Birileri Osmanlı’ya “Hasta Adam” diyorlardı. Devletin borçları vardı. Ama devletin gücünü göstermek için Boğaz Hattına ecdad kaç tane ihtişamlı saray yaptırdılar? Biliyor muyuz? Ya da devletin ihtişamını ve gücünü neler gösterir? Ne israftır ne gerekliliktir?
İsraf ve gereklilik her zaman göreceli ve tartışmalıdır. “-Cumhurbaşkanlığı devir teslim töreninde bu kadar ihtişama ne gerek vardı?” dedi arkadaşlar. O zamanda söylemiştim. Bu devlet 200 çadırla yeniden diriliyorken bile edebi, töresi ve ihtişamı vardı. İhtişamı, gösterişle karıştırmayınız. Düşünün O büyük günlerde, yabancı imparatorlar, bizim vezirimizle eş idi protokolde. Büyük Altınordu zamanında Moskova Knezi etek öperek başlardı göreve.
Devlet toplum için gereklidir. Toplum ve değerleri ile çatışmaması esastır. Ülkemizde devlet son yüzyılda elinde kırbacı ile toplumu hep terbiye etmeye kalktı, aşağıladı, tektipleştirmek için cinayetler işledi. Geçen Sayın Başbakanımız ne güzel anlattı Dersim’i, tabutlukları, işkenceleri. Aslında İstiklal Mahkemeleri ile önce asılıp, sonra idam kararı yazılanlardan çok daha fazla faili meçhul cinayetler var. Bunlar konuşulmuyor bile. İşte bu statükocu devlete Milletimiz küsmüştü.
Şimdi Eski ve Yeni Türkiye tartışmaları var. Yeni Türkiye geçmişini ve değerlerini arıyor. Yeni Türkiye halkasını büyütüyor. Yeni Türkiye geçmişindeki farklı gibi görünen değerleri kucaklıyor ve medeniyetimizin zenginliği olarak görüyor.
Sayın Cumhurbaşkanımız dedi ki; “Ankara bir Selçuklu Kenti olacak.” Evet, yeni Cumhurbaşkanlığı Sarayının mimarisi de tam Selçuklu Mimarisidir. Peki, neden Selçuklu, neden 1071’in devamı hedef 2071? Buna destek vermesi gereken kesimler neden Cumhurbaşkanlığı Sarayını çekiştirir?
Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nı Tayyip Erdoğan kendisine mi yaptırdı? Ne ayıp bir eleştiridir bu?
Bazıları için dert şu: Çankaya Mabetti birileri için. Dememişler miydi;
“Ne örümcek, ne yosun
Ne mûcize, ne füsun…
Kâbe Arab’ın olsun
Çankaya bize yeter…”
Bu kafalar hem modern ve çağdaş olduklarını iddia ederler, diğer yandan 1920’lerde yaşarlar. Bu Türkiye için sosyal ve uluslar arası bir ayıptır. Ölü tapıcılığı, toplumun geri kalmışlık ve cehaletinin göstergelerinden biridir. Bir diğer yanı da ideolojik sapkınlığın da bir parçasıdır.
Devlet Kurumları ve ihtişamı ile önce kendi vatandaşları içinde, sonra dış ülkeler nezdinde yer tutar. Ülkede demokrasi tüm kurumları ile işlerken sarayın nesini tartışıyoruz? Ülkede kral ve hanedan olsa dersiniz ki, kendisine sülalesine saray yaptırıyor. Osmanlı bile Boğaz’da yaptırdığı saraylarda protokol ve yabancılarla görüşmeler dışında kalmamışlar. Sonra Cumhurbaşkanı da en nihayetinde torunlarını da toplasan aile fertleri 10-15 kişiler. Sarayın kaç odasını kullanabilirler ki? Sayın Cumhurbaşkanımız dedi ya; “12 yıldır kirada oturuyorum, bu hiç konuşulmuyor.”
Yeni Türkiye soğuk ve mabedsiz şehir Ankara’yı kabullendi. Güzel. Ama kimse kusura bakmasın, “Ankara bir Selçuklu Kenti olacak.” cümlesi adeta bir davet ve duadır. Ankara da İstanbul gibi, Kayseri gibi, Konya, Erzurum, Sivas, Edirne, Trabzon, Diyarbakır, Van gibi bir Medeniyet Şehri olacaktır.
Hatırlayınız Meclisteki ilk cinayeti, Deli Halit Paşa (Karsıalan)’nın katledilmesini. Arkadaşına yazdığı mektupta demişti ya; “İstiklal Harbinde cephelerde görmediğimiz bazıları şimdi mecliste kahraman olarak geziyor. Şehit ve Gazi aileleri sefalet içinde. Artık Ankara’da durulmaz.” demişti. Bu hissiyatının karşılığını da hayatı ile ödedi. İşte şimdi, O şehit ve Gazilerin Torunları Ankara’ya ülkelerini yönetmek üzere döndüler. Konya’dan, Kayseri’den, Erzurum’dan, Rize’den, Urfa’dan… Sahte kahramanlar ve haramiler ne söylerseniz söyleyin, halkı kandıramazsınız.
Çankaya Köşkü’nü kiliseler inşa eden bir Alman Mimar yaptı. Cumhurbaşkanlığı Köşkü’nü de %100 Türk Mimarlar. Hem de geleneksel mimarimize uygun olarak, Büyük Selçuklu Mimarisine uygun. Yani, Horasan’dan, Türkistan’dan, Hicaz’dan esintiler taşıyan bir saray. Adı Cumhurbaşkanlığı Sarayı yerine BİRLİK SARAYI olsun.
(E) Yb. Halil MERT
Strateji ve Yönetim Uzmanı
