Cuma, 02 Mart 2012 11:19

Gelecek Elbet Bizimdir!

Hiç unutamıyorum 1994 yılı Eylül ayı sonlarıydı. Tuğgeneral Kenan Deniz Bağlı Birlik Komutanlarını toplamış TSK de General seviyesinde Genelkurmay Başkanlığında yapılan toplantının sonuç bildirgesinden bilmemiz gerekenler prensibi doğrultusunda bize bazı notlar aktarıyor ve emirler veriyordu. Bende oradayım.

Kenan Paşa ; “Arkadaşlar komutandan emir aldım. Bundan sonra irticai faaliyetlerinden dolayı personel YAŞ kararları ile atılacak. İdari yolla attıklarımız mahkeme kararı ile dönüyorlar. Artık bu yolu kapatacağız. Sizinde birliğinizde hanımın başı kapalı olan personel varsa bana bildiriniz. Derhal ilişiğini keselim.”

Yani aslında 28 Şubat 1997 değildi post modern darbenin oluş tarihi. Her darbe gibi bu darbenin de bir hazırlık ve planlama safhası vardı elbette. Kadrolar hazırlanmalı gelecekte kendilerine engel teşkil edebilecek muhtemel kadro adayları veya icra makamları bir bir tasfiye edilmeliydiler.

Elbette yalnız içeride değil dışarıda da iç tehdit varlıkları oluşturulmalıydı. Mütedeyyin insanlar. Rejimle barışık olmayan cemaat ve gruplar tespit edilmeli ve bir şekilde onlarda aykırı gösterilmeliydi. Hatırlıyorum. Bir Binbaşı M.G vardı namaz kılardı. Hem de aleni ama sistemle barışıktı. İslami anlayışı da layttı bu tabir benim tabirim değildir. Komuta kademesi öyle diyordu ve arkasından ekliyordu işte bak ne güzel onun gibi yaşayacaksın. Çağdaş ve modern.

Ben daha fazla detaya girmek istemiyorum. Şimdi hem kendisine sizin için önemli bazı değer yargılarını teslim edeceksiniz. En iyi şekilde onu muhafaza edecek. Zamanı geldiğinde sizin kullanımınıza teslim edecek ve siz istediğiniz zaman onu tasfiye edebileceksiniz. Ne güzel bir Müslüman böyle Müslüman.

İşte bu niyet ve maksatla yola koyulan 28 Şubat zihniyeti bu tespitleri yaptıktan sonra o korkunç planını uygulamaya koydu. Rejimin başlangıcında masum insanların asılarak, şehit edilerek getirilen kılık ve kıyafet kanunlarının en üst seviyede yaşandığı, Üstad Bediüzzaman’ın (Rh. A) sarık başla çıkar dediği bir sünneti ihya eden küçücük bir cemaati buldular. Ve maalesef o planda halkın nazarında tuttu. Bir anda ortalık toz duman oluverdi.

Bugün dönüp arkamıza baktığımızda o gün bu olayları depreştiren basın ordusu ve siyasiler dahi herkesin o dönemde bahaneler üreterek, kaos ortamı oluşturarak, dindar ve mütedeyyin insanların üzerine giderek sarsılan rejimin temellerini sağlamlaştırma girişimi içerisinde olduklarını itiraf etmekteler.

O gün kıyafetleriyle kendi hallerinde yaşayan insanlar üzerine oynanan oyunların her nedense hala farkında değiller. Belki de farkındalar ama farkındayız demek istemiyorlar. Çünkü gerçekten İslam sadece kâfirlere değil. Nefis taşıyan herkese yaşanması çok ağır bir dindir.

Bu zamanda artık Müslüman öyle olmuş ki; “Kardeşim Ben evimde sarıkla, cübbeyle namazımı kılıyorum. Ama işim gereği böyle giyinemiyorum. Ve kalbi olarak buna taraftarım” diyerek maalesef kendisini avutmaktadır. Hal bu ki işi ve konumu gereği bu kıyafetleri giyme imkânı bulana da provokatör yaftasını takmadan da geri adım atmıyorlar.

Demek 28 Şubat zihniyeti fiilen ortadan kalkmış olsa da zihinlere atmış olduğu korku tohumları henüz yeşermiş ve filizlenmiş bir halde kalmaktadır. Aslında aslolan onların oradan sökülüp atılmasıdır. Çünkü asıl darbe zihinlerde kalıcı olanıdır. Yoksa fiziki darbeye teşebbüs edenleri bulursunuz gerekirse cezalandırır ve sona erdirirsiniz. Ama zihinlerde yerleşmiş kini, bulup tespit etmek, teşhis ve tedavi etmek hem daha zordur hem biraz daha uzun zaman gerektirmektedir.

Geçmişe baktığımızda mütedeyyin birçok insanın o dönemde gelecek endişesi ile birçok inançlı insan lehinde karar almakta tereddüt etmiş ve yanlarında olmamıştı. Daha Üsteğmen iken YAŞ’A dosyasını göndereceğiz dedikleri bir teknisyen Astsubaya 95 sicil vererek direnmiş ve atılmasına mani olmuştum. Hala görevdedir. Ben üzerime düşeni yapmıştım. Rabbimde muzaffer kılmıştı.

Bugün ise Gazi Osman Paşa Üniversitesinde bir Rektör; Dr. Mustafa Şahin. Bir öğrencinin provokatör olduğu gerekçesi ile okuluna almamakta ısrar ediyor. İşte darbenin dimağlarda bıraktığı bir iz. Şimdi bu Rektörümüzün 28 Şubat Post modern darbesini yapan zihniyetin bakış açısından farklı bir bakış açısına sahip olduğunu düşünmemiz mümkün müdür?

O gün 28 Şubat zihniyeti de geleceğimizi provokatörler ortalıklarda dolaşıyor diyerek karartmak istemediler mi? Ne farkı var şimdi bu bakışın o günlerden. Herkes bağırıyor geride kaldı darbe dönemleri. Hayır, henüz dimağlarda yerini koruyor ama elbet yükselen son sada yine İslam'ın sadası olacaktır. Gidişat geleceğe ümit vardır.

Gelecek Elbet Bizimdir! Ve Bizim olacaktır!

Son Düzenlenme Pazartesi, 05 Mart 2012 11:21
Hamza Eroğlu

Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.

Yorum Ekle

(*) ile işaretlenmiş zorunlu alanların tümünü doldurduğunuza emin olun. HTML kodları kullanılamaz.

asder logo

Adaleti Savunanlar Derneğinin ilkelerini benimsiyor ve her alanda "adalet"değerini temel alan kural ve uygulamaların gerçekleştirilmesi için mücadele çalışmalarına katılmanın gereğine inanıyorsanız; bizi takip edin...