Salı, 07 Ocak 2020 11:23

Bizimkiler Mehdi Beklerken Mesih Bulundu

ABD’nin kaotik eylem ve planları bir bir devreye girmeye başladı. Yakın tarihimizin kan ve gözyaşından ders almayan İslam coğrafyası bu mantık ile harekât ettiği sürece daha çok bedel ödemeye devam edecektir. Amerikan ‘düşünce’ kuruluşlarından Yeni Amerikan Yüzyılı Projesi’nin (PNAC) hazırladığı 2000 tarihli raporunun iyi incelenmesi gereklidir. 

Geleceği önceden okumak bağlamında her ne kadar kadrolarını Amerikan tarihinin en saldırgan hükümetlerinde görev almış şahinlerin oluşturduğu Trump yönetiminin tek referans kaynağı olmasa da PNAC’ın söz konusu raporunu incelemek için yeterlidir. Bu rapor Amerikan hükümetinin iç ve dış politikalarının, ABD’nin Soğuk Savaş öncesi ve sonrası emperyalist politikalarıyla bağlantısını kurmak için büyük önem taşır. Türkiye’yi tam da merkezine alan, özellikle Ortadoğu ve Körfez üzerine ve dünyanın diğer çıkar çatışma merkezleri üzerine hamlelerini yıllar öncesinden daha geniş bir perspektifle okumak için, think tank kuruluşu PNAC’ın doğuşu üzerinde durmak gerekir.

PNAC, Amerikan dergilerinden Weekly Standart’ın editörü William Kristol tarafından, ABD’nin askeri ve dış politikasını ‘geliştirme’ için kuruldu. Kristol’un Weekly Standart dergisinin sahipleri arasında, adeta işgalin cephe gerisi olarak faaliyet yürüten Fox haber kanalının sahibi Rupert Murdoch da bulunuyor. ‘Düşünce kuruluşu’nun başkanı, eski ABD Başkanı Ronald Reagan döneminde Dışişleri Bakan Yardımcılığı yapmış olan Robert Kagan. PNAC’ın üye listesinde bulunan diğer isimler ise çok daha tanıdık.

Düşünce kuruluşunun hazırladığı “Amerika’nın Savunmasını Yeniden İnşa Etmek” başlıklı rapor, neredeyse kelimesi kelimesine, 20 Eylül 2002’de, “ABD Ulusal Güvenlik Stratejisi” adlı belgede resmi ABD politikası olarak kabul edildi. Raporun mimarlarına göre, “Evet, ABD Soğuk Savaş’tan kesin bir zaferle çıkmıştır, ancak ABD’ye yönelik tehditler son bulmamıştır.” Temel olarak “Bu noktada, ABD, yeni yüzyılı kendi amaçları ve çıkarları doğrultusunda şekillendirebilecek mi?” ABD’nin dış politikasına Soğuk Savaş öncesi saldırganlığını yeniden kazandırmak için yetkililerin ‘aklını başına getirme’ görevi PNAC mimarlarına düşmüştür. 

Kısacası, Soğuk Savaş’ın bitmesinin ardından, ABD emperyalizmi, saldırgan politikalarını haklı gösterebilmek ve savunabilmek için belli başlı dayanaklara ihtiyaç duymaktaydı. Artık ‘düşman’ ölmüştü, bu nedenle yeni düşmanlara, yeni savaş alanlarına, yeni taktiklere ve yeni konseptlere ihtiyaç vardı. Dahası, başka güçler (Avrupa ülkeleri kastedilmektedir), ABD’nin ekonomik durumunun ve siyasi egemenliğinin tam da arzu edilen rolüne oynamaktaydı. Yani, emperyalist çıkar çatışmalarının, ‘barış’ döneminde dahi, ABD’nin ‘süper güç’ konumuna zarar verebileceği, hatta başka güçlerin onun yerini alabileceği endişesi, ABD yetkililerini her zaman tetikte tutmalıydı. Bunun için en geçerli yöntem ise, ‘savunmayı’, yani ABD’nin –özellikle dış ülkelerdeki– askeri varlığını geliştirmekti. 20. yüzyıldan, krizler başlamadan önce durumu şekillendirmek ve tehditler büyümeden karşılık vermek gerektiği dersini çıkaran Kristol ve Kagan, “tüm dünyada bir Pax Americana”, yani Amerikan Barışı peşindedir.

Ortadoğu, ABD ve diğer emperyalist güçlerin yıllardır üzerlerine çeşitli hesaplar yaptığı bölgedir. Ancak raporun ortaya çıkardığı yeni durum, Ortadoğu’dan vazgeçmemek koşuluyla, Asya’nın çatışmaların ve istikrarsızlığın potansiyel merkezine dönüşmesi… Bu tarif, kapsamı henüz açıklanmayan ancak merkezinde sadece Ortadoğu ülkelerinin bulunduğu, geniş anlamıyla ise, Fas’tan Mısır’a, Kuzey Afrika ile Endonezya’ya, Güney Asya ve Çin’e kadar uzanan, Orta Asya ve Kafkasya’yı da barındıran bir coğrafyayı kapsadığı bilinen ‘Büyük Ortadoğu’ projesinin de çekirdeğini oluşturmaktadır. Fikir babasının İsrail olduğu söylenen bu projenin üç önemli ayağı ise, “demokrasi, terörle mücadele ve serbest piyasa.”

Raporun, “bugünün güçlerini yeniden konuşlandırmak”, “bugünün silahlı güçlerini yeniden kurmak”, “yarının baskın gücünü oluşturmak” ve “savunma harcamaları” başlıklı diğer bölümlerinde, ABD için çıkar önceliği bulunan ülkeler, limanlar ve hava üsleri için yeni yüzyılda neler yapılması gerektiği detaylı olarak sunulurken, özet olarak, sürekli genişleyecek Amerikan “güvenlik çevresinin oluşturulması” isteniyor. Plana göre, “güvenlik çerçevesi”; halen 60 ülkede üsleri, 130 ülkede birlikleri bulunan ABD’nin, kalıcı üslerini genişletmesi ya da dönüşümlü konuşlandırmalarla diğer ülkelerde askeri varlığını sürdürmesi yoluyla başarılacak görmesidir.

ABD, yakın zaman içinde tehdit olarak gördüğü bazı ülkeleri iç savaş ile yönetim değişikliğine veya etnisite gibi mikro milliyetçiliğe dayalı olaylarla bazı ülkelerin iç işlerine karışacak şekilde CIA eylem planlarını devreye sokacak. Başta Avrupa’yı pasifize etmek, arkasından Türkiye-İran liderliğini bitirmek, dahası Hindistan ve Çin gücünü kırmak için yeni suikastlar ve bir takım eylemler gerçekleştirmek adına bir takım çalışmalar üzerine yoğunlaşıldığını belirtebiliriz. Buna karşın Türkiye ve bütün devletler uyanık olmak zorundadır. 

Bütün bu raporların, planların ve ülkeler arası çatışmaların asıl sebebi ABD’nin ve inancın kurtarıcısının Trump olduğunun ve Hıristiyan inancına göre Mesih olarak görülmesidir. Bu inancı yükleyenin Siyonizm ve Evanjelist aklı olduğunu unutmayalım. Bizler Mehdi beklerken, adamlar sözde Mesihleri ile dünyayı kana boğmaktadır… 

Vesselam…

Sabri BALAMAN

Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.

Yorum Ekle

(*) ile işaretlenmiş zorunlu alanların tümünü doldurduğunuza emin olun. HTML kodları kullanılamaz.

asder logo

Adaleti Savunanlar Derneğinin ilkelerini benimsiyor ve her alanda "adalet"değerini temel alan kural ve uygulamaların gerçekleştirilmesi için mücadele çalışmalarına katılmanın gereğine inanıyorsanız; bizi takip edin...