Salı, 27 Ocak 2015 17:28

Medeniyet Tasavvurunda İletişim Stratejisinin Önemi

Hz. Ali Efendimiz; “Çocuklarınızı sizin yaşadığınız döneme göre değil, onların yaşayacakları döneme göre yetiştirin” demiştir. Yeni nesillere ve hatta topluma bırakılacak en değerli miras, bu perspektifle oluşturulan, mücadele verilen bir donanım olsa gerek. Bunu gerçekleştirmek için de analiz ve sorgulama yeteneğinin gerçekleşmesi yolunda adımlar atılması gerekir.

Namık Kemal, sağlam bir mefkurenin ancak istikbali hedefe koymakla mümkün olacağını şöyle dile getirir: “Layıkıyla düşünülsün, insanın hayatı yalnız istikbalden ibaret değil midir? Mazi nedir? Bir mevt-i ebedi. Hâl nedir? Bir nefes-i vâpesin. Gerek fert için gerek cemiyet için mazi mesud imiş, şanlı imiş, bugüne ne faydası görülür? Hâl rahat imiş, emin imiş, yarına ne lütfu kalır?  Bize göre maziye avdet veya halde tavakkuf caiz değildir…”

Yapılacak her türlü faaliyet alanında bu prensibi yani gelecek fikrini öncelemek modern zamanların olmazsa olmazı konumundadır. Zira artık yeni yüzyılda savaşlar her ne kadar sahada gerçekleşiyor görünse de aslında kişilerin ya da toplumsal katmanların zihinlerine kaymış durumdadır. “Fikirlerin Savaşı” artık tank ve uçakların savaşından daha önemli hale gelmiştir. Eskiden insanların bilgiye ulaşması birçok bahaneyle engellenirken ya da mümkün değilken günümüzde ve gelecekte artan iletişim hızı, çeşitlenen bilgi kaynakları ve en önemlisi insanların bilgi edinmeyi hak olarak algılamaya başlaması nedeniyle iletişim ortamlarındaki bilgiyi hiçbir surette monopol hale getirmek ya da filtrelemek mümkün görünmemektedir. Dolayısıyla geçmişte kalan elimine edici yaklaşımları yeni dünyanın hiçbir sistemi hayatta tutamaz ve zaten tutmamalıdır da. Geleneksel sansürcü refleksler yerine peki neyi inşa etmek, nasıl doğru bir strateji geliştirmek gerekir?

Meseleye şöyle başlanabilir: İletişimi, olması gereken stratejik bir yetenek olarak düşünmeli ve bilginin sağlıklı aktarımı için doğru algılamaları oluşturacak, akli kıyaslamaları yerinde ve zamanında yapabilecek bilginin stratejik yönetimini öncelememiz gerekir. Böyle bir yaklaşım yani koordine ve senkronize edilmiş bilgi harekâtı, farklı disiplinlerle de bir araya getirilmesi neticesinde, hedef kitle ile iletişime geçerek onları daha iyi anlamak ve hedeflenen amaçlar lehine olumlu algı oluşturulmasını sağlar. Yerinde yönetimden daha sağlıklı, iletişimin düzeyini arttırıcı bir model olan katılımcı yönetim, yani yönetişim dediğimiz kavram ve olgunun bilginin stratejik yönetiminde ön açıcı unsur olduğu gözden kaçırılmamalıdır.

Böyle bir iletişim modeli, kat edilecek yolda muhatap kitlelere ne yapılmak istendiğinin işaretlerini çok rahatlıkla vermiş olacak ve aynı şekilde rekabet ortamından uzak, özgün ve farklı şeylerle yola çıkıldığını açıkça deklere etmiş olacaktır.

Muhafazakârlaşma yaklaşımı bu açıdan stratejik iletişimi menfi olarak etkileyecektir. Dolayısıyla da standartlaşma düşüncesi standarda ulaştığını kabul ettiği anda statik hale gelir. Statik bir yapıdan da asla dinamizm çıkmayacağı için standardı yakalamak yerine ütopya bile olsa ideale talip olmak gerekir.

Son yıllarda sıklıkla dile getirilen “Medeniyet tasavvuru” mottosu hep anakronik bir düzlemde ele alınarak canlandırılmak istenmektedir. “Kök Medeniyet” elbette her daim tıpkı tohum misali elimizin altında olmalı ve olacaktır. Fakat önemli olan bu “Kök Medeniyeti” yani Kadim İslam Medeniyetini yeşertebilecek bilim, sanat ve din felsefesini üretmektir. Tek eksenli bir perspektifle yeni bir medeniyet ya da kadim olanı hayata yansıtmak mümkün değildir. Böyle bir tasavvur milli bir medeniyet oluşturma çabasından öteye gidemeyecektir. Halbuki medeniyet evrenseldir ve evrensel ilkelerden hareket eden medeniyet anlayışı yayılmacı olarak her yeri etkisi altına alır ve neşvü nema bulur. Son zamanlardaki söylem ve eylemlerde verilen mesajlar sanki bu gerçekliğin dışında “milli medeniyet” projesiyle hareket ediliyor hissi vermektedir. Dizilere kadar yansıyan bu “Diriliş” projesi, hamasi duygu ve söylemlerle devam ederse kısa sürede çökecektir. Eleştirel üsluptan yoksun olmayan, düşünsel manada ufuk açan bir dil geliştirilemezse, bugüne ve yarına söyleyecek sözümüzün olması mümkün değildir. Hamaset ve romantizmden kurtularak ideal manada zihinsel faaliyet için, doğru bir tefekkür için, ipek böceği misali karnında biriktirdiği dut yaprağını işlemesine benzer tarzda  hafıza dünyamızda malzeme olması gerekir. Ancak herkes mamul ipeğe talip ve kimse ipek böceği olmak ve bu yolda paralanmak istemiyor. Fakat kısa yoldan cebi paralansın istiyor ve konjonktürün ve reel politiğin gerektirdiği gibi davranmanın bütün kapıları kendisine açtığının bilincinde bir hareket kabiliyeti geliştiriyor.

Sloven düşünür Slovaj Zizek’in anlattığı şu örnek tam da bu açmazı dile getirmektedir:  Doğu Almanya’dan bir adam Sibirya’ya sürgün olarak çalışmaya gönderilmiş. Tabi oradan göndereceği mektupların denetçiler tarafından okunacağını bildiği için arkadaşlarına şöyle diyor: “Aramızda bir şifre oluşturalım. Benden mavi mürekkeple yazılmış bir mektup aldığınızda yazdıklarımın gerçek olduğunu bilin. Ama kırmızı mürekkeple yazılmışsa, ne yazarsa yazsın, yazdıklarımın hepsi yalandır.”

Bir ay sonra arkadaşları ilk mektubu alıyor. Mektup şu şekilde ve üstelik yazıların tümü de mavi. Mektupta diyor ki; “Burada her şey harika. Dükkanlar güzel yiyeceklerle dolu. Sinemalar Batı’dan daha güzel filmler gösteriyor. Apartmanlarda daireler çok büyük ve rahat. Her şeyi satın alabiliyorsunuz. Tek olmayan ve satın alamayacağınız şey kırmızı mürekkep…”

Bugün de tüm dünyada konjonktürü, konsensüsü sorgulayacak cesaretimiz yok. Kendimizi özgür hissediyoruz fakat özgürlüklerimizin altında yatan tutsaklıklarımızı sistemin temeli olan görünmez özellikleri konuşacak dilden yoksunuz. Bir insanın isteyeceği bütün özgürlüklere sahibiz. Fakat tek eksiğimiz “kırmızı mürekkep”

Son Düzenlenme Salı, 27 Ocak 2015 18:38
Hüseyin Caner AKKURT

Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.

Yorum Ekle

(*) ile işaretlenmiş zorunlu alanların tümünü doldurduğunuza emin olun. HTML kodları kullanılamaz.

asder logo

Adaleti Savunanlar Derneğinin ilkelerini benimsiyor ve her alanda "adalet"değerini temel alan kural ve uygulamaların gerçekleştirilmesi için mücadele çalışmalarına katılmanın gereğine inanıyorsanız; bizi takip edin...