Cuma, 14 Eylül 2018 11:06

Zalime Yardım !!!

Başlıktaki şaşkınlığı her okuyanda görüyor gibiyim. Acaba yanlış mı yazdığım düşünülerek satırların süzmeye devam edileceğini biliyorum. Mazluma değil de niye zalime yardım? Öyle ya, yardıma ihtiyacı olan mazlum olmalı. Hayır, zalimin de yardıma ihtiyacı vardır. Çünkü zulmün bedeli çok ağırdır. Ebedi hayatına mal olabilir zalimin. Eğer o bedele müstehak olmasına engel olabilirseniz, o zalime yardım etmiş olmaz mısınız? Bu anlamda sevgili peygamberimizin (yazımın sonunda metnini ve kaynağını göreceğiniz) bir hadisi şerifinin ışığında yazıma başladım ve başlıkta böyle ilginç oluverdi.

                Peki hangi zalimden bahsediyoruz. Dünyayı kasıp kavuran, üçüncü dünya ülkelerini sömüren, kendi müttefiklerinin bile düşmanını besleyip kuyusunu kazan ABD’den mi? Yoksa dost mu? düşman mı? olduğu belli olmayan Rusya, İran vb. ülkelerden mi? Hayır onlar da değil…

                Müslüman da zalim olabilir mi? Muamelatta hakkaniyeti ve adaleti gözetmiyorsa aynen zulmettiği insanlara karşı “zalim” sıfatına bürünebilir. İşte bu zalim grubuna yardım edelim. Nasıl mı? zulmüne mani olarak. Nasıl yapabiliriz bunu? Çeşitli yolları var. Öncelikle zulmünde ısrarcı mı? yoksa çaresizlikten mi? öyle davranıyor önce bunu tespit etmeliyiz. Eğer çaresizlikten veya zulmünün kendisine neye mal olacağından bihaber ise, yapmakta olduğu eyleme; sözle, fiille veya buğz ile tepki göstermeliyiz.

                Toplum olarak çoğunluğun tepkisi nasıl olmalı bu durumda? Bunun da usulü ve yolu var elbette. Öncelikle toplumların birlikte hareketini sağlayan en önemli etken “birlik” anlamındaki; sosyal oluşumlardır. Cemiyet, teşkilat, kuruluş veya örgüt… hepsi de demokratik hayat çerçevesinde yöneticilerin (katılımcı sayısının büyüklüğüyle eşdeğer olarak) önemseyeceği “Sivil Toplum Kuruluşu” anlamındadır.

                Eskilerin “kamuoyu” dedikleri ve halen de güncel anlamda kullanılmakta olduğu gibi, kamuyu/toplumu ilgilendiren, bilgilendiren, kaygılandıran ve hatta yönlendiren çok çeşitli uygulamalar var. Bunların bir kısmı toplum mühendisliği olarak algı oluşturmaya yönelik gerçekleşiyor. Maalesef insanlarımızın çoğu bu yönteme alet olduğunun farkına bile varamıyor. Sanal alemde, kendisi veya gruplarındaki ortak görüşlerin ve paylaşımların, tekrar kendisini motive ya da demoralize edecek toplumsal olaylara dönüştürüldüğü, işin uzmanları tarafından açıkça dillendirilmektedir.

                Tekrar zalime yardım konusuna dönelim. Türkiye Cumhuriyetinde yaşayan çeşitli insan grupları var. Birçoğu ya mesleğine göre veya sosyal aidiyetine göre sınıflandırılabilir. Dünya devletler topluluğu içinde, yönetim biçimiyle kabul gören TC demokratik-hukuk devleti olarak tanımlanıyor. Halkımızın çoğunluğu İslam dinine mensup olmakla birlikte, yönetim biçimimiz “laik” olarak yani dini kuralların dünya hayatını şekillendiremeyeceği bir biçimde çerçevelenmiş. Ancak halkın dini hayatına karışılmayacağı ön görülmüş (ne kadar uygulanıyorsa!). Bu yönetime gelebilecek ekibin seçilmesi, çoğunluğun tercihine göre şekillendiğine göre, aslında çoğunluğun dini görüşünün ülke yönetiminde söz sahibi olacağı var sayılıyor. Mamafih tam öyle değil. Çoğunluğun eğitim düzeyi ve demokratik haklarını kullanma becerisi maalesef diğerlerininki kadar etkin değil. Meydanlara toplanan yüzbinlerce kişi, kitle psikolojisi ve dini, milli duyguları galeyana getirilerek özel bir gündemi desteklerken, kendileri aleyhine yapılagelen haksızlıklara gösterilmesi gereken tepkiyi aynı duyarlılıkla medeni haklarını kullanmayıp hep başkalarına havale etmeye alışmış durumda. Bir örnekle muradımı açıklıyayım:

                Hükümetin “İnsan Hakları” konusunda yaklaşımı eşit olması gerekirken, bazı sesi yüksek çıkanlara öncelik verildiği vaki değil midir? Yani ağlamayana meme verilmez gibi bir durum. Mağdurlar kitlesi öyle kabarık liste halindedir ki ! Hangisine öncelik verilmeli, hangisi yönetim merkezi(TBMM)nde daha etkin temsil ediliyor, hangilerini dünya ülkeleri önemseyip ülkemizi yaptırımlara zorluyor…vb. Bazı dönemsel mağduriyetlere pansuman tedavisi anlamında kısmi iyileştirmeler yapılıyor. Daha sonra bazılarına çok daha fazlasıyla hak tazmini de uygulanıyor. Bu vaki hadiseler, yeniden yargılanmalar devletin uygulamalarında haksızlık ve adaletin tam gözetilmediği şeklinde tezahür edince, ortaya bir “zulüm” uygulaması çıkıyor ve bunu uygulayan hükümete de “zalim” yaftası yapıştırılıyor.

                Zalim addedilen devletin karar merciindeki yöneticiler birey olarak Müslüman olduklarını beyan ettikleri için, bunların “adalet” uygulamalarına dikkat çekmek isterim. Buradaki zulüm ihtiyari midir? Yoksa çaresizlikten midir? Ülke yönetme oyununun kuralları çerçevesinde; çaresizliktir bence. Öyleyse bu zulme engel olabilmek için mağdurların tamamının; bireysel sızlanma ve şikayetlenme yerine birleşerek bir STK oluşturması ve her mahfilde mağduriyetlerini dile getirmesi gerekmez mi? Daha az sayıda oldukları bilinen başka oluşumların, bu tür medeni hak arama yollarını etkin olarak kullanabildikleri gibi, bizim de güçlü bir dayanışma sağlamamız gerekli değil midir?

                Kaldı ki, bu zulme sebep olanlar çoktan devrini bitirdiler. Yerlerine geçenler ise kendi dönemlerindeki mağduriyetlere öncelik vererek telafi ediyorlar. Bu bağlamda bizlerin (Y.A.Ş, kararname vd.) mağduriyeti kendilerine devren intikal eden eski hak ihlalleri olduğu da malumdur. Ancak bu devlet yönetiminde mazeret kabul edilmeyecek bir eşitlik uygulamasını zorunlu kılmaktadır. Hatta 28 Şubat 1997’den beri hala tutuklu bulunan 500 civarında mahkumun ve ailelerinin on yıllardır çektikleri çilenin, BÇG davalarında çürütülen dayanaklarının ortadan kalkması nedeniyle bir an önce yeniden yargılanarak tahliye edilmeleri gerekmektedir. Bu meyanda her ayın 28’inde, ülkenin çeşitli illerinin adliye önlerinde eylem yaparak bu “zulmü” gündemde tutarak ciddi bir “İnsan Hakkı” mücadelesi veren MazlumDer’i minnetle anmalı ve mümkün oldukça güçlü bir şekilde desteklemeliyiz.

                ASDER niçin kuruldu? Yıllardır mağduriyetleri savunduğu halde neden etkili olamıyor? Yukarıda bahsedildiği şekilde STK’lar destekçi gönüllü ve üye sayısı kadar rağbet görür. Asder’in kuruluşundaki ilgi alanına giren toplam mağdur askerin acaba yüzde kaçı bu talebi destekliyor? Sorulduğunda Asder’li olduğunu söylediği halde, acaba maddi/manevi ne kadar destekliyor? Evinde, iş yerinde, bağında bahçesinde keyfini süren ve lafın yeri geldiğinde, niye bizim haklarımızı ötelenip duruyor, bizim hakkımız niçin verilmiyor diyenler, kendi söylediğini kendisi dinlemek yerine, dinlemesi gerekenlere ulaştıracak grubu güçlendirecek katkıyı vermesi daha etkili olmaz mı? Hem böylece bize uygulanan ve adeta zulme dönüşen gecikmiş adaletin gerçekleşmesine hizmet edilmiş olmaz mı?

İşte her birimiz etrafına bakmadan, tek başıma kalsam bile ben buradayım, bu uğurda sonuna kadar adaletin tesisi için çalışacağım ve bu yolda önden gidenleri destekleyeceğim… dersek sonuç alırız ve bize de verilecek haklar bağlamında zulüm kaldırılır ve zalim (addedilen, kendini Müslüman olarak tanımlayan) hükümete bu yöntemle yardım etmiş oluruz. Ya da gücümüzü parçalayan, mağduriyetlerini ayrı ayrı çözeceğini zannederek, ASDER’e muhalif oluşan grupların sesi soluğu kesildiği gibi hepimizin aleyhine gecikmelere sebep oluruz. Geliniz ASDER’i daha gür sesi çıkan, hak ettiği saygınlığı artıracak ve sadece kendi üyelerinin haklarını değil, ümmetin derdiyle çırpınan bir STK olarak destekleyelim. Allah(CC) birbirimize günahsız ağızlarla yapılan dualar gibi, öncelediğimiz toplum hakları bağlamında elbette bizlerin de hakkını verdirecektir.

H.Şerif: Rasulullah (SAV) buyurdular ki; ”Kardeşine zalim de olsa mazlum da olsa yardım et” Mazlumsa yardım ederim, zalimse nasıl yardım ederim?” diye sorulmuştu. “Onu zulümden alıkoyarsın, bu da ona yardımdır” buyurdu.

Kaynak: Buhari,Mezalim4,İkrah7,Tirmizi,Fiten 68,(2256) /Riyazüs-salihiyn.

Vesselam…

Osman KAÇMAZ

Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.

Yorum Ekle

(*) ile işaretlenmiş zorunlu alanların tümünü doldurduğunuza emin olun. HTML kodları kullanılamaz.

asder logo

Adaleti Savunanlar Derneğinin ilkelerini benimsiyor ve her alanda "adalet"değerini temel alan kural ve uygulamaların gerçekleştirilmesi için mücadele çalışmalarına katılmanın gereğine inanıyorsanız; bizi takip edin...