Malum, son zamanlarda dünya kamuoyunda Türkiye ile ilgili ciddi hamleler yapılmakta ve yeni dünya düzeni hedefiyle, “Ne şekilde Rusya ile Türkiye’yi savaş sendromuna sokarız” düşünceleri yayılmaktadır. Oynanan oyun ve hamleler o kadar büyük ki bölgeyi yeniden dizayn edebilecek ve sınırları zorlayacak kadar geniş alanlar yaratmak gerek. Bu hamleler sanırım eski Türkiye içindi. Son zamanlarda yapılan hamleleri, sağduyulu hükümet ve ne yapacağını bilen iktidarın, bölgedeki dengeler açısından iyi bir takipçi olduğunun farkındayız.
Türkiye’nin Musul hamlesi, bölgeyi iyi gözlemlemesi açısından stratejik bir derinliktir. Bu meselenin özü; Ortadoğu’da yayılmaya çalışan, İran Farisi Şii kültürünün, yayılmacı bir politika ile Akdeniz ve Ortadoğu’da yeni alanlar yaratmak istemeleridir. 
Diğer bir konuysa; İran ile birlikte Rusya’nın bölgede yerini yeni alan satranç hamlesidir. İran, Rusya’nın gücünü kendi ideolojik ve mezhepsel yayılmacı politikası için kullanmak istemektedir. Bu konuyu iyi takibe alanTürkiye’deki siyasal iktidar, zamanında ve yerinde 
Musul Beşika’daki eğitim birliğine zırhlı birliklerin sevkıyatıyla, Rusya ve İran’ın bölgede oynamak istediği oyunu iyi kavradığını göstermiştir. İran,Ortadoğu ve Afrika’ya hakim olabilmek için Rusya’nın kobay askeri güç unsurlarına yeni bir planlamayla, hem batıya karşı güçlü olmak için hem de Amerikan politikalarını bölgede dizayn etmek için akılcı bir oyun kurmuştur. Burada unutulmaması gereken binlerce yıllık medeniyet geçmişi olan Türk dünyası ve Türk dünyasına bağlı olan kardeş milletler,İran’ın bu yayılmacı ve sinsi politikalarına geçit vermeyecektir. 
Kuzey Kürdistan’da yaşayan Kürt kardeşlerimiz, İran’ın hiçbir zaman Kürtlere karşı samimi olmadığını iyi bilmektedir. “Türkiye’ye nasıl zarar verebilirim” diye, Süleymaniye Goran hareketinin öncüleri olanSüleymaniye’deki siyasilerle beraber İran’la hareket edip, açık pozisyonlar oynamışlardır. Burada Kuzey Kürdistan’ın çoğunluğunun -kısmen Arapların da içinde bulunduğu- Sünni ittifakı noktasında Türkiye’yle her türlü pozisyonda samimi bir kardeş olduğunu, 
Türkiye’nin alacağı bütün kararlarda Türkiye’ye açık bir kart verdiğini görmekteyiz. Örneğin: Mesut Barzani ve kuzeydeki Sünni partilerin Türkiye’yle iyi bir müttefik olduğunu ve ilişkilerin derinliğini görmekteyiz.Sayın Mesut Barzani’nin; Cumhurbaşkanı, Başbakan ve Genelkurmay Başkanıyla birlikte, MİT’i ve Özel Kuvvetler Komutanlığı’nı ziyaret etmesi, Türk dünyası ve ailesinden biri olduğunun ve tarihsel kardeşliğin ne olduğunun göstergesidir. Türkler ve Kürtler bu coğrafyada samimiyetle birbirlerine bağlı olduğu sürece, yedi düvel de bir araya gelse, bu milleti parçalamaya ve bölmeye hiçbir milletin gücü yetmeyecektir. 
Altı çizilmesi gereken bir diğer konuysa; kimi Kürtlerin bölücü yapısı olduğu kadar, Türküm diyenlerin de bölücü olduğudur. Bir vatandaşın kimliğinde Müslüman ve Türk yazması, bu milletin evlatlarına samimiyetle bağlı olduğu anlamlarına gelmez. Lawrence ve diğer ajanlara hizmet eden zihniyet, Türklerden, Kürtlerden ve Araplardan şüphesiz ki çıkacaktır. Mühim olan ülkemizi bilmek, kendimizi bilmek ve geleceğimiz olan çocuklarımızı bu doğru bilinçle yetiştirmekten geçer. Aydın olmak, kitap yüklü merkep olmak anlamına gelmemeli. Aydın olmak, okuduğu bütün kitapları veya tarihsel bilgileri, milletine tüm sevgisiyle bağlı olarak ve geleceği dizayn edebilecek bilgi birikimini paylaşmaktır. 
Son birkaç aydır ABD’nin suskunluğu, BM’nin ve güvenlik konseyinin cılız sesleri, NATO’nun kaypak müttefik oluşu, Türk halkını derinden yaralamaktadır. Önemle altı çizilmesi gereken şudur; Türk dünyası yeni dünya düzeni içerisindedir ve geleceğe sağlam adımlarla yürürken dost ve samimi kardeşlerimizi de tarih şüphesiz not edecektir
Güzel ülkemin güzel insanları, selâm ve dua ile kalın…