlenmişler. Haramiler bu işten çok rahatsızmışlar. Bu çocuklar haramilere; “Gelin bu ülkeyi birlikte dostça yönetelim.” diyorlarmış. Ama haramiler o kadar kaba ve bencilmişler ki, bu işe asla yaklaşmıyorlar ve; “Siz kim ülke yönetmek kim? Siz çalışın, inek güdün, amelelik yapın. Aman çocuk yapmayın, birbirinizle dost olmayın. Hem siz adam olmasınız.” diyorlarmış. Bir zaman sonra tüm bu baskılara rağmen mazlum çoğunluktan birileri ülkede hükümet olmayı başarmış. Haramiler bir bahane arıyorlarmış bu yöneticileri suçlayıp toplumun gözünden düşürmek için. Bu mazlum gurup, “Mehmedler” diye bilinirlermiş o ülkede.

Haramiler düşünmüşler ve iftira kampanyaları ile Mehmedler Ailesini gözden düşürmeye karar vermişler. Bunun için Mehmetlerin içine kendi alçak ve kötü ruhlu adamlarından yerleştirmişler, ya da bazı adamlar “biz de Mehmedler ailesindeniz.” deyip sokaklarda haramilerin duyunca çıldırdıkları; “Felah isteriz. vb.” sloganlar atıyorlarmış. Halka da Haramiler, “bakın görüyor musunuz, bunların tek isteği bu. Evet, felah ne demek, huzur demek, adalet demek, fazilet demek, kurtuluş demek, millilik demek ama… Haramiler halka bunlar kötü şeyler diye anlatıyorlarmış ve biz bu değerlerle kalkınmış Ülkeler Topluluğuna giremeyiz deyip halkı da yanıltıyorlarmış.

İşte o kötü iftira kampanyalarının yoğun olarak yaşandığı zamanlarda, ben de felahı severim diyen çıtı pıtı bir güzel kız gözyaşları içinde televizyonlarda çıkmış. Sebebi ise; “Ben felahçıyım diyen, mahkemelerde sizin harami düzeninize karşıyım.” diyen uzun sakallı bir adamın tecavüzüne uğramış. Ama bu kızın uğradığı ilk olay değilmiş bu. Hatta şöyle bir söylenti de varmış. Uzun sakallı adam iç çamaşırları ile polis bassın diye beklemiş, beklerken de üşümüş, polisi aramış, “yahu neredesiniz, sizi beklerken zatürre olacağım.” Baskına gelen polisleri de azarlamış. Bu olayın olduğu evin sahibi yaşlı bir yazarmış. Bu yaşlı yazarda, haramilerin çok sevdiği bir felah uzmanı profesörle, kadın ve magazin programlarına çıkar bu programlarda, “Ben Felahçıyım.” diyerek, o güzel değerleri kullanarak her türlü kabalığı yaparmış. 

Aradan yıllar geçmiş. Bu yaşlı adam torunu yaşında bir kızla evlenmiş. Tabi bu davranışı haramilerce biliniyor ama haramiler uygun zamanı bekliyorlarmış. Bu arada Mehmedler Ailesi haramilerce parçalanmış, ancak halk bu aileyi o kadar çok seviyormuş ki, aile büyüğünün rızası olmadan aileden ayrılan Ahmedler Ailesi bu kez hükümet olmuşlar. Ama Ahmedler, zamanın güçlü hükümdarları ile anlaşmışlar, hatta kalkınmış Ülkeler Topluluğunu da arkalarına alarak, onların kendi ülkelerindeki çıkar gurupları ile de anlaşmışlar ama buna rağmen haramilerin istekleri bitip tükenmiyormuş.

Ne olduysa bir gün haramiler düğmeye basmış ve Ahmedleri de kovmaya, parçalamaya karar vermişler, ama bir türlü halkın gözünden ne Ahmedleri, ne de Mehmedleri düşüremiyorlarmış. Bahane arıyorlarmış, senaryoları da aynıymış. İftira… Bu kez yine tecavüz olayında evi kullanılan ihtiyar devreye sokulmuş. Gencecik torunu yaşındaki karısı yetmezmiş gibi, evine gelen hizmetçi, O’nun küçük kızı… Yine bir tecavüz hikâyesi. Maşallah aralarında geçenler basında haramilerce yayımlanmış, yazılmış. Halk senaryoyu anlamış ve gülüp geçmiş ama maalesef bu yazarın yazı yazdığı felahçı gurup olarak kamuoyunda sunulan gazete, sözüm ona, yazarına sahip çıkma adına başlamış döktürmeye…

“Ne oldu ki, felaha gidenler için bu normal, kanunen suç olabilir ama felah kurallarına göre suç değil ki! Falan da filan…” felah gurubunda görünen hiç kimse de “siz ne diyorsunuz kardeşim bu adam düpe düz terbiyesiz, hatta hain.” demiyormuş. Bu durum haramilerin saltanatı için o kadar işlerine geliyormuş ki, halka “bakın bu felah gurubu var ya iktidarda olsunlar, işte aynen bu adamlar gibi, sizin örfünüze, terbiyenize, uygun olmayan işler yapacaklar.” deyip halkı korkutuyorlarmış.

En kötüsü de halkın çok sevdiği, inanç önderinin evliliği ile bu adamın yaptığı evlilik ya da kötü fiili ile özdeşleştiriyorlarmış yazarlarını savunurken. Bu en kötüsüymüş aslında. Çünkü halkın yarım yamalak bildiği dini bilgisi de bu tarz mülahazalarla hepten zayıflatılabilirmiş.

Bu ülkede sorumluluk almaktan herkes kaçınıyormuş, kaosun bir kısmı da bundan doğuyormuş zaten. Nihayetinde O felah ve kurtuluş isteyen insanlardan hiç kimse “Bu adam kötü bir şey yaptı. Hatta namussuz.” diyememiş. Halkta bu tür oyunlarla hep aldatılmaya devam etmiş. Tabii hikâye burada maalesef bitti. Mutlu son mu? Ülke insanlarının ferasetine, haramilerin yaptığı “psikolojik harekâta” karşı verecekleri mücadeleye bağlı.

Sevgili okuyucular, anlattığım hikâyeden ders almak lazım, alınganlığa düşmeden, siz siz olun, kötü bizim kötümüz deyip, kötü bir adamı, O’nun yaptığı kötü şeyleri asla sahiplenmeyin. Hatta kamuoyuna haramilerden önce siz duyurun ki halk sizin masum ve doğru olduğunuzu anlasın. Bu da sepette olduğunu zannettiğimiz çürük meyveleri ayıklamakla mümkündür. Yoksa halk sepetin içindeki güzelim meyvelerin hepsinde çürükler olduğunu düşünür, en kötüsü de sepetin sahibinin kötü olduğu düşüncesi oluşmaya başlarsa, Allah korusun, imanını ve inandığı değerleri sorgular.

                       

                                                                  Hali MERT

                                                                  (E) Topçu Yarbay

                                                                   Strateji veUluslararası İlişkiler Uzmanı

 

Son Düzenlenme Perşembe, 15 Mayıs 2008 03:40
Halil MERT

(E) Topçu Yarbay

Strateji ve Yönetim Uzmanı

https://www.youtube.com/user/81mert1 | Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.

Yorum Ekle

(*) ile işaretlenmiş zorunlu alanların tümünü doldurduğunuza emin olun. HTML kodları kullanılamaz.

asder logo

Adaleti Savunanlar Derneğinin ilkelerini benimsiyor ve her alanda "adalet"değerini temel alan kural ve uygulamaların gerçekleştirilmesi için mücadele çalışmalarına katılmanın gereğine inanıyorsanız; bizi takip edin...