Pazar, 20 Nisan 2008 21:10

Açıklamalar iyi, ama yeterli değil

Bir süreden beri isim verilmeden yazılan ama isimlerle konuşulan konuya muhataplarından açıklamalar geldi. Konu, seçim tarihinin erkene alınıp Cumhurbaşkanını halka seçtirecek bir anayasa değişikliğiyle sonuçlanan süreci başlatan 367 kararıyla ilgili.

Konuşulan şuydu: Dönemin Deniz Kuvvetleri Komutanı Ora. Yener Karahanoğlu, Deniz Kuvvetleri kökenli Anayasa Mahkemesi üyesi Serdar Özgüldür'ü arayarak “Abdullah Gül'ün Cumhurbaşkanı seçilmesini ya 367 kararını alarak siz engellersiniz, ya da darbe yaparak biz” demiş... Anayasa Mahkemesi'nin o zamanki başkanı Tülay Tuğcu, konuşmadan haberdar edildiğinde, “Ben böyle bir hukuk dışı kararı nasıl alırım, alırsam torunlarımın yüzüne nasıl bakarım?” diye ağlamış...

Ora. Karahanoğlu, Milliyet'ten Fikret Bila'ya, şu açıklamayı yaptı: “Deniz Kuvvetleri'nden Anayasa Mahkemesi üyesi arkadaşımla görüşürüm. Aynı üniformayı yıllardır taşımışız. Arkadaşlığımız, dostluğumuz var. Ama bu görüşmeler özel arkadaşlık görüşmeleridir ve hiçbirinde hiçbir dava konu edilmemiştir.”

Eski başkan Tuğcu da, yine Milliyet'e yaptığı açıklamada, şunları söyledi: “Dönemin mahkeme başkanı olarak, böyle bir olayın kesinlikle muhatabı olmadığım gibi, ne bir komutan, ne bir asker ya da sivil kişiden bu yönde değil tehdit, ima dahi gelmemiştir. Anayasa Mahkemesi üyeleri, davaları her koşulda hukuka ve vicdani kanaatlerine göre her türlü etkiden uzak olarak karara bağlar.”

Baskı üzerine kararın verildiği yolundaki söylentilerin çıkmasının sebebini hatırlatmaya bile gerek yok: İlk kez Sabih Kanadoğlu tarafından Cumhuriyet gazetesine yazılan bir makalede ileri sürülmüştü cumhurbaşkanı seçiminde toplantı yeter sayısının 367 olması gerektiği tezi. Tezin, başlangıçta, sonradan Anayasa Mahkemesi'ne konuyu götürecek CHP'nin lideri Deniz Baykal dâhil kimseden ilgili görmediğini biliyoruz. Bugün bile, Anayasa Mahkemesi, böyle bir karar aldığı için içte ve dışta eleştiriliyor.

Son açıklamalara bakılırsa, hukukî olmadığı için eleştirildikleri 367 kararını, Anayasa Mahkemesi üyeleri, hiçbir baskı altında kalmadan, kendi özgür iradeleriyle ve vicdani kanaatlerine göre almışlar... “Baskı yapıldı da ondan” gerekçesi hiç değilse biraz anlamlı geliyordu; kendilerine hiçbir baskı yapılmadığı halde 367 kararını aldıkları ileri sürülen üyeler için yeni durum daha büyük bir vicdani baskı oluşturmuyor mu?

Milliyet'te iddiaların doğru olmadığına 'kanıt' olarak düşülen şu notu da okuyalım: “Öte yandan, dönemin Anayasa Mahkemesi Başkanı Tülay Tuğcu'nun, 367 davasıyla ilgili olarak, mahkemenin yetkili olmadığı ve esasa geçilemeyeceği yönünde oy kullanmış olması da dikkat çeken bir yön. Tuğcu, 367 şartının aranması gerektiği yönünde baskı gördüğü iddialarına rağmen, CHP'nin yaptığı başvurunun usul olarak reddi yönünde oy kullanmıştı.”

Tülay Tuğcu'nun “Mahkememiz bu konuyu görüşmekle yetkili değildir” keskin tavrından 'vicdani kanaati ile' 367'nin gerekli olduğu noktasına gelmiş olması “Anayasa Mahkemesi üzerinde baskı uygulanmadı” görüşünün nasıl kanıtı olabiliyor acaba? Düz mantık, keskin tavır değişikliğine sebep arar ve “Baskı yapıldı” bilgisini bu duruma gerekçe olarak kabul eder. Oysa Milliyet yazarının mantığı, tam tersi bir sonuç çıkarmamızı bizden bekliyor.

Ora. Karahanoğlu ve Tülay Tuğcu'nun açıklamaları konuyu bir başka zemine taşımış oldu. Hukuka ve vicdana aykırı bulunan bir kararı baskı altında aldıkları için mazur görülen bir heyet olmaktan uzaklaştı Anayasa Mahkemesi'nin 367 kararına olumlu oy veren üyeleri ve kendileri açısından daha sorunlu bir hale geldiler. Hiçbir baskı altında kalmadan bu kararı aldıkları iddia edildiğine ve karara yazdıkları gerekçe yeterince hukuki bulunmadığına göre, böyle bir kararı nasıl aldıklarını biraz daha geniş bir biçimde açıklasalar iyi olacak.

Anayasa Mahkemesi'nin 367 kararına olumlu oy vermiş üyeleri de bizlere birer açıklama borçlu.

Son Düzenlenme Pazar, 20 Nisan 2008 21:10
Fehmi Koru

Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.

Yorum Ekle

(*) ile işaretlenmiş zorunlu alanların tümünü doldurduğunuza emin olun. HTML kodları kullanılamaz.

asder logo

Adaleti Savunanlar Derneğinin ilkelerini benimsiyor ve her alanda "adalet"değerini temel alan kural ve uygulamaların gerçekleştirilmesi için mücadele çalışmalarına katılmanın gereğine inanıyorsanız; bizi takip edin...