Pazartesi, 02 Şubat 2015 16:38

KOBANİ’Yİ BOSNA GİBİ GÖRMEK…

                                                     Kobani ve Bosna.. Aslında hem sosyolojik açıdan, hem coğrafi açıdan hem de demografik yapısı ile birbirinden çok farklı. Ancak, soru şu?

Kobani oldu bittisine karşı Türkiye nasıl bir tedbir almalı? Türkiye genel anlamda Dış Kürt’lere karşı nasıl bir duruş ortaya koymalı? Arada kalınmış her duruş, üzerine eski Türkiye’nin ayıplarını da eklerseniz ülkemizi Kürtler açısından Güçlü ama güvenilmez yapıyor.

Türkiye’nin öncelikle “Dış Kürtler Politikası”nı belirlemesi gerekiyor. Bu politikanın çerçevesi herkesçe bilinirse hem biz hem de Dış Kürtler daha rahat edecek. Elbette, Kuzey Irak ile Suriye Kürt’leri, İran Kürt’leri farklı çözümler bekliyor. Ama PKK ve Apo, Batılı Güçlerin yönlendirmesi ile tüm Kürt Bölgelerinde örgütlendi.

Şunu da unutmayın; Barzani ve Talabani’nin de Türkiye Vatandaşı Kürtler üzerinde ağırlığı ve örgütlenmeleri var. Hem de 1980  öncesinden bu yana.

Türkiye’nin de bir Kürt Politikası olmalı. Orta Asya Türk Ülkeleri ve Afganistan’daki Kürtleri bile PKK maalesef Türkiye Devleti’nden önce gördü, ulaştı ve örgütledi. Buralardaki az da olsa Kürt nüfus yakın zamana kadar Türk olduğunu söylüyor ve Türk Mahallelerinde yaşıyorlardı. Şimdi mekânlar aynı ama artık Kürt olduklarını ifade ediyorlar. Bunların bir kısmı yerli, bir kısmı Kafkasya’dan sürülen Ahıska Türkleri ile sürülmüşlerdir.

Türkiye Kürt bölücülüğünden hep korkutuldu ve korkarak siyaset üretmeye çalıştı. Sonucunda kendi halkını öteledi. Lozan’la referandum yapılmasına karar verilen Irak ve Suriye’nin Misak-ı Milli Bölgelerinde İngiltere referandum yaptırmadı. Sebep; bölge halkı çok cahil, kaderine karar veremez. Ey Kürt! İşte İngiliz’in yaptığı. Sonra aynı İngiliz Ankara’yı çok iyi yönetti ve kontrol etti, çağdaşlık ve cumhuriyet kisvesi ile sekülerleştirdi ve halkı ile kavgalı hale getirdi. Şeyh Said, “İslam yoksa biz de yokuz.” dedi. Hâsılı Ortadoğu şu an olduğu gibi o zamanda İngiliz siyasetinin oyun alanı oldu.

Şimdi; Dış Kürtler Politikası nasıl olmalı? Aynen Dış Türkler gibi olmalı. Bosna’ya nasıl davranıyorsak, Suriye ve Irak Türkleri’ne nasıl bakıyorsak Dış Kürtler’e de aynı şekilde ve yakınlıkta bakmalı ve davranmalıyız. En başta kitaplardaki “Türk Dünyası ve Akraba Toplulukları” haritalarına Dış Kürtler konulmalı. Cumhurbaşkanlığı Forsuna, Eyyübiler’in yıldızı bir an önce eklenmeli.

Türk Dünyası’ndan müzikler ve programlar yapan TRT kanallarına Kürtçe konuşulan bölgelerin müzikleri, belgeselleri ve yaşantıları da eklenmeli. TMB diye bir kanal var. Türk Dünyası Müzik kanalı. Türkvizyon diye bir de yarışma yaptılar. En son Tataristan’ın başkenti Kazan’da yapıldı. Sadece Kürtler yoktu. Boşnaklar, Makedonya’lılar.. hepsi vardı.

Şu mihenk kabul edilmeli. Türkiye’mizin etki alanı en geniş Osmanlı Coğrafyası ile Türk Dünyası’dır. Etki alanımızda Milliyetimiz Medeniyetimizdir. O da İslam üst kimlikli ayrıştırmayan devletimizin öncülüğünü yaptığı, kucakladığı ve sahiplendiği ortak değerlerin yeşerip homojen bir yapının oluştuğu Medeniyet Coğrafyamızdır.

Biz Kobani’ye Bosna gibi muamele ediyoruz. İnsani ve İslami anlamda insanları kucakladık. Kabul ama neden “Kobani bizim.” diyemiyoruz? Kimin Kobani? İngiliz’in mi, Fransız’ın mı, ABD ya da İsrail’in mi? Yoksa emperyalizme kukla ve maşalık yapan Bölücülüğün mü?

Hayır! Kobani ecdadımızın kanının, canının, terinin, imanının yattığı toprağımızdır. Orada Türk, Kürt, Arap Atalarımızın duası ve mezarları vardır.

Biz Kobani’yi emperyalistlere bir kez daha çiğnetmeyeceğiz, bölücülüğe de bırakmayacağız.” İddia ve duruşumuz bu olmalıdır.

“Kobani’yi TOKİ gitsin yapsın, inşa etsin.” buyurmuş PKK Militanları. Ne münasebet! İtirazımız Türkiye’nin inşasına değil, TOKİ’ye.

Kobani’ye tıpkı Bosna’da olduğu gibi, TSK’nin İstihkâm ve İnşaat Birlikleri gitmelidir. Bosna gibi Kobani de Mehmetçiğin elleri ile gül bahçesine dönüşmelidir. Kobani’de yaşayan Kürtler Mehmetçiği tanımalıdır. Mehmed’in kendi evladı olduğunu orada görmelidir. Tabii bu inşa birliklerinin emniyeti Komando takviyeli, Mekanize Muharebe Grupları ile sağlanmalıdır. Burada görevlendirilecek personel; Bosna’ya gidenler nasıl, Boşnak, Arnavut ve Balkan kökenlilerden seçildi ise, Kürt ve Arap Kökenli Subaylar ve erattan oluşmalıdır.

Kazanmak için Muharebe meydanlarında başarmak yetmiyor. Malum İstiklal Harbi’nde, bir yanda denize döktük diye övündük, diğer yandan tüm ülkemizi onlar yapılandırdı. Madde planında hür, mana planında zelil. Artık bu tezgâh aşılmalıdır. Bölgenin ve medeniyetimizin insanlarının Türkler’in, Kürtler’in, Acemler’in ve Araplar’ın alması gereken ortak ders bir daha Hilafetin “CİHAD-I EKBER” çağrısına gerek kalmadan bir arada olmaktır. Çünkü artık o çağrıyı yapacak irade, icabet edecek şuur da maalesef kalmamıştır.

Bir olmak için çare aramaktan başka çıkış yolumuz kalmamıştır. Kuşatan emperyalizm bizi birbirimize kırdırarak yok edecektir. Bu da tüm İslam Dünyası için yok oluşun başlangıcıdır. Gelin Kobani’yi bölücülüğün değil, kucaklaşmamızın yeniden yapılanma ve imarımızın miladı yapalım.

Halil MERT

(E) Topçu Yarbay

Strateji ve Yönetim Uzmanı

https://www.youtube.com/user/81mert1 | Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.

Yorum Ekle

(*) ile işaretlenmiş zorunlu alanların tümünü doldurduğunuza emin olun. HTML kodları kullanılamaz.

asder logo

Adaleti Savunanlar Derneğinin ilkelerini benimsiyor ve her alanda "adalet"değerini temel alan kural ve uygulamaların gerçekleştirilmesi için mücadele çalışmalarına katılmanın gereğine inanıyorsanız; bizi takip edin...