Çarşamba, 03 Ağustos 2022 16:09

Hicri 1444 yılına girdik

30 Temmuz 2022 tarihinde hicri 1444 yılına girdik. Müslümanlar ibadetlerinde ve önemli günlerde hicri takvimi kullandığı için bizim için “Yılbaşı” bu geçen cumartesi günüdür.

Yaşadığımız hatta geçirdiğimiz bütün bir ömrün muhasebesini yılbaşında yapmak atalarımızdan kalan bir gelenektir. O halde biz de atalarımız gibi geçen yılların bir değerlendirmesini yapalım.

Yarına çıkmaya kimsenin garantisi yoktur. Ne kadar yaşayacağımız ve ne zaman son nefesimizi vereceğimizi bilemeyiz. Fakat kimsenin kurtulamayacağı ecel cellâdının bir gün muhakkak kapımızı çalacağını düşünerek ölümü düşünmeli ve kendimizi buna göre hazırlamamız gerekiyor.

Zümer Suresi 30. Ayet mealinde “Şüphesiz sen öleceksin ve şüphesiz onlar da öleceklerdir” buyrulmuştur. Kainatın Efendisi Hazreti Muhammet Aleyhissalatü Vesselam dahi öldüğüne göre her insanın yapacağı en mühim muhasebe ve iş “ölümü düşünmek” ve “ölümden ibret almaktır”.

Peygamber Efendimiz (asm) “Dünyâ, âhiretin tarlasıdır.” (Aclûnî, Keşfu’l-Hafâ, I, 412) hadisini atalarımız “insanoğlu, bu dünyada ne ekerse âhirette onu biçer” şeklinde telaffuz edip mana vermişlerdir. Niyazi-i Mısri’de bu durumu bakın şöyle ifade etmiştir:

Günde bir taşı binâ-yı ömrümün düştü yere, Can yatar gafil, binası oldu viran bîhaber. Dil bekası, Hak fenâsı istedi mülk-ü tenim, Bir devâsız derde düştüm, ah ki Lokman bîhaber. Bir ticaret yapmadım, nakd-i ömür oldu hebâ, Yola geldim, lâkin göçmüş cümle kervan bîhaber. Ağlayıp, nâlân edip, düştüm yola tenhâ, garip, Dîdegiryan, sîne biryan, akıl hayran, bîhaber”.

Bediüzzaman Said Nursi’de eserlerinde hayat ve ölümün yaratıcısı olan Allah’a iman etmeyi ve ölümü çok düşünmeyi tavsiye etmektedir. Şöyle der:

Eyvah! Aldandık. Şu hayat-ı dünyeviye yi sabit zannettik. O zan sebebi ile bütün bütün zayi ettik. Evet, şu güzeran-ı hayat bir uykudur, rüya gibi geçti. Şu temelsiz ömür dahi, bir rüzgâr gibi uçar gider…

Ne yazık ki; yılbaşında muhasebe yapıp ölümü düşünmek yerine gaflete iyice dalmak günümüz insanının adeti haline gelmiştir.  Öyle ki; miladi yılbaşı günleri maalesef israfın yaygınlaştığı ve ahlaki değerlerin yıpratıldığı bir zaman dilimi olmuştur. Bu çirkinliğe mani olmak ve olumsuzlukları olumlu hale getirmeye çalışmak maksadı ile yılbaşı zamanlarında bazı hususları dile getirmek gerekir.

Hıristiyan dünyası yılbaşına kutsiyet vermiş ve kiliseler aracılığı ile bu günlerde çeşitli dini etkinlikler düzenlemişlerdir. Yılbaşını dostlarla birlikte geçirmek, onlara hediye vermek önemli bir ibadet sayılmaktadır. Her ne kadar çam ağaçlarına zarar vermek pahasına da olsa yaz-kış yeşilliğini koruyan bu ağaçları kesip süsleyerek aileleri ile birlikte eğlenmek, Hıristiyanlara göre önemli bir dindarlık ölçüsüdür. Fakat Hıristiyanların kutsallık atfettiği yılbaşı bu eğlenceleri günümüzde değişmiş; kutsallık bir yana ahlaksızlığı teşvik eden bir yapıya dönüşmüştür.

Bundan Hıristiyanların bir kısmı da rahatsızlık duymaktadır. Fakat materyalizm yani maddeye tapınmanın getirdiği deformasyon en çok bu insanları etkilemiştir. Üstüne üstlük Hıristiyanlığa öyle şiddetli bir darbe vurmuştur ki Avrupa’nın hem doğusunda hem de batısında boş kalan kiliselere artık kilit asmak gerekmiştir.

Tahrif edilmiş bir dini yıpratmak dinsizler için çok zor olmasa gerek. Lakin zaman ilerledikçe adeta gençleşen İslamiyet her geçen gün insanların kalplerini ısıtmakta, din düşmanlarının hilelerini boşa çıkarmaktadır. İnşallah, bu inkişaf kıyamete kadar gelişerek devam edecektir.

Yılbaşı kutlamalarına “Hıristiyanlara benziyoruz” diyerek tepki vermek normal olsa da bu tepkiyi aşırılıklara vardırmak da doğru bir davranış değildir. Zira ister hicri ister miladi olsun yılbaşının bize vereceği çok önemli mesajlar vardır. Çünkü yılbaşı insanın gözünün bir parça açılmasına yol açmaktadır. Özellikle maişet derdi yüzünden amacını ve kendini kaybetmiş, yaşamı anlamsızlaşmış insanlara kısa bir süre için dahi olsa durup düşünme fırsatı sunmaktadır.

Evet, yılbaşı sayesinde zamanın su gibi akıp gittiğini ve bir daha geri gelmediğini anlayabiliyoruz. Her geçen yıl adeta yaprağı dökülen bir ağaç gibi fani vücudumuzun yıkıldığını bize hatırlatır. Dünyanın ebedi olmadığını aksine gelip geçici olduğunu gözümüze sokar. Akıl ve duygularımıza faniliği hatırlatır.

Yılbaşı sayesinde ömür binamızın bir taşının yıkıldığının farkına varırız. Artık onu yerine koymanın hiçbir imkânı yoktur. Ölen hücrelerimiz her geçen gün artmakta, yenilenen hücrelerin sayısı ile daha da azalmaktadır. Bu gidişat dünyanın dahi fani olduğunu anlamamıza bir vesiledir.

O halde yılbaşına bakıp ölümü hatırlayıp yeniden dirileceğimiz “haşir gününü” düşünelim. İşte o zaman hayatımız daha da anlamlı ve güzel olacaktır. Güzel gören güzel düşünür, güzel düşünen de hayatından lezzet alır. Kavgaya kin ve düşmanlığa ne gerek var. Eğer mücadele etmek istiyor isek başta nefis ve heva pek de kuvvetli şekilde karşımızda duruyor. Asıl başarı onları kontrol altına almak ve mücadelemizi bunlara karşı yapmaktır. Nefis ile başa çıkabilmek için en kolay yol ise Kur’an tefsirlerini okumak ve tefekkür etmektir, vesselam…

 

Dr.Vehbi KARA

Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.

Yorum Ekle

(*) ile işaretlenmiş zorunlu alanların tümünü doldurduğunuza emin olun. HTML kodları kullanılamaz.

asder logo

Adaleti Savunanlar Derneğinin ilkelerini benimsiyor ve her alanda "adalet"değerini temel alan kural ve uygulamaların gerçekleştirilmesi için mücadele çalışmalarına katılmanın gereğine inanıyorsanız; bizi takip edin...