Uyarı

JUser: :_load: 989 kimlikli kullanıcı yüklenemiyor.
Cuma, 22 Ocak 2021 15:05

D. TÜRKİSTAN Ata Yurdumuz, Tarihi ve Bu günü... Alınacak Dersler (1)

 

Doğu Türkistan… "Dünyaya Yayıldığımız Topraklar…"

 

“Kırım Kazan heder oldu

Tuna Kafkas beter oldu

Türkistan’da neler oldu

İşitmedi kulağımız”

Ziya Gökalp

 

Doğu Türkistan, yaklaşık 1,8 km² alandan oluşan geniş ancak nüfusun belli yerlerde yoğunlaştığı bir bölgedir. Çin Halk Cumhuriyeti’nin topraklarının 1/6’sını, sınırlarının da 1/4’ünü oluşturur. Orta Asya’da bulunan bölge, kuzeyde Rusya, batıda Kazakistan, Kırgızistan ve Tacikistan, güneybatıda Afganistan, güneyde Pakistan, Hindistan ve Tibet, doğuda Çin, kuzeydoğuda’da ise Moğolistan ile komşudur.

D. Türkistan, Türk ve kardeş devletlerle bitişik ve çevrilidir.

Parçalanmış Ulu Türkistan’ın parçasıdır.

 

Üzerinde Hun, Göktürk, Karahanlı, Uygur, Selçuklu, Timurlu Türk devletlerinin kurulduğu, Türk Tarihi’nin büyük başbuğlarının, kahramanlarının, Kaşgarlı Mahmut, Yusuf Has Hacip gibi Türk Kültürü’nün âbidevî şahsiyetlerinin yetiştiği, halen 37 milyondan fazla Türk Halkını barındıran kutsal yurt TURAN Coğrafyamızın 1.828.418 km² genişliğindeki ayrılmaz cüzü Doğu Türkistan Çin’in dünya egemenliğini ele geçirebilmesi için, uyguladığı asimilasyon politikası karşısında dünya coğrafyasından silinmeye tâbi tutulmaktadır.

 

Türkistan ismi, Türklerin Ülkesi anlamına gelir.

Türkistan’ın batısı Çarlık Rusya’sı tarafından 1865’te işgal edildi ve daha sonra BATI TÜRKİSTAN olarak adlandırılmaya başlandı.

1924 yılında SSCB’nin kurulmasıyla Batı Türkistan;

Özbekistan,

Kazakistan,

Kırgızistan,

Türkmenistan ve

Tacikistan olmak üzere 5 cumhuriyete bölündü.

Güney Türkistan Toprakları da çoğunluğu Afganistan’da olmak üzere Pakistan’da kalmaktadır.

 

Türkistan’ın doğu kısımları Çin Devleti’ni o zamanlar kontrol altında tutan Mançular tarafından 1876’da işgal edildi. 8 sene süren kanlı savaş sonrasında Mançu İmparatorluğu, 18 Kasım 1884 tarihinde Doğu Türkistan’ı resmi olarak ilhak etti ve adını “Yeni Bölge” anlamına gelen “Xinjiang” olarak değiştirdi.

(Mançular Türkler ve Moğollar gibi Ural/Altay Dil ve Akraba Grubuna mensuptur. Maalesef Budizm ile dönüştürülmüşlerdir. Tıpkı Kubilay Han ve avanesi gibi)

 

Haritalarda Büyük Türkistan’ın yerinde; Doğu Türkistan (Tamamına yakını Uygur Türkleri olmak üzere, Kazak, Kırgız, Özbek Türkleri, Moğollar ve Müslüman Çinli Huiler de var.), Kazakistan, Özbekistan, Türkmenistan, Kırgızistan, Tacikistan ve Kuzey Afganistan olmak üzere yedi ülke görülür.

 

Çin Milliyetçileri’nin Mançu İmparatorluğu’nu 1911’de yıkmasından sonra, Doğu Türkistan, Mançu İmparatorluğu’nun son dönemlerinde bölgeye gönderdiği Çinli savaş ağalarının hâkimiyetine düştü. İşgalden topraklarını temizlemek isteyen Uygurlar Çinlilere karşı çok sayıda isyan tertip ettiler.

İlk önce 1933’de daha sonra 1944’te başarıya ulaşıp kendilerine Doğu Türkistan Cumhuriyeti devletini de kurdular ancak bu bağımsız cumhuriyetler, Sovyetlerin askeri müdahaleleri ve siyasi entrikalarıyla devrildi.

 

1949 yılının Ocak ayında Çin askerleri (Halk Özgürlük Ordusu) Doğu Türkistan Cumhuriyetini işgal etti. Komünist Çin devleti 6 yıl süren çetin savaşın ardından Doğu Türkistan mücahidlerini mağlub ettiler ve resmi olarak Doğu Türkistan’ı ilhak ettikten sonra adını “Xingjiang” olarak değiştirdiler.

1 Ekim 1955’de bölgenin adı Xingjiang Uygur Özerk Bölgesi olarak değiştirildi.

Bölgenin resmi isminde “özerk” tabiri olmasına rağmen Uygurların kendilerini yönetme ve temsil etme hakları bulunmamaktadır.

Doğu Türkistan’daki bütün önemli siyasi, yönetim ve ekonomik pozisyonların %90’ı Çinlilerin elindedir.

 

Doğu Türkistan’daki komünist Çin hâkimiyeti bölgenin ve Uygurların tarihini en karanlık dönemi olarak adlandırılabilir. Güncel şartlar altında, Uygur Türkleri’nin varlığı dahî tehlike içerisindedir. Komünist Çin Devleti, Doğu Türkistan topraklarını kalıcı olarak ilhak edebilmek için Uygurlara ve bölgedeki yerel halka karşı vahşi bir mücadele vermektedir.

         Çin Devleti’nin, insanların kimliğine ve varlığına karşı yürüttüğü zalim ve yıkıcı operasyonlara rağmen Uygurlar ve yerel halk Çin tarafından vurulmak istenen boyunduruğa meydan okumakta ve kendilerine atalarından miras olarak bırakılan direniş meşalesini hala taşımaya devam etmektedirler.

 

Doğu Türkistan’da çok büyük mücadeleler verilmiştir. Bu mücadeleler sonucu, Uygur Türkleri katliamlara uğramış, ülkelerinden başta Türkiye olmak üzere, Kazakistan, Afganistan gibi komşu ülkelere sığınmak zorunda kalmışlardır.

Doğu Türkistan’da yaklaşık olarak yaklaşık 35-37 milyon Uygur, Kazak, Kırgız, Özbek Müslüman Türkler yaşamaktadır. Ayrıca burada, Müslüman Çinler (Hui) yaşamaktadır.

Kadim Uygur Dili bugünkü Uygurların da dilidir. Günümüzde Doğu Türkistan’ın resmi yazı dili Uygurca-Arap alfabesiyle yazılmaktadır.

Uygurlar, Sünni Müslümanlardır ve Doğu Türkistan’daki çoğunluk gruptur.

 

Osmanlı/Türkiye, D. Türkistan İlişkileri

 

Sultan Abdulaziz, Sultan II. Abdulhamid ve O'nun evlatları Sultan Selim ve torunu Şehzade Abdulkerim ile Şehzade Mehmet Abit'in Türkistanlılar'ın gözünde özel, farklı bir yerleri var. Sultan Abdulaziz döneminde İstanbul ile Kaşgar arasında kurulan ilişkilerin, Sultan II. Abdulhamid döneminde de devam ettiği görülmektedir.

Herşey 1873 yılında Sultan Abdulaziz döneminde başlar.

Biliyorsunuz 1863'de Doğu Türkistan'da Yakup Han Bedevlet tarafından 14/15 yıl hüküm süren Kaşgarya Devleti kurulmuştu. Bu devlet, İstanbul'a elçi göndererek Osmanlı ile alaka kurmuş, Sultan Abdulaziz'e biat ederek Osmanlı'ya tabi olmuş, Padişah adına hutbe okutulmaya başlanmış ve Osmanlı Sancağı göndere çekilerek, Halife Sultan Abdulaziz adına sikkeler bastırılmıştır.

11 Haziran 1873'de Huzur-u Hümayun'da Padişah'ın direktifi ile yedek ve yan malzemesiyle 6 adet Krupp Topu, 1000 adedi eski, 200 adedi yeni tüfenk ile kapsül ve barut imalatında kullanılan malzemeler ve 1 adet murassa kılıç Seyyid Yakup başkanlığındaki bir heyet eşliğinde Kaşgar'a gönderilmiştir.     

Süveyş Kanalı ve Bombay üzerinden İstanbul'dan Kaşgar'a ulaşan "Osmanlı Heyeti"nde; Kaşgar Ordusunu eğitmek üzere İstihkâm Subayı Ali Kazım Bey, Piyade Subayı Mehmet Yusuf Bey Süvari Zabiti İsmail Hakkı Bey, Enderun'dan Murat Efendi ve ayrıca 4 emekli subay bulunuyordu.

100 pare top atışı ile karşılanan Osmanlı heyeti için düzenlenen merasimde; getirilen malzemeler, Name-i Hümayun ve Osmanlı Sancağı ile birlikte teslim edilmiştir.

 

Sultan Abdulhamid'in Doğu Türkistan ile, Çin'deki İslam Cemaati ile ilgilenmeye başlamasının temelinde Japon İmparatoru Meiji'nin Sultan'a hitâben gönderdiği mektup vardır. Abdulhamid'in Uzak Asya ile ilgilenmesi, Japon İmparatoru Meiji'nin 1889 yılında İstanbul'a gönderdiği özel elçiler ve özel mektubundaki taleplerle başlar. Japon İmparatoru'nun İslam'ı kabul etme meyilinde olduğu bilinmektedir.

 

Doğu Türkistan'da Yakup Han Bedevlet'in zehirlenerek öldürülmesi ve Osmanlı'ya biât eden Kaşgar Devleti'nin ortadan kaldırılmış olmasına karşın –her ne kadar mesafenin uzak olmasından dolayı yardım ulaştırılmamış olsa da-, II. Abdulhamid'in Uygurlar aracılığı ile Dunganlar olarak adlandırılan Çinli Müslümanlar ile de bağlantı kurduğu görülmektedir.

Dunganlar’ın da Abdulhamid'i "Halife" olarak tanımaları üzerine, Sultan Abdulhamid 1900 (1902) yılında Muhammed Ali adında özel bir adamını gizlice Çin'e göndermiştir. Uzakdoğu'da tatile çıkmış bir turist Müslüman din adamı görüntüsü içinde, Çin, Hindistan, Singapur'da bilgiler topluyordu.

 

Çin Müslümanları ile kurulan bu ilk temasın ardından Pekin Camisi imamı Abdurrahman Wang, İstanbul'a gelerek Sultan Abdulhamid'i ziyaret etmiş ve Padişah'tan Çin'e "İslam Heyeti" göndermesini istemiştir. Sultan Abdulhamid, 1903 yılında 2 kişiyi elçi olarak gönderir.

Pekin'de Mevcad Camii'nde 120 öğrenciyi barındıran bugünkü Üniversitenin karşılığı olan "Hamidiye Medresesi"ni 1908 yılında inşa ettirir. Sultan'ın bu gayreti ile aynı yıl Çin'de "İslam Enstitüsü" ile yanında bir ilkokul kurulur. Böylece Çin'de, ilk defa Arapça dersler okutulmaya başlanır.

Kur'an-ı Kerim ve Hadisler'in Çince tercümeleri ders programları içinde yer almaya başlamıştır.

Abdulhamid Han'ın Uzakdoğu'daki Müslümanlara ve İslamiyet'e meyilli Japonlara yönelik çabaları neticesinde;

—Çin’de İslam Cemaatinin örgütlenmesi sağlanmıştır...

—Çin’de ilk defa Çince'nin dışında bir dilde Arapça ders verilmesi sağlanmıştır.

—Çin’deki Müslümanların dini eğitim ve öğretim almalarına imkan sağlanmıştır.

—Çin’de ilk defa bir "medrese" inşa edilmiştir.

—Çin’deki Çinli Müslümanlara yapılan bu destek ve yardım, Doğu Türkistan Müslümanları'nın bölgede gururla dolaşmalarına vesile olmuştur.

—Japon İmparatoru'nun daveti geri çevrilmeyerek günümüzden 123 yıl önce kurulan ilişki ile Japonya gibi güçlü bir devletin Türkiye ile kardeşçesine dost bir ülke olmasının temelleri atılmıştır.

 

Abdulhamid sonrasında, İttihat ve Terakki de bölge ile irtibatı devam ettirmiş, 1911'de Doğu Türkistan'a sivil memurlar göndermeye başlamıştır. Önceki adı "Hafiye Teşkilatı" olan Teşkilat-ı Mahsusa olarak bilinen Milli İstihbarat Teşkilatı'nın da Doğu Türkistan ile Abdulaziz döneminden itibaren kurulan ilişkiyi sürdürdüğü, özellikle Orta Asya'daki gelişmeleri yakından izlemeye başladıkları görülür.

Önce Afganistan'a heyet gönderilir. Afgan Kralı da, Halife'ye bağlılığını ifade eder. Türkistan Hanlıkları ile ilişkiler geliştirilir.

Ne var ki Abdulhamid Han sonrası küçülen ve dağılma aşamasına gelen Osmanlı'nın ne Türkistan Hanlıkları'na, ne Kırım'a, ne de Afganistan'a yardım etme gücü kalmamış; Sovyetler'den ayrılma gayreti gösteren Azerbaycan'ı dahi ilhak etme inisiyatifi tükenmiştir.

 

II. Dünya Savaşı öncesi Japonlar'ın  Mançurya (Mançuko) üzerinden "Asya Hakimiyeti Projesi" vardı. Yanı başlarında Çin gibi nüfus açısından büyük ve güçlü bir devlet olmasını istemeyen Japonlar, bunun önüne geçmek için Asya'ya hâkim olmak, daha doğrusu Çin'in batıya yayılmasını engelleyecek noktalarda hâkimiyet tesis etmek istiyordu. Bunun bir yolu da Mançurya üzerinden Doğu Türkistan'a hâkim olmaktan geçiyordu. Bu hedef doğrultusunda, Doğu Türkistanlıları örgütlemeye başlarlar.

Japonlar, "Bağımsız Doğu Türkistan İslam Devleti"nin başında Osmanlı şehzadesi Mehmed Abdülkerim Efendi (1906–1935)’yi (Sultan Hamid’in en büyük şehzâdesi Selim Efendi’nin yegâne oğludur. Galatasaray Sultanîsi mezunudur. Mekteb-i Harbiye talebesi iken sürgüne gitti.) düşünüyorlardı. Daha sonra "Doğu Türkistan İslam Cumhuriyeti"nin kurulmasını sağlayacak olan halk isyanlarını başlatan Muhiti Ailesi’nin fertlerinden Musulbay Muhiti isyanlar sürerken İstanbul'a geldi.

Tüm bu gayretler de sonuçsuz kaldı.

Şehzâde, ABD’nde bir otel odasında vurulmuş halde bulundu.

Devam edecek

Halil MERT

(E) Topçu Yarbay

Strateji ve Yönetim Uzmanı

https://www.youtube.com/user/81mert1 | Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.

Yorum Ekle

(*) ile işaretlenmiş zorunlu alanların tümünü doldurduğunuza emin olun. HTML kodları kullanılamaz.

asder logo

Adaleti Savunanlar Derneğinin ilkelerini benimsiyor ve her alanda "adalet"değerini temel alan kural ve uygulamaların gerçekleştirilmesi için mücadele çalışmalarına katılmanın gereğine inanıyorsanız; bizi takip edin...