Hiç bu kadar pervasız olmamışlardı.
Evet, çok darbe görmüştük biz bu memlekette ama hiç bu kadar aleni, bu kadar açık, bu kadar uluorta, adeta bas bas bağırırcasına yapılanını görmemiştik.
Bu kadar zalimcesini de görmemiştik.
Hiç bu kadar düstursuz olmamışlardı. O kadar gemi azıya almışlardı ki; gözlerini, kulaklarını ve şuurlarını kapatarak, adeta doludizgin gitmişlerdi.
Bildiğiniz ne kadar kurum varsa hepsi dirsek temas aralığı hizaya geçmiş, brifinglerde alkışlarla onur ve haysiyetlerini takdim etmişlerdi.
Medya hayatının en büyük kumarını oynamıştı.
Yüksek yargının, adına tezat mensupları generalleri alkışlamıştı.
YÖKün ilimden nasibini alamamış akademisyenleri Ordu göreve pankartı altında yürümüştü.
Milletin değil, derin güçlerin himayesindeki siyasetçiler dönekliğin en yüksek boyutunu sergilemişti.
Evet, hiç bu kadar organizesini de görmemiştik.
Adı üstünde post modern idi, bu!
O fırtınada ve şubatın o ayazında karşılarına dikilecek bir babayiğit görünmüyordu.
Dediklerini de yaptırdılar.
Hükümet düşürüldü, kararlar imzalatıldı. Kuklalar getirilerek bir bir uygulamaya başlatıldı. Karabasan gibi çökmüşlerdi vatandaşın tepesine.
Sonra ne oldu?
Gayretullaha dokundu!
Çünkü hiçbir darbecinin yapmadığı kadar zulüm yapmıştı bunlar.
Binlerce masum yavrucuk sadece ve sadece başlarındaki örtüleri nedeniyle okullarına alınmamış, hıçkırıklarına karışan gözyaşları sel olup akmıştı.
Binlerce meslek liseli çocuğun gelecekleri acımasızca karartılmış, çığlıkları yürekleri dağlamıştı.
Binlerce vatan sevdalısı askerin hayatları kâbusa çevrilmiş, çaresiz ahları göklerin kapılarına dayanmıştı.
Ve hiç bu kadar aşikâr Allahın dinine saldırılmamıştı.
Allaha bu kadar açık savaş ilan edilmemişti.
Şüphesiz dünya bir imtihan yeriydi. Herkes hesabını ahirette, mahkemeyi kübrada verecekti. Ama Allah Teala mazlumun duasını ertelemezdi. Böylesine aleni zulüm elbette acil karşılık bulacaktı.
Çünkü gökler sarsılmaya başlamıştı, yavrucuğun başörtüsüne uzanırken, o zalim eller!
Çünkü melekler çırpınmaya başlamıştı, kanser hastası bacım o haliyle atılırken hastaneden ve son nefesini verirken.
Peygamber razı mıydı sanıyorsunuz sırf onun müjdesine erişmek için sınır boylarında nöbet tutan memleket evladı, Etimesgutta işkence görürken!
Kolay değil, gayretullaha dokunmuştu bu sefer, haddin sonuna varan rezillikler.
Nihayet, planların üstündeki plan hayat buldu.
Ve masum yavrucukların okullarının önündeki haklı mücadeleleri, inanç ve düşünce yapısı ne olursa olsun, insan ruhu taşıyan bütün vicdanlarda rahmet tecellisine dönüştü.
Ve üniformalarından kalleşçe kopartılan vatanın kahraman evlatları ASDER tecellisiyle şahlandılar.
Ve vesayetçiler tarafından hiçbir zaman hesaba katılmamış olan gerçek STKlar devleştiler.
Ve aklıselim her yerde toparlanmaya başladı.
Ve en sonunda halk da; aslında koyun değil, memleketin gerçek sahibinin millet olduğunu, değerlerine sahip çıkarak âlemi cihana gösterdi.
Darbeciler süklüm püklüm yargılanmaya başlarken, yaralar sarılmaya başlandı. Güneş doğdu ve yükseliyor. Artık hiçbir bulut onu örtemez. Yarın bugünden daha güzel olacak. Bi iznillah.