Cumartesi, 07 Haziran 2008 03:34

Askeri rejim görünür hale geldi!

Askeri rejim görünür hale geldi!

Nevzat TARHAN
Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.

Anayasa Mahkemesi çok tartışılır ve muvazaalı izlenimi uyandıran bir karar aldı. Bu karar 27 Nisan öncesi TBMM 367 çoğunluk zorunluluğu kararı gibi siyasal yönü çok belirgin bir karardır.

Kendini TBMM yerine koyan bir Anayasa Mahkemesi var önümüzde. Kendisini son karar mercii yerine koymuş tartışmalı hukuki bir uygulama ile karşı karşıyayız.

Pozitif, evrensel hukuk somut bilgi ve veri ile hareket ederken Türk AYM’si niyetle hareket etti ve karar verdi. Tıpkı savaş hukuku gibi… Adı koyulmamış düşman ise toplumun dini değerleri…

Bu kararın laiklik ile -niyet algılaması dışında- nedensellik bağı kurulamamıştır. Demokrasi ile sorunları olan ordudan sonra, demokrasi ile sorunları olan bir yargı sistemi Türkiye’nin aşması gereken bir gerçeğidir.

Elma ile armudu toplayıp ayva diye millete sunan bu karar ve Türk Milleti adına karar verecek mahkeme kamu vicdanını tatmin etmekten çok uzaktır.

Eğer toplum jüri ise herkesin zihinsel jürileri ve kalbi sezgileri vardır. Toplum jürisi buna   göre son noktayı koyar. Bu karar da seçimlerden geçer.

Kararın muvazaalı olduğunu gösteren deliller

Birincisi; Genel Kurmay Başkanı  dikkatle tartışmalı konularından kaçınıyordu.. Ancak bu başörtüsü kararı konusunda “Bizim için malumdur” denildi. Şunu anlayabilir miyiz? Toplumun çoğunluğunun hatta Anayasa Mahkemesi üyelerinin toplamının bile bilmediği karar için Genelkurmay Başkanı “biz biliyorduk”  nasıl diyor?...

Bir insan on bir üyeden oluşan bir heyet kararını önceden nasıl bilebilir? Heyet üyeleri ile ikili ilişkileri çok güçlü ise bilir. Hukukçuların bile uzlaşmadığı bir konuda bir generalin bilimsel öngörü ile “bizim için malumdur” demesi ne kadar mümkündür?

O halde askeri vesayet hukuk üzerinde etkili olmuştur diyebiliriz.

O halde karar hukuki gerekçeden çok, askeri gerekçe ile alınmıştır diye düşünebiliriz.

O halde toplum, hukuk ve TBMM aptal yerine konulmaktadır görüşü ortaya çıkar.

Kararın muvazaalı olduğuna ikinci kanıt; CHP Genel Başkanı “Başbakan tartışmaları bıraksın hesap vermeye hazırlansın, bunu söylemekle yetiniyorum” dedi. Baykal sağlamcı ve bu konularda sonuç alabilen bir siyasetçidir. Kendisini emin olmadığı bir konuda riske etmez.

Hukuk şehit edilmiştir

İlkel toplumlarla çağdaş toplumları birbirinden ayıran şey hukukun üstünlüğüdür.

Hukuk hekimlik gibidir. Bir hekim ameliyat kararı verirken sadece vicdan ile hareket etmez tıbbi kanıtların da olması gerekir. Kanıt değeri olan verilerden hareketle karar verir.

Sezgi, korku ve kaygıları ile bir insanı ameliyat edip ölümüne sebep olursa hekim sorumlu olur.

Şimdi AYM kanıt değeri olmayan verilerle hareket etti mi diye soralım?

Kanıt eğer laiklik tanımı ise, evrensel kanıt değerlerine uymayan bir tanımla hareket edilmiştir.

Kanıt hukuk sözleşmesi ise TBMM’nin 411 oy gibi rekor sayı ile aldığı bir kararı geçersiz saymıştır. Maçın hakemi seyircilerin %70-80 inin onayladığı bir kuralı maçın ortasında değiştirmesi gibi bir durum vardır ortada. Hakem hakemlik yapamamış maçı sabote etmiştir.

Yüksek yargıçlar siyasi kaygı, korku ve beklenti ile karar vermişlerdir. Tıpkı bir hekimin tıbbi kanıtlarla değil, yeminlerine uymayan önyargıları ile karar vermesi gibidir.

Hekimin hatası bir hastayı öldürür, ama AYM’nin hatası hukuku öldürmüştür.

Demokrasi ile sorunu olanlar kimler?

Harp Akademileri Komutanlığı’nda düzenlenen “Ortadoğu” konulu sempozyumun AYM karar gününe denk gelmesi ise ilginçti!

Genelkurmay Başkanı’nın “Türkiye 'ye bir takım sıfatlar demokrasi kavramı içinde dayatılması isteniyor, yasal kurumlar buna izin vermez. Cumhuriyeti, temel ilkelerini hiçbir güç biat ettiremeyecektir.” Bu beyanat çok ilginç bir zamanlama ve içerik ihtiva ediyor.

Silahlı Kuvvetlerin demokrasi ile sorunları vardır. Çok iyi yetişmelerine karşın eğitimlerinde demokrasiye yeterince yer verilmemesi, hiyerarşik bir disiplin içinde olmaları bu sonucu doğurmaktadır.

Bir kedi yavrusunu yiyeceği zaman onu fareye benzetirmiş. Şimdi bir kısım sivil generaller demokrasinin dejenere olduğunu ima ederek yok etmeye çalışıyorlar.

Psikolojik üstünlük kimde?

22 Temmuz 2007 seçimlerinden önce psikolojik üstünlük muhalefette ve demokrasi karşıtlarındaydı. Seçimden sonra demokrasi taraftarlarının eline geçti.

Bugün ikinci rauntta hukuk manevraları ile seansı tekrar muhalefet kazandı.

Ya daha güçlü hukuki adımlar atılacak, yeni toplu anayasa değişikliği çalışmaları yapılacak, yahut halka tekrar gidilecek.

Belirsizlik en kötü karardan daha kötüdür.

Bedava, kolay ve antrenmansız maç kazanmaya alışmış olanlarla mücadele etmenin yolu daha çok antrenman yapmaktır.

AYM kararı başörtüsüne nokta değildir. Dayanağın ortadan kalkması hiç değildir. Çünkü kararın toplumsal karşılığı yoktur. Yeni yöntem arayış ve zamana ihtiyaç vardır.

Demokrasinin iki maliyeti vardır. Birincisi görünen, ikincisi ise görünmeyen maliyet... Seçim çabaları, gece gündüz gayretler görünen maliyettir. Şapkasını alıp gitmeme görünmeyen maliyettir. Mevcut siyasi kadro görünmeyen  maliyeti üstlenebilecek mi? Eğer sabır, soğukkanlılık ve ümidi yüksek tutarak duruş gösterilirse emeğin karşılığını gerçek demokrasi olarak alabileceğiz.

Darbe hukukunu değiştirmekten başka çaremiz yoktur. Demokrasi rolü oynayanların gerçek yüzlerini görmeye başladık.

Hükümet için en büyük risk, riski göze almamak ve pazarlık yapmaktır. Bizden söylemesi…

Prof.Dr. Nevzat Tarhan

Yönetim Kurulu Başkanı

www.nevzattarhan.com | Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.

Yorum Ekle

(*) ile işaretlenmiş zorunlu alanların tümünü doldurduğunuza emin olun. HTML kodları kullanılamaz.

asder logo

Adaleti Savunanlar Derneğinin ilkelerini benimsiyor ve her alanda "adalet"değerini temel alan kural ve uygulamaların gerçekleştirilmesi için mücadele çalışmalarına katılmanın gereğine inanıyorsanız; bizi takip edin...