Pazartesi, 27 Kasım 2017 20:43

İnsanın En Önemli Öğretmeni Annesidir

24 Kasım’da “Öğretmenler günü” ve 25 Kasım’da “Kadına şiddete son” adı altında çeşitli kutlamalar ve etkinlikler yapıldı. Her iki konuda söyleyecek çok sözüm var lakin bunu kısa bir şekilde sunarak özetlemek istiyorum.

Maalesef kadına şiddet her geçen gün artıyor. Her geçen gün bir kadının öldürüldüğüne şahit oluyoruz. Bunun en önemli sebeplerinden bir tanesi; İslam’ın anne babaya saygıyı emreden ve “Cennet anaların ayağı altındadır” hadisinden habersiz bir neslin yetişmiş olmasıdır.  

Bu konuda kadınları yuvalarından koparan ve “kadın istihdamını arttırdık” diye gururla nümayiş yapan hükümetin ve devlet adamlarının da rolü büyüktür. Kapitalist sömürü düzeninin esiri olmuş bürokrat ve eğitimcilerle başka bir sonuç alınması beklenemezdi zaten. Daima modern köleliği bir araç haline getirmeyi amaç edinmiş kişileri dinleyen fakat asla benim gibi araştırmacıları dinlemeyen hükümete her ne ağır söz söylense yeridir hafif kaçar. Lakin seviyeyi düşürmeyeceğim. Doğruları ve gerçekleri bıkmadan usanmadan haykırıp bazı devlet adamlarının vicdanını harekete geçirmeye çalışacağım.

Hiç kimsenin beğenmediği ve yamalı bohça haline gelen 1982 Anayasasında dahi ailenin korunması ile ilgili maddeler var. Üçüncü Bölümde yer alan Sosyal ve Ekonomik Haklar Ödevler, başlıklı bölüm “Ailenin Korunması” için düzenlenmiştir. Anayasanın 41. Maddesi: “Aile Türk toplumunun temelidir” diyor ve “Devlet, ailenin huzur ve refahı ile özellikle ananın ve çocukların korunması ve aile planlamasının öğretimi ve uygulanmasını sağlamak için gerekli tedbirleri alır, teşkilatı kurar” şeklinde temel esasları belirliyor.

İşte bu anayasal gereklilik çerçevesinde tekrar hükümetimizi göreve çağırıyorum. Aileyi korumanın en önemli sebebi; annelere gerekli saygının gösterilmesidir. Fakat anneliği ve özellikle de ev hanımlarını aşağılayan, küçük düşüren o kadar tutum, söz ve davranışlarla karşılaşıyoruz ki buna karşı kös kös oturan memur ve bürokratları gördükçe üzüntüye kapılıyorum. Hatta daha kötüsü şudur ki anneyi ve ev hanımlığını küçümseyen kamu görevlileri bunu daha çok yapıyor. Burnundan kıl aldırmayacak kadar kibirli ve fütursuzca bu büyük haksızlığı yapan bürokratların yanında hemcinslerine hakaret eden kadınlara da rastlamak mümkün.

Bir kadın milletvekilini “Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı” yaparak iş çözülmüyor. Önemli olan kadınlara ve özelde de ev hanımlarına karşı yapılan çirkin propagandaların önüne geçmektir. Toplumumuzun temeline kibrit suyu döken bu sistematik saldırılara karşı durmak hükümetin önemli görevleri arasındadır.

Bundan yıllarca önce yazılıp kitap haline getirilen ve sosyal hayatın en önemli kurumu olan ailenin korunması için yıllarca emek vermiş yazarların kitapları tercüme edilip tartışmaya açılmalıdır. Tamam, anladık benim gibi kadınların çalışma hayatına girmesini sakıncalı bulan yazarları ciddiye almıyorsunuz. Yahu! Bu konuda yıllarca emek verilerek sayısız insanla yapılan mülakatlar ile ortaya konulan sonuçları incelemek bu kadar zor mudur? ABD’li Demokrat Senatörü Prof. Dr. Elisabeth Warren ve değerli akademisyen Suzanne Venker’in aynı adı taşıyan eseri ki ( The Two-income Trap = İki gelir Tuzağı) dünya kamuoyunda çok tartışılmıştır, niçin gündeme getirilip ele alınmaz? Amerikan toplumundaki kadınların sorunları bizden farklı mıdır? Yoksa onlar uzaydan geldiği için bize uymaz mı?

Anneliğin toplum için ne derece hayati olduğunu ifade eden çalışmalara ihtiyaç vardır. Diyanet İşleri Başkanlığı “Cennet anaların ayağı altındadır” hadis-i şerifini ele alıp bu konuda toplumumuzu aydınlatmak zorundadır. İnsanın en büyük ve önemli öğretmeni annedir. Annelerin hakkını hiçbir çocuk dünyada yaptığı iyiliklerle ödeyemez. Bu konuda devletin her kademesinde annelik makamına gerekli saygının gösterilmesi şarttır. Hâlbuki tam tersine çalışmayan kadınlar itelenip kötülenmekte, “işe yaramayan kadınlar” adı altındaki propagandalara maalesef devlet, destek olmaktadır. Bu kabul edilemez bir durumdur.

Günümüzdeki toplumsal sorunların kaynağında anne şefkatinden mahrum kalmış çocuk eğitiminin büyük rolü vardır. Hiçbir anaokulu ve gündüz bakımı kreşleri, anne şefkatini veremez. Şefkat göremeyen bir insanın merhametli olmasını beklemek ise bir ham hayaldir. Anaokulu ve benzeri kurumların çoğalmasını teşvik etmek yerine ailenin güçlenmesine yol açacak olan ve halen de başarılı bir şekilde devam eden “konut edinme” teşviklerine çok ihtiyaç vardır. Suç oranının düşmesini istiyor isek evlerinde anne sevgi ve şefkati ile büyüyen insanlar yetiştirmek zorundayız. Yoksa her gün bir kadının vicdansızca katledildiğine şahit olmaya devam edeceğiz.

İsraf ve günümüzde bir hastalık haline gelen tüketim alışkanlıkları, aile bütçesini yok etmektedir. Çalışan kadınlar tasarruf yapmak yerine bilakis tüketim tuzağına çok kolay düşebilmektedir. Ev hanımları ise tasarrufun en güzel şeklini yapma konusunda mahirdirler. Giyim, gıda masrafları, eğitim ve temizlik harcamaları gibi aile harcamalarının çok büyük bir kısmını ev hanımları sayesinde sürdürülebilir hale getirmek mümkündür. Aksi takdirde 2008 yılında ABD’de başlayan bütün dünyayı saran, ev ipoteklerinin ödenmemesi krizi gibi krizler kapıda beklemektedir. Bu konudaki en önemli çareyi ev hanımları bulmuş ve göstermektedirler.

Kadınları çalışmaya zorlamak İslam dinine göre kabul edilemez bir tutumdur. Kadın isterse çalışabilir onlar için bir yasak yoktur. Fakat bir Müslüman erkek karısını çalışmaya zorlayamaz. Keza % 99’u Müslümanlardan meydana gelmiş bir ülkenin yöneticileri de maişet için kadınları çalışma hayatına girmeye zorlayamaz. Bu durum insanın içini kanatmaktadır. Ne yazık ki birçok kamu görevlisi ve siyasetçi, dini inançlardan bihaberdir. Allah ıslah etsin, ne diyeyim ki…

Sayısı her geçen gün artan boşanma olaylarının ve kadın ölümlerinin en önemli sebeplerinden bir tanesi kadınların çalışma hayatına zorla sokulmasıdır. Kadınlar bu konuda devletin desteğini bir yere bırakın bilakis kamu kurumlarının baskıları ile karşı karşıya kalmaktadır. Modernitenin dayattığı “kadınlar çalışmak zorundadır” kuralına karşı aileyi korumakla görevli bürokratların hiçbir çabası olmamaktadır. Boşanmalar sonunda ortaya çıkan parçalanmış ailelerin meydana getirdiği sosyal yaraların kapanması öyle üç beş kuruşluk para ile onarılamamaktadır. Hâlbuki aileyi güçlendirecek olan “anneliğe saygı” anlayışı en önemli şifa kaynağıdır. Bunu görmeyen ve bilmeyen insanlar kolayca boşanıp hem kendilerini hem de toplumu büyük bir çıkmazın içine sokmaktadırlar.

Şimdi tam bu noktada annelerin insanın en önemli öğretmeni olduğunu vurgulayarak konuya açıklık getirmek istiyorum. Bu konuda Bediüzzaman Said Nursi’nin anne öğretmenlere bakışı pek manidardır:

“Evet insanın en birinci üstadı ve tesirli muallimi, onun vâlidesidir. Bu münasebetle ben kendi şahsımda kat'î ve daima hissettiğim bu manayı beyan ediyorum: Ben bu seksen sene ömrümde, seksen bin zâtlardan ders aldığım halde, kasem ediyorum ki; en esaslı ve sarsılmaz ve her vakit bana dersini tazeler gibi merhum vâlidemden aldığım telkinat ve manevî derslerdir ki; o dersler fıtratımda, âdeta maddî vücudumda çekirdekler hükmünde yerleşmiş. Sair derslerimin o çekirdekler üzerine bina edildiğini, aynen görüyorum. Demek bir yaşımdaki fıtratıma ve ruhuma, merhum vâlidemin ders ve telkinatını, şimdi bu seksen yaşımdaki gördüğüm büyük hakikatler içinde birer çekirdek-i esasiye müşahede ediyorum."(Lemalar, 325.)

İşte papağan gibi Batılıları taklit edip onların düşmüş olduğu çukurlarda boğulmaya gerek yoktur. Özümüze dönüp bütün dertlerimize ilaç olan Kuran ve hadis kaynaklarımızı gözden geçirmek gerekiyor. Kadınları yuvalarından çıkarıp kapitalist sistemin modern kölesi yapmak yerine evimizin sultanı ve çocuklarımızın şefkatli annesi yapmaya özendirmeliyiz. Bu anneler kreşlerde görev yapan öğretmenlerden bin kat daha faydalıdır. Zira gerçek öğretmen; cennetin ayakları altına serildiği annelerdir.

Ne olur bu değerli varlığı daha fazla incitmeyelim. Onlara göstermemiz gereken saygıyı gösterelim. Evlerinde mutlu iseler onları yuvalarından koparmaya çalışmayalım. Kadın istihdamını arttırmak adına bu en değerli varlığımızı kapitalist sermayenin aracı haline getirmeyelim. Eğer kadın çalışmak isterse o kendi bileceği iştir. Dinimizde kadına çalışma yasağı yoktur. Lakin ev hanımlarını aşağılayıp kötü göstererek, onları vicdansızca aşağılayıp küçümseyerek bu yapılmaz.

Gavurlara bir diyeceğim yoktur. Ne de olsa adı üstünde gâvurdur. Lakin hükümete ne oluyor. Kapitalistlerin tüketim çılgınlığı için körüklediği kadın istihdamını arttırmak için bu kadar çığırtkanlık yapmaya gerek var mı? Hiç olmaz ise kadınların sokak ortasında öldürülmesine karşı böyle bir önlem almayı düşünmek gerekmez mi?

Anayasa görevi olan aileyi korumak için bu sözlerim inşallah ciddiye alınır. Yoksa 80 milyon kişi ile ruz-i mahşerde ilgililerin yakasına yapışacağımızdan kimsenin şüphesi olmasın…

Dr.Vehbi KARA

Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.

Yorum Ekle

(*) ile işaretlenmiş zorunlu alanların tümünü doldurduğunuza emin olun. HTML kodları kullanılamaz.

asder logo

Adaleti Savunanlar Derneğinin ilkelerini benimsiyor ve her alanda "adalet"değerini temel alan kural ve uygulamaların gerçekleştirilmesi için mücadele çalışmalarına katılmanın gereğine inanıyorsanız; bizi takip edin...