Çarşamba, 09 Nisan 2014 12:29

Taşları Yerinden Oynatamayan Yerel Seçim

30 Mart yerel seçimleri 1983 yılından beri idrak ettiğim seçimlerin en ilginciydi.  Seçimleri ilginç kılan pek çok faktör sayılabilir. Hepsini sayıp siyasal analiz yapmayı siyaset analizcilerine bırakıyorum. ASDER camiası, İslami gruplar (tarikat, cemaat, vakıf ve dernekler) , İslam ülkeleri, bölgemiz ve son olarak da dünyaya etkilerine bir göz gezdirmeye çalışacağım.

Herhalde herkes kabul eder ki; bu seçimler “yerel seçim” olmaktan çıkıp “genel bir seçim” hatta imkânsız ama “ İslam ülkeleri adına milli irade beyanı” şekline büründürüldü Türk seçmeni vasıtasıyla. Önceki seçimlerde de dış politik vasıtalarla seçimler etkilenmeye, yönlendirilmeye çalışılmaktaydı, ancak bu denli açık müdahaleler yaşanmamıştı diye düşünüyorum.

Seçimlerden birkaç yıl önce MİT Başkanı üzerinden milli iradeye müdahale edildi. Bilindiği gibi bu savuşturuldu. 17 ve 25 Aralık girişimleri  “BASKIN” şeklinde planlanmasına rağmen, Sayın Başbakanın tecrübesi ve feraseti ile baskın yapanlar pusuya düştü adeta. AK Parti’nin seçim başarısı baskın yapanların hezimetine dönüştü.

Seçim öncesi süreçte ASDER camiası olarak her halde kötü bir sınav verdik. İstenmeyen birçok olay yaşadık. Birçok arkadaşımız birbirini inciten hatta acıtan yazılar yazdı. Üslup sorunları yaşadık, arzu edilmeyen tedbirler ile durum idare edilmeye çalışıldı.

Milletimizin tarihi tecrübesini, ülkemizin bulunduğu hassas coğrafyayı, mevcut dünya düzenini, Türkiye Cumhuriyetinin son 12 yıl veya özellikle 1950 sonrası siyasal mücadelelerini iyi okuyan değerli mensuplarımızın son derece önemli uyarılarına rağmen, tartışmaları mensubiyet taassubu kuşatıverdi. İnsanların sabit fikirleri de olabilir; bunları ifade ve geliştirmeyi değil dayatmayı tercih ettik.  Bunlar da geride, ders alacağımız hatıralarda kaldı.

İslami gruplar açısından bakıldığında; bu süreçte neler kazanıp kaybettiğimize bakalım. Bir kere “DİN” değerler üstü bir değer, bu milletin büyük çoğunluğunun ortak değeri. Bu değer üzerinden ayrışmanın nelere yol açtığı İslam tarihinin çok acı olaylarını lütfen herkes hatırlasın. Yaşanmış olan bunca acı, dramatik olayları hatırlayınca ruhumuz, kalbimiz veya canımız nasıl acıyor, sızlıyor, ağzımız kuruyor, yutkunmakta zorluk çekiyoruz, ateş basıyor bedenimize, kelimeler düğümleniyor boğazımıza bunları kendime bile izah edemiyorum. Bunları içimdeki “ben”e anlatamıyor adeta utanıyorum. Davanız ne kadar hak olursa olsun taassup kuşattı mı insanı, haşa evliya olsa dayanamıyor. Tarihin çöplüğü bunlarla dolu.

İnsan kaynakları genişleyen, parasal güçleri artan gruplar; organizasyon yeteneklerine paralel olarak fıtri olarak başlar idareye yani siyasete meyletmeye. Dinin kaynakları belli. Çatışmalarda idari konular imani konuların önüne geçer. Sonra yüzümüzü kızartan zulümler vs.

Yaşadığımız süreçten herkes ders almalıdır. Yaşadığımız tecrübe geçmişte bu kadar belirgin yaşanmamıştı. Dini gruplar daha önce bu denli, bir iktidar tarafından hiç sahiplenmemiş kucaklanmamıştı.  Yapılan yanlışlıkların faturası bir gruba ödetiliyor gözükse de, aslında herkes bu savrulmadan hissesine düşeni alacak, dengeler herhalde yeniden kurulacaktır. Dini gruplar asıl görevlerine, moda tabirle fabrika ayarlarına döneceklerdir.

Özetle dini grupların hemen hepsinin ortak amaçları iyi mümin yetiştirmektir. Üslup,  yol, yöntem farkları olabilir. Rekabet inanıyorum ki kaliteyi de getirir. İyi mümin, kaliteli insan yetiştiren hangi kurum olursa olsun devlet kurumları ve özel sektör, bunlar tercih edilen aranan kişiler olacağından kaliteli, ehil insanlardan oluşan kurumları oluşturacaklardır. Bu yapılanma en küçük kurumlardan en büyük kurumlara kadar yansırsa,  grup ayrımı ve taassup korkusu olmaksızın toplumun hak edenlerinden (ehil insanlardan) kurulan ideal topluma ve devlet yapılanmasına ulaşılır. Hangi grup en iyi, en doğru biziz, biz en iyisini yaparız derse buradan taassup ve çatışma doğar; kardeş kardeşi davasına, üstadına, şeyhine, liderine feda eder, akıllar tutulur, sağlıklı durum muhakemesi yapılamadığından doğruya ulaşılamaz. Her grup mevziini tahkim etmekten başka bir şey göremez. Birçok grup resmin genelini göremiyor, yaptıkları küçücük hayırlı hizmetleri anlatıp haklılık kazanmaya, karşı tarafı da itibarsızlaştırmaya çalışıyor. Ne kadar boş bir uğraş. Senaryo yazarları da sevinçle ellerini ovuşturuyor ne yazık ki.

Yıllardır bu insanları bölüp parçalayıp enselerinde boza pişiren odaklar çok organize çalışıyorlar. Vazgeçeceklerini sanmak saflık olur. Yıllardır Müslümanları birbirleri ile çatıştırarak elde ettikleri başarıyı, son yıllarda kaybettiklerini görünce kuduruyorlar. Onlar için her yol mubahtır. Müslüman akıllı, ferasetli olmalıdır. Artık seçimler bitti. Herkes şapkasını önüne koyup düşünmelidir. Yapılan büyük hatalar küçük başarılarla telafi edilemez. Mensubiyet taassubundan kurtulup objektif olmaya çalışmalıyız. Ülkeyi yönetenlerin iradelerine fikri katkı ile yol gösterici olmalıyız. Zaten camiamız da bugüne kadar bunu yapmaya çalışmıştır.

Sayıları altmış civarında olan İslam ülkelerinin haline bir bakalım; iç savaşlar ile inim inim inliyorlar. Kan gözyaşı, zülüm, işkence, diktatörler, darbeler, fakirlik, yolsuzluk, adaletsizlik, açlık, sömürü, mutlu azınlık, yerli işbirlikçiler, din / Allah adına işlenen cinayetler, tahrip edilen şehirler, tarihi kültürel miras, cahil bırakılan toplumlar, dini hurafelerle doldurulmuş İslam ümmeti, insan haysiyetine yakışmayan mekânlar, sahipsiz hamisiz bir coğrafya.

Bir coğrafya ki, dünya kara, deniz hava ulaşımının üzerinden geçtiği, üç kıtanın merkezine hâkim, önemli stratejik öneme sahip coğrafyasına, zengin yeraltı ve yerüstü kaynaklarına ve temsil ettiği yüce manevi değerlere rağmen, Batının güdümünden kurtulamadığı ve milli yönetimlerini iş başına getiremedikleri için hak ettikleri güce ulaşamayan bir coğrafya. Müşterek bir irade olmadığından kaynakları ve imkânları sistematik sömürü halinde olan,  iktidarda olanların taassup içinde, gaflet, hıyanet içinde, başkaların oyuncağı olan, sahip oldukları gücün farkına vardırılmayan bir coğrafya.

Böyle bir coğrafya; yukarıda saydığım makûs talihi yenmek için önünde çok zorlu günler bulunmaktadır.  Bugün birçoğu bu makûs talihi yenmek için, kılavuzları batı ile ittifak içinde çırpındıkça batmaktadırlar. Her alanda yol göstericiliğe ihtiyaç vardır.

İşte Türkiye; İslam kültürü ile yetişmiş Türk aydınlarının her şeye rağmen milli iradeyi bütün devlet kurumlarında hâkim kılması ile ayaklarının üzerde durmayı başarmıştır. Son yıllarda sağlanan siyası istikrar ile önemli ekonomik atılımlar yapmış iç sorunlarını çözmede büyük mesafe kat etmiş, bu birlikten doğan gücünü bölgesinde ve dünyada hissettirmiştir.

Mazlum bölge ülkeleri, özellikle İslam ülkelerinin refahı, dolaylı olarak da dünyada barış ve huzur ve adaletin tesisi, bölge ülkelerinin kenetlenmesine bağlıdır. Cılız da olsa bölge ülkelerindeki Türkiye’nin milli irade başarısına sevinç çığlıkları bu iddianın en belirgin delilidir.

İslam dışı bölge ülkelerine gelince; bunların bir kısmı ABD ve Batı ülkelerine eklenmiş, onların emrinde kendilerine biçilen rolü oynamaktadırlar. Diğer kısmı ise daha uzakta tutulmakta bölgedeki bütün istikrarsızlıklardan etkilenmektedirler. Tarihi tecrübeden biliyoruz ki bunlar dahi, güçlü bir İslam coğrafyasında daha huzurlu olacaklardır.

Dünyanın egemen güçlerine gelince; malum rahatları ve sömürü kaynaklarının kaybedilmesi gibi çok büyük bir tehlike ile karşı karşıyalar. Ne bahasına olursa olsun Türkiye’nin önünü kesmek tek hedefleridir. Bundan asla vazgeçmeyeceklerdir. Bir planları biter, öteki yürürlüğe girer. Kısa orta ve uzun vadeli planları için harıl harıl çalışmaktadırlar. Taşeron yetiştirmekte veya halen kullanmaktadırlar. Sosyolojik savaşların piyonları genellikle kullanıldıklarının farkına varmazlar. Hatta çok kutsal işler yaptıkları ile de avunurlar Allah korusun.

Son Düzenlenme Perşembe, 17 Nisan 2014 10:25
Kemal Şahin

Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.

Yorum Ekle

(*) ile işaretlenmiş zorunlu alanların tümünü doldurduğunuza emin olun. HTML kodları kullanılamaz.

asder logo

Adaleti Savunanlar Derneğinin ilkelerini benimsiyor ve her alanda "adalet"değerini temel alan kural ve uygulamaların gerçekleştirilmesi için mücadele çalışmalarına katılmanın gereğine inanıyorsanız; bizi takip edin...