Pazartesi, 27 Mart 2017 22:41

Suriye Savaşı Neden Uzadı?

Savaşın uzamasının çok sebebi var. Bunlardan sadece birkaç tanesini ele alıp cevaplarını aramaya çalışalım. Öncelikle bazı maddeleri sayarak bu savaşın neden bu kadar uzadığı konusunda genel bir fikir edinmek gerekiyor:

1. Suriye Muhalefetinin ve Özgür Suriye Ordusunun hem mukavemet safhası hem de zafer sonrası için geçerli ve somut bir planı ve hazırlığı yoktu.
2. Direnişin liyakatli bir liderleri cephelerde savaşarak şehit düşmüştü.
3. Başlangıçta, silahsız direniş ile iktidarın düşürülebileceği düşünülmüş en azından bunu denemek lüzumu doğmuştu.
4. Gösteri yapmaktan başka bir eylemi olmayan masum halka karşı hedef gözetmeden ve ölçüsüz silah kullanılmaya başlanınca, silahlanmak ve mukavemeti silahlı olarak devam ettirmek gerektiği anlaşıldı. Bu karar için en az 6 ay geçti.
5. Bir birini denetleyen altı ayrı istihbarat teşkilatının faaliyet gösterdiği çok sıkı bir rejime karşı girişilecek mücadelenin özel kuralları vardı ve bunlar hesaplanamamıştı.
6. Kendi kendine yeterli bir savunma teşkilatı olmalıydı. Ne yazık ki mevcut kısıtlı imkânlar DAEŞ denilen örgüte kaptırılarak sahada büyük kayıplar verildi.
7. Silahlı Mücadele ile birlikte, masum sivil halkın korunması, ekonomik hayatın devam ettirilmesi, hem halkın hem de silahlı mukavemetçilerin öncelikle güvenliği, sonra barınma ve iaşesi, en sonra da silah ve mühimmat ihtiyacının temin edilmesi gerekirdi.
8. Büyük şehirlerde uygulanacak mukavemet başka, kırsal alanda uygulanacak başka olmalıydı. Şehirler hedef haline getirilmemeliydi.
9. Silahlı gruplar dağınık yerleşim birimlerinde ve kırsal alanda konuşlanmalıydı.
10. Silah ve mühimmat rejimin depolarından alınabilmeliydi.

Hâsılı kelam, mukavemetin hazırlıksız, plansız, lidersiz ve eğitimsiz olması zafere ulaşmayı geciktirmiştir. Mukavemetin silahlı kanadı 29 Temmuz 2011 tarihinde Alb. Riyad el-Esad tarafından “Özgür Suriye Ordusu” (ÖSO) adı altında, sivil kanadı da 23 Ağustos 2011 tarihinde “Suriye Ulusal Konseyi” (SUK) adı altında birleşti.

Ancak önce SUK ve ÖSO müşterek bir irade altında birleşemedi. Daha sonra da yüzlerce küçük grup kendi başına buyruk hareket etmeye başladı. Suriye dışında bu birliğin sağlanması mümkün olmadığı gibi, içeride de ne sivil otorite tesis edilebildi ne de silahlı mukavemet bir komutaya bağlanamadı.
Birlik için daima birliğe çağıranların dışarıdan alabildiği yardım kabiliyeti önde tutuldu.

İslam kardeşliğinin ne derece zayıf bağlarla ortaya çıktığını görmüş olduk. Türkiye’den başka ciddi olarak kimse yardım etmemiştir. İç kaynakları yönetemeyen ve bu kaynaklara vaktinde sahip olamayan parçalı ve dağınık muhalefet, otorite tesis etmede başarılı olamamıştır.

Dış yardımlar için Suriye içindeki mukavemetin üzerinde otorite tesis etmiş güçlü bir iradeye ve birlik beraberliğe ihtiyaç vardır. Müslüman Devletler, Mukavemetin her noktasında hükmünü geçiren bir iradeyi karşılarında bulsalardı, hem ekonomik hem de askeri yardım için ABD ve Rusya’yı karşılarına almak pahasına yardım edebilirlerdi.

Birleşmiş Milletler Teşkilatı, İkinci Dünya Harbinin galibi ve Güvenlik Konseyinin daimi üyesi beş Devletin Dünyayı kendi çıkarları doğrultusunda yönetmek için kurulmuş bir teşkilat olduğu unutularak, uluslararası toplumdan yardım umuldu. Aslında bu kurumların birer Haçlı Otoritesi olduğu pek geç olarak fark edildi.

Ayrıca körfez devletleri “Arap baharı” adı verilen özgürlük ateşinin kendi ülkelerini vuracağından endişe ederek yardımlarını durdurdular. Bunun yerine, başından itibaren otorite tesisi ve birlik beraberlik üzerinde gayret gösterilseydi, istenen yardım daha kolay bir şeklide hatta kendiliğinden gelebilirdi.

ÖSO unsurları tam başarılarını arttırıp, Suriye'nin önemli bir bölümünü muhalefetin kontrolüne sokma yolunda ilerlemeye başlamıştı ki; kendilerinden yardım beklenen uluslararası güçler, 11 Kasım 2012 tarihinde ÖSO yerine de 06 Aralık 2012 tarihinde “Suriye Yüksek Askeri Konseyi’ni” (SYAK) oluşturdular.

ÖSO etkisizleştirilerek devre dışı bırakıldı. Çünkü ABD ve batılı Devletlerin kontrolüne girmeyi kabul etmemişlerdi. Alb. Riyad el Esad liderlik niteliklerine sahip bir askerdi. Başlangıçtaki eksiklikleri giderme yolunda idi. Silah ve Mühimmat ihtiyaçları ile çok sayılmayacak miktarda ekonomik yardım görebilseydi, muhalefetin askeri etkinliği bu gün çok daha ilerde olabilir, belki Beşar Esed de devrilmiş olabilirdi. Yabancıların taleplerini kabul etmedikleri için destek bulamadılar. Sonunda bu liderler suikastlarla şehit edildiler ve ağır bir şekilde yaralanarak devre dışı bırakıldılar.

ÖSO çatısı altında birleşmeden arzu edilen zaferin elde edilmesi güçtür. Daha da kötüsü, muhalefetin arasında El Kaide yanlıları ile silahlı bir mücadele başlama riski dahi vardır. Bu dönemde, ÖSO çatısı altında muhalefetin kontrolündeki Suriye'de bir hükümet kurularak etkili bir yönetim oluşturulmalıdır.

Askeri alanda emir komuta birliği tesis edilerek, kurtarılmış bölgelerde kısa sürede düzenli orduya geçilmesi şarttır. Ateşkes bu konuda çok yararlı olup yeterince istifade edilememiştir.

Türkiye, siyaseten tarafını belirlemiş ve Suriye muhalefetine siyasi desteğini daima sürdürmüştür. Sınırı geçen mültecilere kucağını açmış ve insani yardımı noksansız yapmaya çalışmıştır. Ancak FETÖ yüzünden gereken ve beklenen öncelik konusunda geç kalınmıştır. Fakat zararın neresinden dönülse kardır. İşte bir Fırat kalkanı Harekâtı ile birçok oyun bozulabilmiş en azından Haçlı Planı başarısız kalmıştır.

FETÖ’nün geciktirdiği Suriye harekâtının acı bilançosu vardır. Zira 911 Kilometre kara sınırı bulunan Suriye'deki muhalif mukavemeti siyaseten destekledikten sonra çok uygun gelişmeler yaşanmıştı. ÖSO adı altındaki bu muhalefet, dünyanın %90 ülkesi tarafından meşru görülmüşken, gayri meşru duruma düşmüş olan Beşar Esed kuvvetleri kendi halkını bu derece ölçüsüz katlederken, muhalefetin ihtiyacı olan silah, mühimmat ve ekonomik desteği Türkiye'nin sağlamasına hiçbir güç ses çıkaramazdı.

Siyaseten tarafını belli ettikten hemen sonra Türkiye; Suriye muhalefetinin birlik ve beraberliğini sağlayıp, ekonomik ve askeri malzeme yardımını yapmalı idi. Fakat FETÖ ve ABD’ye bağlı generaller yüzünden TSK, Türk dış politikasına yeterli askeri desteği veremedi. TSK, sivil toplum kuruluşlarının da gerisinde kaldı ve caydırıcı olamadı.

Türk keşif uçağı düşürüldüğü zamanda da anında mukabele hakkını kullanabilirdi. Fakat yapmadı. Eğer TSK, yıllardır gözünü dış düşman güçlere ayırsaydı bu sonuçlardan farklı bir durumla karşılaşabilirdik.

Fakat TSK, büyük ölçüde iç tehdide göre dizayn edilmiş hatta zırhlı birlikler şehir içlerine konuşlandırarak gerektiğinde halkın üzerine sürülecek bir yapıya büründürülmüştü. İç güvenliğe bulaştırılmayıp bütün enerjisini sınır ötesinden gelecek tehditleri, sınır ötesinde önleme konseptine göre kullanmayı planlasaydı, bütün bu olaylar farklı şekilde cereyan ederdi.

Beşar Esed bu denli pervasızca halkını bombalıyor ise Batı dünyasından, ABD’den, Rusya ve İran’dan aldığı destek sayesindedir. Yoksa bu zamanda böyle bir acımasız katliama cesaret edemezdi.
Türkiye zamanında tepki verse idi, Rusya ve İran rahatça Beşar Esed'i destekleyemezdi. TSK'nın kara savaşına girmeden Suriye Muhalefetine danışmanlık desteği ve askeri malzeme desteği vermesi yeterde artardı bile.

Fakat olan oldu. Bundan sonra yarına bakmalı. Şükürler olsun ki, Muhalefete karşı Beşer Esed hala başarılı değildir. Rusya ve İran sayesinde ayakta kalabilmiştir. Fakat bunu sürdürebilmesi çok zordur. Adeta fiske ile yıkılacak kadar zayıftır. Türkiye'nin Suriye Muhalefetini desteklemede gecikmiş olması, Suriye muhalefetinin birlik beraberlikten uzak, hazırlıksız, plansız, lidersiz ve muhalif gruplar üzerinde otorite tesis edememiş olası nedeniyledir.

Beşar Esed'in devrilmesini sayılan bu ve benzeri nedenlerle gecikmiştir. Fakat çok yakında zelil ve perişan olması büyük güçler tarafından da bilinmektedir. Sonuçta zayıf bir Suriye rejimi hepsinin işine gelmektedir. Bu durumda Suriye halkının bilinçlenip zalim yöneticilere karşı tavır alması önemlidir. Hiç olmaz ise yurt dışına kaçabilmiş göçmenlerin bu konuda bir araya gelerek kamuoyu oluşturması ve özgürlük bilincinin yerleştirilmesine çalışılması zorunluluktur,  vesselam…

Son Düzenlenme Perşembe, 30 Mart 2017 11:54
Dr.Vehbi KARA

Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.

Yorum Ekle

(*) ile işaretlenmiş zorunlu alanların tümünü doldurduğunuza emin olun. HTML kodları kullanılamaz.

asder logo

Adaleti Savunanlar Derneğinin ilkelerini benimsiyor ve her alanda "adalet"değerini temel alan kural ve uygulamaların gerçekleştirilmesi için mücadele çalışmalarına katılmanın gereğine inanıyorsanız; bizi takip edin...