Cuma, 19 Temmuz 2013 12:42

Orta Doğu'da yeni saflar oluşuyor

Hürriyet ve Adalet Partisi (Müslüman Kardeşler 'in siyasi organizasyonu) ve Muhammed Mursi iktidara geldikten sonra ilk ciddi sınavını Sina'da vermiş, ordu ve istihbarat içinde değişiklikler yapmışlardı.

Camp David Anlaşması'nda yasaklanmasına rağmen İsrail'in izniyle ilk defa Sina'daki olaylara müdahale etmek için tanklar ve ağır silahlar kullanılmış. Buna rağmen Sina bölgesinde istikrar sağlanamamış ve darbeye rağmen de kaos devam ediyor. Sina, Mısır'ın yumuşak karnıdır.

Darbe öncesinde son Gazze seyahatimizde yaşadığım bir olayı da anlatacağım.

'Kahire'den Refah kapısına doğru yola çıktığımızda bütün petrol istasyonlarının önünde kilometrelerce araç kuyruklarını gördük. Benzin veya mazot almak isteyenlerin bağrışmaları ve kavgaları trafiği bile aksatacak durumdaydı.

Bizi taşıyan aracın mazotu Sina'da bitme aşamasına geldi. Birkaç istasyona uğradık ancak olumsuz cevap aldık. Önünde kuyruğun çok az olduğu bir istasyona girdik. Yetkililer mazotun olmadığını söylediler.

Bu kez biz devreye girdik. Türkiye'den geldiğimizi, Gazze'ye gittiğimizi ve Yeryüzü Doktorları tıbbi yardım kolu olduğumuzu anlattık. Ayrıca Başbakanımız Recep Tayyip Erdoğan'dan ve Murat (Polat) Alemdar'dan bahsettik. Adamlar Başbakan'ı ne kadar çok sevdiklerini, ayrıca Kurtlar Vadisi dizisini izlediklerini ve Murat Alemdar'a hayran olduklarını söylediler. Bu muhabbetten sonra bize mazot verdiler. Aslında benzin ve mazot eksikliği yoktu, açık bir manipülasyon vardı.'

The Guardian gazetesinde Mursi'nin son günlerini okumuştum. Haberde Mursi'nin 'hiçbir istihbarat alamadığını, kimseye ulaşamadığını, askerlerin kendisini sürekli yanılttığını ve verdiği talimatlara uyulmadığını' yazıyordu. Oysa sokakta yürüyen her adam ülkenin evirilmekte olduğu süreci görebilirdi.

Mursi, partisine ve kabinesine rağmen mi etkisizleştirilmişti? Yoksa darbe öncesinde parti içi rekabette yalnız mı bırakılmıştı?

Tahrir devriminde ortaya çıkan bütünleştirilme ve adil yönetilme talebi iç ve dış dinamiklerin etkisiyle tam olarak karşılanamamış. Siyasi söylem, güvenlik ve ekonomik manipülasyonlarla bu kez halk tam ortadan ikiye ayrılmıştı.

Müslüman Kardeşler neyi kaybettiklerinin farkına ancak darbe ile vardılar. Bu andan itibaren yapılan protestolar geç kalınmış; ancak gelecekte rol almak için anlam ifade edecektir.

Yaşanılan olaylar bize göstermiştir ki Orta Doğu'da kısa vadeli politikalarla varılacak bir nokta yok. 2011'de başlayan değişim dalgası aslında Körfez kıyılarına vurduğunda gördüğü karşılıkla sona ermişti.

İster kabul edelim, ister kabul etmeyelim Orta Doğu'da yeni bir dönem başlıyor.

Artık saflar ayrıştı ve herkes kampını belirledi. Bu belirlemede en çok iç dinamikler rol alırken bölgesel dinamiklerin de etkisini ihmal etmememiz gerekir. Bundan dolayı Mısır darbesinin ardından yazdığım ilk yazımın başlığında 'Mısır darbesi, bir turnusol kâğıdıdır' demiştim. Öyle de oldu.

Dünyada 'demokrasiyi' kendileri için vazgeçilmez gören birçok ülke Mısır sınavında sınıfta kaldılar. İmparatorluk kültürlerinde rastlanan çok kültürlü, çok dinli ve çok etnik yapıyı imparatorluk olmadan federal ve demokrat bir sistemle temsil eden ABD bile darbe diyemedi.

Kaldı ki ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı William Burns Mısır'da geçici Cumhurbaşkanı Adli Mansur, hükümeti kurmakla görevlendirilen Hazim Biblavi ve Mısır Savunma Bakanı Abdulfettah es-Sisi ile görüştü.

AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Catherine Ashton darbecilerin atadığı yönetimi 'gayrimeşru' ilan ettikten sonra Mısır'a giderek 'gayrimeşru' ilan edilen yöneticilerle buluştu. Burns'ten farkı Mursi kabinesinin bir kısım üyeleri, darbe karşıtları ve darbecilerin Cumhurbaşkanı Dış İlişkilerden Sorumlu Yardımcısı Muhammed Baradai'yle de görüşmesi.

AB için ilkeli olma hali bu olsa gerek?

Böylece dünyada demokratik ve laik tercihleri hayatlarının öznesi haline dönüştürmüş batılı ülkeler, kendi sınırlarının ve kulüplerinin dışında birinci önceliklerinin; çıkarları olduğunu bir kez daha gösterdiler.

Artık olayın rengi farklılaşmıştır.

Mısır sorununda iç siyaseti konsolite etmekten çıkıp yeni bir dış politika oluşturulması gerekiyor.

Suriye ve Filistin sorunun çözümü üzerine kurulan ittifaklar parçalandı.

Siyasi, stratejik ve ekonomik alanda işbirliği içinde olduğumuz ülkelerle, Mısır darbesi üzerine izlenen siyasetle ayrıştık.

Orta Doğu'da yeni safların oluşması kaçınılmaz.

Son Düzenlenme Cuma, 19 Temmuz 2013 12:50
Süleyman Gündüz

Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.

Yorum Ekle

(*) ile işaretlenmiş zorunlu alanların tümünü doldurduğunuza emin olun. HTML kodları kullanılamaz.

asder logo

Adaleti Savunanlar Derneğinin ilkelerini benimsiyor ve her alanda "adalet"değerini temel alan kural ve uygulamaların gerçekleştirilmesi için mücadele çalışmalarına katılmanın gereğine inanıyorsanız; bizi takip edin...