Pazartesi, 26 Mart 2012 10:29

Farklıların dayanışması ve çatışması

Askerî darbeler kimi zaman sağa, kimi zaman sola, bazen de her ikisne yöneldi, zarar verdi. Darbelerden fayda umanlar vardı, onlar şakşakçılık yaptılar, hala da yapıyorlar. Zarar gören ve mağdur olanlar ise –her biri kendine mahsus iddia ve hedeflerinden ya vazgeçerek veya onları erteleyerek- bir an önce demokrasiye geçebilmek için işbirliği yaptılar, dayanışma örnekleri verdiler. Çünkü demokrasi her birinin serbest at oynatmasına, amacına ulaşmak için örgütlenmesine, hızlı veya yavaş yoluna devam etmesine en uygun siyasi sistem idi.

Bahsedilen işbirliği ve dayanışma çerçevesi içinde sağcılar, solcular, liberaller, islamcılar, her birinin klikleri... vardı.

İyi kötü demokrasi geldi, vesayetler önemli ölçüde azaldı. Böylece ortak tehlike ortadan kalkınca –öküz öldü ortaklık bozuldu- kabilinden her bir gurup kendi işine (davasına, yoluna, yöntemine, menfaatine...) döndü. Bu durumda az veya çok yol, yöntem, amaç, menfaat çatışması kaçınılmazdı.

Şimdi grupların her birinin karşısında diğeri olmakla beraber, hemen tamamının da karşısında ve hedefte iktidar var. Çünkü her biri yolunda yürümek, amacına ulaşmak, özel programını uygulamak ve menfaatini kotarmak... için iktidarı "kullanmak" istiyor. Sanki iktidarın hiçbir bilgisi, programı, amacı, görüşü, ilkesi ve ahlakı yok; sanki robot, birileri kuracak, programlayacak, sonra düğmeye basacak ve oynatacak!

İktidar robot olmadığını ortaya koyunca göstermelik dostluklar bozuluyor, nezaketler bir yana bırakılıyor, hakaretler, hatta komplolar başlıyor.

Benim gördüğüm kadarıyla bugünkü iktidar gücünü ve halk nezdindeki kredisini hiçbir sivil guruba (örgüte, sermaye ve medya patronlarına) borçlu değil. Ülkemizde sivil toplum örgütlerinin –ayrı ayrı- güçleri bellidir. Bu güç ne bir partiyi iktidara getirebilir, ne de iktidardan düşürebilir.

Gruplar belli sebeplerle iktidarı (partiyi) desteklemiş olabilirler; bazıları da karşı propagandalar yaptılar, partinin iktidara gelmemesi için ellerinden geleni arkalarına koymadılar; sonunda ne oldu? Malum (boylarının öşlçüsünü aldılar). Bu noktada önemli olan halkın (oy tabanının) nabzını iyi tutmak, iyi ölçmektir, iktidar da bunu yapabiliyor.

Sivil toplum, sermaye ve medya iktidarı ele geçirme, kendi irade ve menfaatleri doğrultusunda yürütme sevdasından vazgeçmeli; tenkit, uyarı, nasihat hakkını/vazifesini insaflı kullanmalı, dedikleri olmadı diye iktidarı düşman yerine koymamalı, beğenmiyorlarsa başka bir partiyi desteklediklerini açıkça ortaya koymalıdırlar.

Hiçbir kimse Allah'tan vahiy almıyor ve doğru/iyi/uygun olanı bulmak ve bilmek hiçbir kimsenin tekelinde değil. Bunca milletvekili, bakan, müsteşar, bilinen ve bilinmeyen danışman cahil, gafil, aymaz da yalnızca bazı köşe yazarları ve sivil toplum sözcüleri mi her şeyin doğrusunu biliyor?

Lütfen herkes haddini bilsin, daha mütevazı olalım, üst perdeden konuşmayalım, hele hele asla hakaret etmeyelim; yapabiliyorsak doğru bulduğumuzu münasip bir lisan ile ifade edelim.

İktdar da hiçbir kimseye tapulu değil, yanlış yapana halk zamanı gelince dersini verir.

 

http://yenisafak.com.tr/Yazarlar/?i=31605&;y=HayrettinKaraman

Son Düzenlenme Salı, 27 Mart 2012 09:27
Hayrettin Karaman

Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.

Yorum Ekle

(*) ile işaretlenmiş zorunlu alanların tümünü doldurduğunuza emin olun. HTML kodları kullanılamaz.

asder logo

Adaleti Savunanlar Derneğinin ilkelerini benimsiyor ve her alanda "adalet"değerini temel alan kural ve uygulamaların gerçekleştirilmesi için mücadele çalışmalarına katılmanın gereğine inanıyorsanız; bizi takip edin...