Salı, 28 Aralık 2021 10:45

Bizler merhameti hangi coğrafyaya gömdük?

Nefret suçuna giden sürecin çıkış noktası, yani nefret suçunun önünü açan tahammülsüzlüğün ve hoşgörüsüzlüğün dışa vurumudur. Hedef alınan gruplara ‘toplumda size yer yok’ mesajı yinelenerek verilir. 

Bu durum, kaçınılmaz olarak demokratik düzeni yıpratır; zira insanın en temel hakkı olan ‘yaşama ve katılım hakkı’ ihlal edilmiş olur.

Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’nin 1997’de kabul ettiği R(97) 20 sayılı tavsiye kararında nefret söylemini; “ırkçı nefret, yabancı düşmanlığı, antisemitizm veya hoşgörüsüzlük ifade eden saldırgan ırkçı milliyetçilik de dahil olmak üzere, hoşgörüsüzlüğe dayalı diğer nefret biçimlerini yayan, teşvik eden, savunan ya da haklı gösteren her türlü ifade biçimidir” şeklinde tanımlamıştır.

Suriyeli üç sığınmacının acımasızca öldürülmesi… Nefret söylemine dayalı bu dehşet verici hadisenin içler acısı durumu var. Bu olayın Türkiye sınırları içerisinde gerçekleşmesi, gerçekten akıl tutulması anlamına gelir. Sizlere olayın meydana gelme biçimini, gerçekleriyle birlikte anlatalım.

JİTEM İDDİASI

Cinayeti işleyen katil, yani KEMAL adıyla bilinen sanık, isteyerek, ırkçı söylemlerden beslenerek, tasarlayarak bu cinayeti işlemiştir. Katil daha önceleri JİTEM tarafından görevli olduğunu ve bir dönem görev aldığını ifade ederek, birtakım iddialarda bulunmuştur.

 

İşlenen cinayete bakıldığında, bir olayı canavarca hislerle tasarlama ve kusursuz bir cinayet işleme biçimi görmekteyiz. Olayı gerçekleştirdiği yerde keşif yapması, içerden bilgi sahibi olması, daha önceleri ırkçı bazı ifadeler kullanarak, cinayetleri işleyeceğine dair açıklamalar yapması… Hepsi oldukça net bir gerçeği gözler önüne seriyor. Olayın gizlenmesi, buna benzer daha çok suç işleyeceğine dair yaptığı bazı açıklamalar… Hepsinin bu cinayetlerin habercisi olduğu görülmektedir.

Asıl anlamamız gereken şudur; düne kadar dedesi Türkiye’den yani (Osmanlı topraklarından) göç etmiş ve sınırların çizilmesiyle birlikte doğum yeri Halep kalmış biri suçlu değildir. Bu onların suçu mudur yoksa yeterli savunmanın yapılamamasıyla, dedelerini rehin bırakanların mı? İşte Ortadoğu’da ırk denilen şey budur.

Dün birileri İstanbul doğumluydu ancak bugün torunları Bağdatlı ise bu bir imparatorluk sorunudur. Anadolu’nun herhangi bir yerinde doğmuş bir dedemizin bugün kütüğü Halepçe’de, Libya’da, Suriye’de, Makedonya’da, Mısır’da, Suudi Arabistan’da, Gürcistan’da, Yunanistan’da, Azerbaycan’da, kayıtlı ise bu onların sorunu değil, bu bizim sorunumuzdur. 

Bir soydaşımız ve bizim emanetimizdir. Biz bu bakiyelerimize ırkçı gözler ile bakamayız çünkü onların her zaman bizlere ata yurdu gözü ile baktıkları görülmektedir, ataları olarak bilirler. Bizler inancımız gereği şiddeti reddeden bir milletiz, barbarlık genlerimizden reddedilmiştir.

 

Dün Kafkas cephesinde benim için şehit olan, benim soydaşım ve payidarımdır! Bu böyle biline…

Dün benim için Balkanlar’da savaşanlar benim baki payidarımdır! Bu böyle biline…

Ortadoğu’da benim için savaşmış, İngiliz sömürgeciliğine karşı çıkmış şehit olmuş kişi benim kardeşimdir! Bu böyle biline… 

Çanakkale’de benim için şehit düşmüş Halepçeli, Kerküklü, Süleymaniyeli, Halepli benim kardeşimdir! Bu böyle biline…

Bu ülkenin bütün gücü ve ekonomisi annesinin ak sütü gibi bunlara helaldir, hiç kimse bunlara sınır çizmemeli, çünkü bunlar bizlerin bakiyesi idi… Ne oldu da bizlere, bu kadar barbar olduk?

Halepli dedelerimizden özür diliyorum, torunlarınıza sahip çıkmadık. Bizler BORALTAN köprüsünde kurşuna dizilen soydaşlarım adına Kafkas dedelerimizden özür diliyoruz, torunlarınıza sahip çıkamadık. Balkanlardan, terk etiğimiz din kardeşlerimiz adına özür diliyoruz, sizleri koruyamadık. 

 

Bu olup bitenler tarihimiz açısından bir ders niteliğindedir. Bu ırkçı söylemler, köklü bir medeniyeti sorgulamak demektir. Üç Suriyeliyi yakmak veya dışlamak haddine mi? Acaba senin köklerin nereye dayanmaktadır. Katil adam, bu ülkenin köklerinde imparatorluk var, bu milletin köklerinde İslamiyet var, bu milletin değerlerinde merhamet var. Sen kim oluyorsun da bu acımasızlığı yaparak düne kadar dedesi bizim vatandaşımız olan mazlumu düşman ilan ediyorsun.

Bu olayların ana sebeplerinden biri ırkçı CHP’li Bolu Belediye başkanı Tanju Özcan veya CHP’nin ırkçı şoven anlayıştır. Bu ırkçı söylem dün İttihatçı jönlerin nasıl imparatorluk açısından ihanetçi bölücü bir vaka olarak anılıyorsa, bugün açısından aynı akıl tarafından yürütülüyor. 

Bu olayı tasarlayandan hesap sorulmazsa ve bu olayı gizleyen kurum amirleri varsa, ülkem adına utanç vericidir. Yakın zaman dilimde hepimiz çok iyi hatırlarız ki, Almanya-Solingen faciasında soydaşlarımızı ateşe veren alçaklar neyse, bu olayı gerçekleştiren alçaklar da aynıdır. 

Kısacası göz göre göre gelen bu cinayetler, bir güvenlik sorunudur. Olayın örtbas edilmesi, ülkem adına utanç vericidir. Savcılığın yeterli bir soruşturması yok. Bu, büyük bir hata olarak görülmelidir. Kimse kendini bu vebalden kurtaramaz, hiçbir dinde yeri yoktur. Benim devletim bu kadar aciz değildir.

Vesselam.

Sabri BALAMAN

Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.

Yorum Ekle

(*) ile işaretlenmiş zorunlu alanların tümünü doldurduğunuza emin olun. HTML kodları kullanılamaz.

asder logo

Adaleti Savunanlar Derneğinin ilkelerini benimsiyor ve her alanda "adalet"değerini temel alan kural ve uygulamaların gerçekleştirilmesi için mücadele çalışmalarına katılmanın gereğine inanıyorsanız; bizi takip edin...