ASDER BASIN DUYURUSU
YENİDEN YANGILAMA HUKUKİ MİDİR?
17 Aralık süreci ile başlayan olayların merkezinde, emniyetin ve yargının bulunması, bu tarihten önce yaşanan adli olayların da şaibeli olduğu iddialarını gündeme getirdi. Böyle bir fırsatı kollayan darbe şüphelileri, kendilerini, emniyet ve yargıdaki paralel yapılanmanın mağduru ilan eden hükümetin yanında konumlandırarak, hükümetin yaşadığı bu mağduriyeti kendilerinin de yaşadığını iddia etmeye başladılar. Hemen harekete geçildi ve yargılamanın yenilenmesi talepleri gündeme getirildi. Ankara Barosunun girişimlerine hükümetin sıcak baktığı ve yargılamanın yenilenmesi doğrultusunda yasal düzenleme çalışmalarına başlandığı haberleri gelmeye başladı. Bu gelişmelere paralel olarak hükümete yönelik yolsuzluk operasyonları da genişletilmeye çalışılmaktadır.
Olaya bir bütün olarak baktığımızda, bütün bu olayların darbe suçlarına ilişkin yargı kararlarını ortadan kaldırmaya yönelik bir operasyon olduğu açık bir biçimde görülmektedir. Çünkü gerçekleştirilen yolsuzluk operasyonlarının adli boyutu aşıp siyasi bir operasyona dönüştürülmesi, operasyonun emniyette ve yargıda örgütlenmiş cemaat üzerinden yapılması, Türkiye’deki siyasi ve ideolojik güçleri yeniden konumlandırmış ve bir anda hükümeti emniyet ve yargıya karşı kendini savunma refleksi ile bugüne kadar mücadele verdiği güçlerin paralelinde bir yere itmiştir. Yolsuzluk operasyonlarının yaygınlaştırılması, hükümeti daha da sıkıştırıp karşı cepheye itme amaçlıdır. Çünkü hükümet yolsuzluklar üzerinden kendine operasyon yürüten paralel yapıyı tasfiye amacıyla gerçekleştirdiği icraatların yargıya müdahale itirazlarını bertaraf etmek isterken, Balyoz ve Ergenekon şüpheli ve yükümlülerine yönelik operasyonların da aynı paralel yapı tarafından gerçekleştirildiği itirazlarını haklı bulmaya başlamıştır. Böylece, bu paralel yapının tasfiyesini meşrulaştırma adına, darbe suçları ile ilgili yargılamaların yeniden yapılmasına sıcak bakmaktadır.
Hükümetin paralel yapı ile mücadelesinde, bugüne kadar mücadele verdiği güçlerin yanında yer alması, hükümete hiçbir yarar getirmeyecektir. Aksine, hükümet kendisine cemaat üzerinden gerçekleştirilen komployu idrak etmek durumundadır. Bu operasyonun arkasındaki irade Balyoz ve Ergenekon kararlarını ve 28 Şubat Davasını ortadan kaldırmak, hükümet eliyle cemaati tasfiye etmek ve eski vesayet sistemini yeniden dinamize etmek istemektedir. Bütün bunlara alet olacak hükümet, zaten kendini bir anda eski darbeci güçlerin kucağında bulacaktır. Dolayısıyla operasyon, hem hükümete hem cemaate ve topyekün dindar muhafazakar camiaya yönelik bir operasyondur. Bir Ergenekon operasyonudur.
ASDER olarak, hükümetin yargılamanın yenilenmesi girişimlerine alet olmamasını tavsiye ediyoruz. Çünkü böyle bir girişim, Türkiye’yi yeni rayından çıkaracak, eski rayları üzerine oturtacaktır. Eğer Balyoz ve Ergenekon davalarında adil yargılama hakkı ihlal edilmiş ise, bu ihlalin mevcut yasal prosedür çerçevesinde tespiti ve giderilmesi sağlanmalıdır. Hükümet, darbe suçlarının yargılanması sürecine müdahale etmemelidir. Aksi halde, hükümet bir kuşatılmışlık duygusu ile sağlıksız reflekslere girecek ve kendini bir anda eski darbeci güçlerin müttefiki olarak bulacaktır. Bunun siyasi sonuçları ise, operasyonun hükümete yönelik aşamasının tezahürleri olacaktır.
Ayrıca, aşağıda sıralanan görüşleri kamuoyu ile paylaşmakta yarar görmekteyiz.
ASDER olarak adalet duygusunun zedelenmemesi gerektiğini düşünüyoruz.
Milli İrade devletin bütün kurumlarına hakim olmalıdır.
Milli irade kendine karşı gerçekleştirilmeye çalışan her türlü darbe girişimini önleyebilmeli ve milli irade üzerine kurulmak istenen her türlü vesayetten kurtarılmalıdır.
İdarenin gerçekleştirdiği bütün işlemler yargıya açık olmalıdır.
Yargı tarafsız olmalı, taraflı kararlar verilmesi veya tarafsızlığın zedelenmesi durumunda milli iradenin temsilcileri çıkaracakları kanunlarla bu durumu etkisiz hale getirebilmelidirler.
Devlette her ne suretle olursa olsun, personel alımları ve kadrolaşma, ideolojiler, referans sistemleri veya taraftarlığa görev değil, liyakate göre olmalıdır. Konu ile ilgili getirilecek sistem, şeffaf, denetlenebilir ve hesap verilebilir kriterlerini haiz olmalıdır.
Zan ile ve ideolojik yaklaşım ile TSK, Yargı, MİT ve Emniyet’ten işe son verme ile sonuçlanacak tasfiyelere son verilmelidir.
Silahlı Kuvvetlerin milli iradenin emrinde hareket etmesini, asli görevine dönmesini ve darbelere zemin bulamamasını sağlayacak Anayasa ve yasa değişiklikleri yapılmalıdır.
Yargı birliği için sadece özel mahkemelerin kaldırılması yeterli değildir. Askeri yargının da birleştirilmesi gerekir. Askeri yargının birleşmesi sonucunda Askeri Yüksek İdare Mahkemesi ve Askeri Yargıtay’ın da kaldırılması gerekmektedir. AYİM kalkınca idari işlemlerle TSK’ dan çıkarılanların haksız işlemlerinin iptali için yetkilendirilmiş genel mahkemelere tekrar başvurma hakkı sağlanmalıdır.
Yapılan yargılamalarda elde edilen delillerin düzmece olduğu, yargılamayı yapan hakimlerin taraflı olduğu iddia ediliyorsa ve bir kısım zanlılar ve hükümlüler için bu doğru ise; mevcut yasal prosedür çerçevesinde yeniden yargılanmaların gündeme gelmesi hukuk ve kamu vicdanı açısından sakınca oluşturmamaktadır. Zira darbeler ve girişimleri sübut bulmuş ve yeterli deliller mevcuttur. Yeniden yargılanma suçluları yine cezalandıracaktır. Varsa suçsuz olanlar da haklarını alacaklardır.
“Ey iman edenler! Allah için hakkı titizlikle ayakta tutan, adalet ile şahitlik eden kimseler olun. Bir topluma olan kininiz, sakın ha sizi adaletsizliğe itmesin. Adil olun…” (Maide 9)
Kamuoyuna saygıyla duyurulur.
ASDER Genel Merkezi
