Daha önceki vazifelerimizi yapmış isek dünyaya gelen, her yeni misafirin belli ölçüde şekavetlere kapalı bir said (saadete namzet) olduğunu bekleyebiliriz. Ama yediğimiz, içtiğimiz haram, giydiğimiz haram ve hayatımız haramlarla iç içe ise, çocuğun saadet ihtimalini yok etmişiz demektir.
Evet, haram yiyor, haram içiyor, haramla besleniyorsak, ruh dünyamızı şeytana açık tutuyor sayılırız. "Şeytan insanın damarlarında kanın hareketiyle hareket eder." fehvasınca o, insanın kan damarlarında dolaşır. Alyuvarlarına, akyuvarlarına biner. Dolayısıyla nesle de nesebe de şerârelerini bulaştırır.
Bu açıdan ta baştan itibaren, çocuğun bakımı-görümü, yiyeceği, içeceği, giyeceği her şey dinin meşrû kıldığı daire içinde kalınarak yerine getirilmeli, haram yedirilmemeli, haram içirilmemeli ve haram giydirilmemelidir.
Onun için bir elbisenin ipliğinin bile haram ve şüpheli olmamasına dikkat etmeli, bilmeyerek olanından da Allah'a (cc) sığınmalıyız ve gönlümüz her zaman tir tir titremelidir. Kat'iyen bilmeliyiz ki, ektiğimiz her tohum ya zakkum olup başkalarını zehirleyecek ya da kökü yerin derinliklerinde, dalları semaları tutan mübarek bir ağaç gibi meyveleriyle, gölgesiyle, dallarıyla, yapraklarıyla insanlığa, hatta daha başkalarına nesiller boyu hizmet edecek; insanın mutluluğuna ve yeryüzünün imarına katkıda bulunacaktır. (Zaman Gazetesi, Kürsü, 6 Şubat 2009 Cuma)