Pazartesi, 12 Mart 2012 08:42

28 Şubat - Mesleki Eğitim - İmam Hatipler - Kadına Şiddet

     28 şubat döneminin kilit uygulamalarından biri 8 yıllık kesintisiz eğitim. 15 yıllık uygulama sonuçlarına göre daha sağlıklı değerlendirme yapabiliyoruz. İyi yönleri yok denecek kadar az, zararları ajan provokatörlerin projesi denebilecek kadar çok. Eski uygulamayı savunmak ve yeni çalışmaya hayır demek elini vicdanına koyan ve bu ülkenin iyiliğini istiyorum diyen kişiler için mümkün değildir.

      Halkımız din eğitimini uzman ellerden almak için imam hatipleri tercih etti ve kendi döneminde yığılma yaşandı. Mesleki eğitim ise aklı başında her insanın evladına vermek istediği eğitim.

      Bugün kadına şiddeti konuşuyoruz. Sağ-sol kavgasını bırakmış, gerçek sorunlarla ilgilenebiliyoruz. Ne güzel. Kadınların sorunu hepimizin sorunudur. Çünkü kadın annedir, şefkat menbaıdır, bir erkeğin himayesine fıtri olarak ihtiyaç duyar. Evladı mutluluk kaynağıdır. Aile yuvasını kuran ve idame ettirendir. Aileyi insanın sığınağı ve hususi cennetine çevirendir. Kadın muhafazakardır, ailenin koruyucu meleğidir. Kadın tutumludur, en az kazançta bile aileyi idame ettirmesini bilir. Kadının cesareti azdır, çünkü aileyi riske atacak tutumlardan uzak durması gerekiyor. Kadın iyi bir öğretmendir, fıtri olarak 7 yaşına kadar evladının kulağına fısıldadıkları ile onun karakterini oluşturacak temeli atan eğitimi verir. Ailenin çimentosudur, benim evladım benim kocam der sahiplenir. Bunlar kadının üstün taraflarıdır. Bu üstünlükler aile dışında kullanıldığında kadının zaafı gibi görünebilir. Çünkü her üstünlük doğru yerde ve doğru zamanda kullanılırsa üstünlük olur.

      Aile içinde ego savaşlarının olmaması, karşılıklı hürmet ve merhamet, sevgi ve saygı olmazsa olmaz zorunluluktur. Çünkü kadın ve erkeğin farklılıkları birbirine saygılı olmayı ve olduğu gibi kabul etmeyi gerektirir, bunu sağlayacak olan da iyi eğitimdir. Sevgi insan olmanın gereği ve doğru sosyal ilişkilerin temelidir. Sevginin kaynağı ise kalptir, vicdandır, Allah sevgisidir. Dini eğitim ve imam hatip okulları bunun için en önemli ihtiyaç olarak halkımız tarafından görülmüştür.

      Şiddet konuşacak sözü olmayanların, söyleyecek fikri olmayanların kullandığı veya sözün bittiği yerde devreye girecek olan iletişim şeklidir. Meşru müdafa durumu hariç suç teşkil eder. Fakat muhabbet sevgi bir kalpte hakiki bulunsa adavet düşmanlık çatışma mecazi olur ve acımaya dönüşür. Eğer bir yaşındaki çocuğun dili bulunsa ve kendisinden sorulsa senin en tatlı halin nedir, diyecek ki benim en tatlı halim annemin şefkatli tokatından korkup yine annemin şefkatli sinesine sığındığım haldir. Hazreti peygamber zamanında sahabeden hanımlarından şiddetli şikayet edip dövmek için izin isteyenlere ‘’ hanımlarınızı dövünüz ama biliniz ki sizin ancak şerlileriniz hanımlarını döver’’ buyrularak güzel bir ölçü verilmiştir. Şiddetin her türlüsüne değil meşru müdafa sınırlarını aşan suç oluşturan, zarar veren unsurları ile mücadele etmemiz gereklidir. Yine hazreti peygamber hz.aişe ile birlikte iken diğer hanımı hz. Aişe yi kıskandığından sataşıyor ve rahatsızlık veriyor, hz. Peygamber ise sadece ‘’kendini savunsana ya aişe’’ diyor. Meşru müdafayı desteklemek ve güçlendirmek yanlışlıkları ve suçları önlemede etkili bir yol görünüyor.

      Mesleki eğitim olmazsa olmaz ihtiyacımız olduğunu sanayide ara eleman ihtiyacını dile getiren uzmanlarımız çok güzel ifade ediyorlar. Pedagoglarımız ise çocuktaki yaramazlık haşarılık ve hiperaktivitenin değerlendirilememiş doğru yönlendirilmemiş kabiliyetler olduğunu ifade ediyorlar. Çocuklarımızda bir enerji var, bunu doğru kanalize etmez isek hepimiz için soruna dönüşebiliyor. Emekli bir öğretmen akrabamıza aile ziyareti yaptığımızda kendinin özel hatıra koleksiyonunu bize gösterdi. Lisede idareci iken çocukların üzerinden çıkan suç aletleri, dehşete kapılmamak mümkün değil, kendi çocuğumu böyle bir okula göndermek mi yoksa göndermemek mi daha faydalı insan karar veremiyor. Özellikle lise çağı çocuğun kendini isbat, ben bunu yaptım deme zamanı.

       Meslek lisesinde meslek öğreniyor, üretime katılıyor ve mutlu oluyor, meslek liseleri fabrika gibi çalışıyor. Çocuğun becerisi artıyor ve enerjisi çok güzel kanalize oluyor. Ama düz liselerde sadece üniversiteye yönlendirildiğinden ve öğrendiği bilimlerin ne işine yarayacağını çoğunlukla bilmediğinden, hedefsiz gayesiz maksatsız bir çalışma. Üniversiteyi kazanmak ölüm kalım meselesi gibi hayati bir olaya dönüşüyor. Üniversiteyi kazananlar kendini kurtardı, fakat kişisel becerisi yetersiz, mesela elektrik mühendisi olmak için okuyor daha sigorta bağlamasını bilmiyor. Mezun oluyor, iş kurma atılım yapma becerisi yok, masa başı iş bulabilirmiyim diye çırpınıyor, üretime katılmaya sanayinin içine girmeye korkuyor. Belli bir yaştan sonra küçükken öğrenmesi gereken bilgi ve becerileri sormaya ve öğrenmeye utanıyor. Al sana niteliksiz yetişmiş eleman.

      Üniversiteyi kazanamayanlarda ise durum çok fena, sanat yok, el becerisi yok, ne iş olsa yaparım abi diyerek iş arıyor. İş dünyası bu elemanlara kapalı. Gel sana sanat öğretiyim ve iş vereyim diyor ama yaş ilerlemiş. Öğrenmeye yeterince açık değil, çıraklıktan başlamak zor geliyor, çabucak sonuç almak istiyor, kendisine teklif edilen ücreti beğenmiyor, yeni başlayan çıraklara verilebilecek ücret belli. Mesleği olmayan üretime katılamayan insanlar için saldırganlık, kırma dökme eğilimi, kavgacı kişilik, kadın içki kumar yoluyla kolay para kazanma yollarını zorlama, al sana anarşi. Bir aile dostumuzun oğlu lise birinci sınıfı okuyor, fakat başarısızlıktan okulu bırakıyor. Açık  liseye  başlıyor, çok iyi bilgisayar oyuncusu, çok iyi müzik dinleyicisi, öğlen e kadar uyuyor, kalkıp kahvaltı yapıyor, iki saat okul derslerine çalışıyor, sokağa çıkıyor akşama kadar sokak arkadaşları ile beraber, eve geliyor akşam yemeği yiyor, bir saat okul derslerine çalışıyor, tekrar sokağa çıkıyor, gece 11-12-01-02 ye kadar dışarıda. Anne babası söz dinletemiyor, çatışmaya girmemek için kendilerini çok zorluyorlar, fakat evlatları için içleri kan ağlıyor, sanat yok- meslek yok- liseyi ne zaman bitireceği meçhul, ne iş yapacağı belli değil, al sana toplumsal yara, suç örgütleri için bulunmaz ortam.

      Lisede okuyan öğrenci ise kız arkadaş edinmeye yönlendirilmiş, müfettişler öğretmenleri denetliyor, bir kız öğrenci- bir erkek öğrenci yan yana oturuyor mu, 28 şubat dönemi maalesef bunları getirdi, öğrenci kız arkadaşı ile vakit geçirmekten dersine odaklanamıyor, okullarda kol gezen uyuşturucu çeteleri ile tanışıyor, okul civarında tek sigara satan bakkal çocukları sigaraya başlatıyor, genç ben büyüdüm, olgunlaştım, erkeğim demeyi sigara içerek ifade ediyor, arkadaş gurupları çeteye dönüşüyor, gücünü isbat, kızlara hava atmak kavgacı ve saldırgan olmakla oluyor, en büyük meşguliyet bu. Kız öğrenciler erkek arkadaş seçme ve elde etmekle meşgul, benim erkek arkadaşım güçlü, benim için şunu yaptı, benim için kavga etti öğünmeleri. Meslek ve sanat öğrenen ben bunu yaptım, bunu ben ürettim diyen gençlerde bu olumsuzluklar asgariye inecektir. Ayrıca Amerika birleşik devletlerinde yapılan bir bilimsel araştırmada kız ve erkek öğrencilerin ayrı okullarda okumaları halinde başarının yükseldiği açıkca ortaya konmuş durumda.

      28 şubat cuntasının tüm icraatları ben gericiyim diye bağırmıyormu ?

      Tüm can dostlarımı sevgi ve saygıyla selamlıyorum.

                                                                                                               Muhlis yusuf                     

Son Düzenlenme Pazartesi, 12 Mart 2012 09:55
Muhlis Yusuf

Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.

1 yorum

  • Yorum Linki EYÜP Salı, 13 Mart 2012 21:55 yazan EYÜP

    SAYIN ŞAHİN AKDOĞAN ABİCİM YAZDIKLARINIZI TEK TEK HERKELİMESİ İLE İÇİM TİTREYEREK VE BU ANLATIKLARINIZI BİREBİR YAŞAMIŞ BİR KARDEŞİNİZ OLARAK OKUDUM VE FAZLASI VAR EKSİĞİ YOK OLDUĞUNA ALTINA KANIMLA İMZA ATARIM.BİZLERDE BU MAĞDURİYETLERİ YAŞADIK ANCAK BİZLERE SIRA GELDİĞİNDE EMEKLİLİĞİMİZİ HAK ETTİĞİMİZDEN ANCAK ZORUNLU EMEKLİ OLMAK SURETİYLE KURTULDUK.FAKAT AİLECE ÇEKTİĞİMİZ SIKINTILARDAN HALEN EŞİM ÇOCUKLARIM VE BEN İZLERİNİ TAŞIYORUZ.SELAMLAR.

    Raporla

Yorum Ekle

(*) ile işaretlenmiş zorunlu alanların tümünü doldurduğunuza emin olun. HTML kodları kullanılamaz.

asder logo

Adaleti Savunanlar Derneğinin ilkelerini benimsiyor ve her alanda "adalet"değerini temel alan kural ve uygulamaların gerçekleştirilmesi için mücadele çalışmalarına katılmanın gereğine inanıyorsanız; bizi takip edin...