Şu yakın süreçte terörle mücadeleye baktığımızda PKK’nın vahşice tuzaklar düzenlemesi, askeri, polisi ve sivil vatandaşları şehit etmesi… Buna karşılık emniyet ve kolluk kuvvetleri sivil can kayıplarını önlemek adına çok hassas davranmışlardır.
Hatta bölgedeki vatandaşların malları, hanları ve canları zarar görmesin diye canlarını feda eden güvenlik kuvvetlerinin ve köy koruyucularına karşın Avrupa’nın zibidi maşa takımı, uluslararası camiada kendi ülkelerini zedeleme amacında hizmet ettikleri yetmiyormuş gibi bir de PKK’yı meşrulaştırmak için kullandıkları dile savundukları düşünceye bakarsanız:Düşünce ve fikir özgürlüğü derler.
Şunu unutmamaları gerekir ki, düşünce ve fikir özgürlüğü AK Parti iktidara geldikten sonra yasallaşmıştır. Ne yazık ki bu zibidi takımının fikir özgürlüğünü, borçlu olduğu AK Parti’ye karşı kullandıklarını görmekteyiz. Bu ne menem zihin tutulmasıdır! Bu zibidi takımının öncelikle nasıl kahpe bir zihniyetin, aşağılık bir düşüncenin, barbar bir yapının ve ideolojik bir saplantının zibidileri olduklarını bilmeleri gerekir.
Bu ülke ki; şehitlerin, gazilerin, köy koruyucularının kanları ile yoğrulmuş topraklara sahip. Ancak bu nasıl aşağılık bir akademik yapıdır ki, hem utanmadan, hayâsızca ülkemin yurttaşlarının vergisiyle maaş alıyor hem de şerefli kanlarla yoğrulmuş bu topraklarda halkımın zihnini bulandırıyor.
Sözüm size ey zibidi takım! Bu ülkede insanlık adına ilkler yapıldı. AK Parti hükümeti kanın durması adına büsbütün bir çaba gösterirken, sonuna kadar barış demişken, nasıl olur da hâlâ bu AK Parti hükümeti suçlanır.
7 Haziran seçimleri öncesi tek taraflı ateşkesi kaldırdığını söyleyen KCK’nın Sabri Ok, Cemil Bayık ve Murat Karayılan’ın beyanatlarını kör sağır bile duydu. Bundan sonra topyekûn Türkiye Cumhuriyeti ile savaşacaklarını açık bir şekilde ilan etmişlerdi.
Daha seçime girmeden yatağında şehit edilen polisler mi dersin… Eşi ile pazarda alışveriş yaparken şehit edilen uzman çavuşu mu dersin… Bankada sıra beklerken şehit edilen subayları mı dersin… Evine gitmek üzereyken şehit edilen uzman çavuşu mu dersin… Eşini hastaneye götüren binbaşıyı mı dersin… Kendilerine destek vermeyen köy koruyucularının katledilişi mi dersin… Vahşice öldürülen hocaları, âlimleri mi dersin… Ve daha niceleri…
Gelelim PKK’nın otuz yıllık geçmişine. Çözüm süreci denilince PKK ve KCK’nın yapılanması üst seviyede devreye girdi. Sizlerle birlikte kısaca bir göz atalım. Bu millet kardeşliğe susadı, bu hükümet milli kardeşlikten bahsedince HDP cambazlık oyununun peşine düştü.
Asıl amaçlarının barış değil, kan ve gözyaşları üzerinden siyaset yapmak olduğunu görmekteyiz. Devlet, kardeşlik deyince, HDP ve PKK ölümden yana oldu. Bu devlet eşit yurttaşlık deyince, bölgedeki yatırımları ateşe veren HDP oldu. Hükümet, kardeşliğin perçinliğini isterken, HDP ve PKK intihar saldırılarına başladı. Hükümet, bölgede ille de özgürlük derken, HDP ve PKK kamu çalışanlarına ölüm dedi. Bu hükümet, bu milletin canı ve malı için mücadele ederken, HDP ve PKK bölgede Marksist bir yapı ile İslami değerlere saldırdı. Bu nasıl fütursuzca bir saldırıdır ki, tarihsel olarak Kürtlere uygun olmayan bir biçimde vahşice ve saldırganlıkla devam ediyor.
Sözüm size satılık zibidi takımı. Bu nasıl bir düşüncedir ki her türlü saldırganlığı kendinize mubah görecek, başkalarını aşağılayacak ve bu ülkenin Cumhurbaşkanı ile Başbakanı’na diktatör diyeceksiniz. Buradan Sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Başbakan Ahmet Davutoğlu ve hükümet üyelerine sesleniyorum.
Bu kendini bilmez akademisyenler, bu ülkede eşit yurttaşlık ilkesine dayanarak aldıkları hizmetlerin karşılığında ülkesine yaptıkları ihanetlerin en ağır şekilde cezai müeyyideye tabi tutulmasını istiyoruz. Aksi halde bu cennet vatanımın şehitleri hiçbir zaman yattığı yerde rahat uyuyamayacaktır.
Ülkemin güzel insanlarına selâm olsun. Dua ile kalın.