Cuma, 07 Kasım 2014 09:11

“KIZIL ELMA” KİME BATTI!

 

 
 

“KIZIL ELMA” KİME BATTI!

 

“...Hemen göstersünler. Dalkılıç olur, düşmanı harâb iderüz ve kralın tac-ü tahtını başına geçürüp Kızıl Elma'ya dek giderüz.." Kocasekbanbaşı

“— Kızıl-Elma'ya... Kızıl-Elma'ya... Kızıl-Elma'yacak gideceğiz!”

Padişah, Ordunun "Kızıl Elma, Kızıl Elma...." naralarını şehzadeliğinden beri binlerce defa duymuştu. “— Kızıl Elma neresi?” diye mırıldandı. Şarkta olsun, garpta olsun, sefere çıkarken galeyana gelen asker hep "Kızıl Elma'ya!.." diye bağırışıyordu. Nöbetçiyi çağırdı: “— Sadrazama söyle, vezirlerle beylerbeyini, kazaskerleri toplasın. Hemen karşıma gelsin!” Vezirler, şeyhülislam, Komutanlar, ulema, fukeha, beyler, alimler, mollalar hepsi karşısındaydı hünkarın.. “—Kızıl Elma neresi? İçinizden bilen var mı?” suali sessizliği bozdu. Kimse cevap veremedi. Herkes önüne bakıyordu.

Padişah: “— Bunu sormak için sizi çağırdım, dedi, otağımızın etrafında her kutlu sefere çıkarken daima bu narayı işitiriz. İşte bakınız. "Kızıl Elma'ya Kızıl Elma'ya..." diye yine bağırışıyorlar. Burası neresidir? Binlerce defa ismini işittiğim bu memleketin neresi olduğunu öğrenmek isterim.”

“— Viyana olsa gerek, padişahım....”, “— "Roma" olsa gerek, padişahım!”, “— Hind'dir.”, “— Sind'dir!”, “— Kafdağı'nın arkası olsa gerektir.”

Bu cevaplar koca koca paşaların beylerin cevaplarıydı. Büyük padişah, anlamak istediği şeyi kimsenin bilmediğini görünce, canı sıkıldı. Tahtın koltuklarını asabiyetiyle tuttu. Âdeti olmayan bir hiddetle kazaskerle döndü. Acı acı gülümsedi: “— Yazık sizin ilminize!” "Her şeyi biliyoruz!" sanan bu "Horasanî" kavuklu başlar uğradıkları hakaretin altında hafifçe sallandılar. Onlar, her şeyi kabul edebilirlerdi. Lâkin cahilliği? Asla.... Ortalarından, bir fakih, ilerledi. Bu hem en âlimleri, hem en cesurlarıydı: “— Padişahım! dedi, bu "Kızıl Elma", halkın uydurduğu bir efsanedir. Ne aslı vardır, ne faslı... Bir hakikat değildir ki, biz bilelim. Halk ise, padişahım, bilmez söyler.”

Zamanın hâkim Süleyman'ı elini kaldırdı: “—Halkın dediği! Hakkın dediği!” Kazasker, bu sözden bir şey anlamadı. Padişah devam etti: “— Bu bir hakikattir! Mademki halk söylüyor; halktan gelen ses, Hakk'ın sesidir! Ona efsane denmez. Mutlaka bir aslı vardır. Fakat siz bilmiyorsunuz....” “Belki söylediğiniz yerlerden daha kıymetli bir yer!” dedi. Sonra, utançlarından kızaran ekâbire sordu: “—Kızıl Elma'nın neresi olduğunu kimden öğrenebiliriz?” Herkes önüne bakıyor, yanlış bir şey söylememek için kimse ağzını açmıyordu.

Sonunda padişah dışarıda nara atan ordunun “-Üç ayrı yerinden üç asker tutun sıra ile huzura getirin!” dedi. İlkine Padişah sordu: “—“Kızıl Elma, Kızıl Elma” dersiniz, bu, neresi?” “—Padişahımızın bizi götüreceği yer!” dedi. “—Orası neresi?”, “—Padişahımız bilir.” İkincisi; “—Önümüze düşüp bizi götüreceğin yer... Padişahım!” cevabını verdi. “—Orası neresi?”, “—Sen bilirsin padişahım!” ve üçüncü asker; “—Atınızın gittiği yer... Padişahım!”, “—Orası neresi?”, “—Neresi olduğunu ancak padişahım bilir...” Evet... Orası ne Hind ne Sind, ne Çin ne Maçin, ne Viyana, ne de Roma’ydı. Padişah, huzurundakilere: “— Gördünüz ya, dedi, üçünün de cevabında bir fark yok. Hakikat bir! "Kızıl Elma" benim gitmek istediğim yer, işte... Hakk'ın beni göndereceği yer...” Ecdad, İslam’ın o Fetih Orduları; “— Kızıl Elma'ya...Kızıl Elma'ya...” naralarıyla, sanki hayalin eremeyeceği derecede yüksek, pek yüksek bir arşa doğru... Kalkanlardan kanatlarıyla uçmaya hazırlanıyorlardı! Belki şehadet de Kızıl Elma’ydı.

Ömer Seyfettin’in hikâyesinin özeti bu. Siz tamamını okuyun. Kırgız Cengiz Aytmatov’un da aynı adlı eseri var. TRT-1’de “Kızıl Elma” adlı bir dizi vardı. Yayından kaldırıldı. Neden? Orada Vatan vardı, İman vardı, ABD, İngiltere, İsrail başta olmak üzere en son paralel yapılanmaların ortak tezgâhları vardı. Dua vardı. Yiğitlik vardı. Biz “Kızıl Elma”ları çürütelim, Kerbela ve İmam Hüseyin’i usulen analım, Nevruz gününü hala tatil yapamayalım. Hani Milli Birlik? Allah Aşkına dizinin neden Kürtçesi, Kazakça’sı, Tatarca’sı yayınlanmaz da tam tersi yayından kalkar? TRT-6 (şeş)’te neden yayınlanmaz Kürtçe’si? TRT Avaz’da neden Kazakça’sı yayınlanmaz?

Sayın Arınç “Üzüldüm.” diyor, dizi yayından kalkınca. Siz “Üzüldüm.” diyemezsiniz. Siz nedenini sorar, tedbir alırsınız Sayın Arınç.

Acaba O İslam ordusu’nda “Kızıl Elma’ya, heyyy Kızıl Elma’yaaaa!” diye nara atanların içinde, Kürt, Arap, Çerkez, Tatar, Kıpçak, Özbek, Yörük, Azeri, Kızılbaş, Arnavut, Pomak, Boşnak vd. atalarımız yok muydu? Bize takıntılarınızla yazık etmeyin… Tekrar ediyorum, Ayyıldızlı Albayrağımızda hepsinin kanı var. Medeniyet Yurtlarımızı VATAN yapan MEDİNE yapan tüm dedelerimizin kanı. 

(E) Yb. Halil MERT
Strateji ve Yönetim Uzmanı

Halil MERT

(E) Topçu Yarbay

Strateji ve Yönetim Uzmanı

https://www.youtube.com/user/81mert1 | Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.

Yorum Ekle

(*) ile işaretlenmiş zorunlu alanların tümünü doldurduğunuza emin olun. HTML kodları kullanılamaz.

asder logo

Adaleti Savunanlar Derneğinin ilkelerini benimsiyor ve her alanda "adalet"değerini temel alan kural ve uygulamaların gerçekleştirilmesi için mücadele çalışmalarına katılmanın gereğine inanıyorsanız; bizi takip edin...