Değerli Rahmi ağabey; Yazını bana da gönderdiğin için teşekkür ederim. Bu mektup vesilesi ile biraz hasbihal edelim diye sevmediğim bilgisayarın başına oturdum. 

Bu açıklamayı ASDER adına değil kendi adıma yaptığımı belirteyim.

Seni ve yasa çalışmaları esnasında tanıdığım arkadaşları ihmal ettiğimi bana hatırlattın.  Bu da beni sevindirdi.

Sitemlerinde haklı olduğun  yerler var.

Yasa çalışmaları esnasında sizlerle çok şey paylaştık. Birbirimizden çok şey öğrendiğimiz kanaatindeyim.

Hatta şunu rahatlıkla söyleyebilirim ki; birbirimizin farkına vardık. Dirsek temasında değil bana göre gönül teması bile kurduk inanıyorum.

Yasa çalışmaları esnasında ASDER olarak yetkili arkadaşlarımız SİZ  BİZ diye bir ayırım yapmadığımızı bütün mağdurların kapsam içine alınması için Sayın Başbakan ve diğer yetkililer nezdinde ne denli mücadele verdiğimizi siz ve arkadaşlarınız biliyor ve o dönemlerde açıklama ve sohbetlerinizden bunu teslim ettiğinizi hatırlıyorum. Mevcut yasanın beğenmesek yeterli bulmasak da kapsamı bu seviyeye ASDER'in gayretleri ile geldiğini herhalde hatırlarsınız. Yazınızda kapsam dışı bırakıldıklarını saydığınız mağdur grupları bildiğim kadarıyla zaten çıkan yasanın dışında idi.  Bazıları yasa yorumuna bağlı olarak kapsam içine alınabilir miydi, doğrusu bilmiyorum. Belki iddianız doğru da olabilir. İdare yanlış takdir etmiş de olabilir. Ancak biliyoruz ki, idari yargı yolu açık. Bunları yazıyorum ama inan detaylar hakkında fazla bilgim yok. Haklı olduğunuz eleştirilerde yanınızda olurum. Ancak eleştirinizin bütününde ve Gezi Parkı olayları ile kurduğunuz bağlantıya katılmıyorum.

Bir şey yanlış ise; Başka yanlış şeyler onu doğru yapmaz.

Kamu ve özel mallara zarar vermek yanlıştır suçtur.

İddialarınız doğruysa hükümet ve yandaşlarının yaptıkları da yanlış ve suçtur.

Hükümet yandaşları yanlış ve suç işliyor diye başkalarına da suç işleme ve bunu masum görme, gösterme hakkı vermez. Bu durum en basit tabirle çelişkidir, tutarsızlıktır.

Hükümetin yapmış olduğu hiçbir yanlışı, hiç kimsenin âli hatırı için yok sayamayız, görmezden gelemeyiz.

Demokrasilerde tepkilerin nasıl dile getirileceği malumunuzdur.

Biz ASDER olarak haklı davamızı hiçbir şekilde yasadışı zeminlere taşımadık. Belki konjonktür diyebilirsiniz ama mücadelemiz,  haklı olanın bir gün mutlaka hakkına kavuşacağının delilidir aynı zamanda.

Gezi Parkı eylemlerine yüklediğin anlamlara da katılmıyorum Sevgili Rahmı ağabey. Ama saygı ile okuyor karşılıyorum.

Çok hırçın bir ideolojik gözlükle hayatı ve olayları okuma alışkanlığınızın devam ettiğini hissediyorum. Neyse kundakta giren huy gibi... vesselam.

Demokrasi bir kültürdür. Bir yaşam felsefesidir. Sizinle bu konulardaki sohbetlerimizde pek anlaşamadık ama. Çok ortak noktamız olduğunun da farkına vardık. Özellikle ben kendi adıma konuşayım, sizi tanıdığıma çok memnunum; görüşmelerimiz azalsa da. Azalmanın altında inan düşünce farklılığı yok. Dünya meşgaleleri. Hepimiz bu anlamsız kopmaları bazen en yakınlarımızla bile yaşıyoruz.

Son olarak; sevmesek tasvip etmesek de; muhataplarımızı tahrik ve suçlarsak onların da bu damarlarını bileriz. Atfettiğiniz sıfatlar çok sevimsiz.

Biz kimsenin suç ortağı olmayı kabul edemeyiz.

Biz haklı mücadelemizi haksız ve suç olan mücadele yöntemleriyle yapmayız.

Biz birlikte 'Bir ağaç gibi tek ve hür, bir orman gibi kardeşçesine' bu ülkede yaşam kurulmasını isteriz.

Biz yaratılanı Yaratandan dolayı sever ve onun her haklı davasının vekili oluruz.

Bu topraklarda birlikte yaşamanın yolu bellidir: Tahammül.

Birlikteliği reddetmenin sonu da: Seferdir.

12 Eylül öncesinde seferi birlikte yaşadık, sonuçlarını da!

Aynı senaryo sahnelenmek isteniyor; akıllı olmamız hepimizin, bölgemizin hatta dünyamızın yararınadır.

Vesselam.

Selamlarımla

Sevgili Rahmi Ağabey