Cuma, 22 Şubat 2013 10:50

ÖNCE İNSAN OLUNMALI…

Az gelişmiş ülkelerde insanları yönlendirmek ve gütmek için özellikle siyasiler kolay yöntemler kullanırlardı. Bunların en başında da girilen roller vardı. Mesela; Demirel, her mitingden önce Kur’an-ı Kerim öperdi. Sonra o dönemin iki büyük cemaati olan Nurcuların ve Süleymancıların kurslarına filan gider, derslere katılırdı. Evet, 28 Şubat sürecinin mimarı ve başkuklasından söz ediyoruz. Çoban Sülo’dan. Bu arada oyları dindar ve taşra çevrelerinden toplar, TÜSİAD ve mason mahfillerine hizmet etmeye devam ederdi.

Ben bu davranış durumuna “ROLÜNE GİRME” diyorum. Maalesef bu role girme hep sürdü gitti. Bence bizdeki topluma saygının ve örnek olmanın ötesinde bir riyakârlık içeriyor. Özellikle de Muhafazakâr görüntülü toplum ve siyasi hareketlerde bu çok fazla. Bakıyorsunuz adam muhitinde evliya, ama dışarıya bir çıkıyor, yapmadığı yok. Ya da ortamlarında mangalda kül bırakmıyor dışında ise.. Derler ya “- Ne sen sor ne de ben söyliyeyim..” İşin diğer yanı tabii yaşayan, fıtratına helal ve meşru zeminde uygun davranan insanlara da bu rol yapan kesimler, çamur atıyor ve iftira ediyor. Oysa topluma baktığınızda üreten insanların çoğu bu doğal davranan, rol yapmayan kişilerin içinden çıkıyor. Çünkü adamın kendini topluma kabul ettirmesi için ne role, ne görüntüye ihtiyacı var. Diğeri öyle mi? Hayır! Okumamış, öğrenmemiş, üretmemiş, kafa yormamış.. Ama yer tutmak istiyor bir yerlerde.. Ne yapıyor? Role giriyor. Yetmedi.. Rakip gördüklerine dönük başlıyor iftira ve aşağılama kampanyalarına..

 

Oysa en ilkel toplumdan en gelişmiş topluma, en ateist toplumdan Asr-ı Saadete kadar insanlığın evrensel değerleri var.

 

TEMEL DEĞERLER (EVRENSEL DOĞRULAR)

GERÇEĞE SAYGI: Özünde kendini ve toplumu yanıltmamaktır. Bu gerçekler haram olmadığı sürece, saklamak ta anlamsızdır. Mükemmel görünmek, birileri mükemmel görünmüyor diye onların arkasından sü-i zanna sebep olmak, bunu da kasıtlı yapmak büyük bir vebaldir. Ötesinde gıybet etmek, kardeşinin etini çiy çiy yemek gibi aşağılık bir şeydir. Gıybet, İslam'da büyük günahlardan biridir. Hucurat suresi 12. ayette, gıybet yapmak, ölmüş kardeşinin etini yemeye benzetilmiştir. “Ey iman edenler! Zannın çoğundan kaçının. Çünkü zannın bir kısmı günahtır. Birbirinizin kusurunu araştırmayın. Biriniz diğerinizi arkasından çekiştirmesin. Biriniz, ölmüş kardeşinin etini yemekten hoşlanır mı? İşte bundan tiksindiniz. O halde Allah'tan korkun. Şüphesiz Allah, tevbeyi çok kabul edendir, çok esirgeyicidir.” (Hucurat 49/12)

Resulullah (sav) buyurdular ki: "Gıybetin ne olduğunu biliyor musunuz?", "Allah ve Resulü daha iyi bilir!" dediler. Bunun üzerine: "Birinizin, kardeşini hoşlanmayacağı şeyle anmasıdır!" açıklamasını yaptı. Orada bulunan bir adam: "Ya benim söylediğim onda varsa, (Bu da mı gıybettir?) dedi. Aleyhissalatu vesselam: "Eğer söylediğin onda varsa gıybetini yapmış oldun Eğer söylediğin onda yoksa bir de bühtanda (iftirada) bulundun demektir " Kaynak: Ebu Davud, Edeb 40, (4874); Tirmizi, Birr 23, (1935); Müslim, Birr 70 (2589)

Yine Gülümüz (SAV) ; “Müslüman müslümanın kardeşidir. Ona zulmetmez, onu (düşmanına) teslim etmez. Kim, (mümin) kardeşinin bir ihtiyacını giderirse Allah da onun bir ihtiyacını giderir. Kim, bir müslümanı bir sıkıntıdan kurtarırsa, bu sebeple Allah da onu kıyamet günü sıkıntılarının birinden kurtarır. Kim bir müslümanı(n kusurunu) örterse, Allah da kıyamet günü onu(n kusurunu) örter.” (Buhârî, Mezâlim, 3; Müslim, Birr, 58) buyurmuşlardır.

Devamla; “Kim arkadaşının ayıbını örterse, Allah da kıyâmet günü onun ayıbını örter. Kim ki müslüman kardeşinin ayıbını açığa vurursa, Allah da onun ayıbını açığa vurur. Hattâ evinin içinde bile olsa onu ayıbıyla rezil eder.” (İbn-i Mâce, Hudûd, 5) buyurmuşlardır. Daha da kötüsü; “Kim bir kardeşini (tevbe ettiği) günâhı sebebiyle ayıplarsa, o günâhı işlemeden ölmez.” (Tirmizî, Kıyâmet, 53/2505) Resûlullah bir hadiste ise: “Birbirinizin özel ve mahrem hayatını araştırmayın.” diye buyurmaktadır. Peki, bu alçakça gıybetleri kimler yapmaktadır. Maalesef İslam toplumlarında gıybet batı toplumlarından çok daha fazladır.

HAKKANİYET: Adaletle muamele etmektir. Burada her türlü tarafgirliğin kötülüğü anlaşılmalıdır. Taraf olmak kişiliğin gereğidir ama tarafgirlik hakperestliğin düşmanıdır. Unutulmamalıdır ki; adaletin olmadığı yerde zulüm vardır. İnsanlığın en başta gelen görevlerinden biri de topyekûn zulümle mücadeledir.

KİŞİSEL BÜTÜNLÜK: Esas olan da mümkünse olduğun gibi görünmektir. Daha da önemlisi kesinlikle göründüğün gibi olabilmektir. Ayrıca, kararsız davranmak, ikiyüzlülük, şahsi menfaatini toplum menfaatinin önünde tutmak.. Bunlar hep kişisel bütünlüğü bozan şeylerdir.

İNSAN ONURUNA SAYGI: Karşısına bir şey yazmaya gerek bile görmüyorum. Anlayana sivri sinek saz, anlamayana….

HİZMET: Ailesine, akrabasına, yurduna, insanlığa hizmet gibi bir gaye gözetmezse insan, insan mıdır acep?

SEVGİ: Demiş ya arifleri Yunus gibi Milletimin; “-Muhammed’den (SAV) Muhabbet (sevgi) doğdu.” diye..

 

Bediüzzaman Hazretleri de diyor: «Ben bu zaman ve zeminde, beşerin hayat-ı içtimaiye medresesinde ders aldım ve bildim ki: Ecnebîler, Avrupalılar terakkide istikbale uçmalarıyla beraber; bizi maddî cihette kurunu vustâda durduran ve tevkif eden, altı tane hastalıktır. O hastalıklar da bunlardır:

Birincisi: Ye’sin, ümitsizliğin içimizde ha­yat bulup dirilmesi.

İkincisi: Sıdkın hayat-ı içtimaiye-i siyasiyede ölmesi.

Üçüncüsü: Adâvete muhabbet.

Dördüncüsü: Ehl-i imanı birbirine bağlayan nuranî rabıtaları bilmemek.

Beşincisi: Çeşit çeşit sarî hastalıklar gibi intişar eden istibdat.

Altıncısı: Menfaat-i şahsiyesine himmeti hasretmek.” (Tarihçe-i Hayat, s. 130)

 

Neden böyle bir yazı.. Çevremde namazsız ve abdestsiz gezmeyip, gıybet eden insan var ki!.. Maalesef. Dedikodusunu ettikleri insanlarda birçok zeminde karşılaşıp selamlaştıkları insanlar. Görünce o riyakâr yalakalaşmış, sünepe hallerini, “- bu ne perhiz bu ne lahana turşusu!” demeden edemiyor insan.

Herkes önce aynaya kendi durumuna bakmalıdır. Kendisi düzgün yaşamak, sorumlu davranmak adına bir duruş ortaya koymalıdır. Sonra da eğer fırsatı varsa, İyiliği tavsiye ve kötülüğü yok etme adına bir mücadele içinde olmalı, bu yönü ile gördüğü kötülüğü de fitneye sebep olmadan düzeltme yoluna gitmelidir. Tam tersi, dedikodu üretmek, iftira, ahlaksızlığın en büyüklerindendir. 

İnsan bazen duyduğunda bu fitne kaynağı pis ve çöpe dönüşmüş insanları bir kaşık suda boğası geliyor. Yukarıda insanlığın evrensel değerlerinden söz ettik. Üzerine bir de Allah’ın emrettiği doğrular var ki..

Şunu bilmeliyiz.. “İnsan olunmadan İslam olunmaz.” Bu o örümcekleşmiş sığ kafalara sokula. Eğer siyasette, ticarette ve toplumda itibar görmek istiyorsanız bunu birilerini karalayarak ve iftira atarak değil, kendi karakter, çalışkanlık ve iyi meziyetlerinizi ortaya koyarak yapın. Meyve veren ağaçları alçakça taşlamayın.. Günahtır, kul hakkıdır, daha da kötüsü düşmanlık sebebidir. Kaçının. Ne demiş Atalar.. “Her kuşun eti yenmez.” Maazallah biri çıkar, yaptığınız gıybeti, ettiğiniz iftirayı suratınıza indirir. O iz de size hatıra kalır, ömür boyu taşırsınız.

Unutmayalım.. İnsan olunmadan İslam olunmaz..

Halil MERT

(E) Topçu Yarbay

Strateji ve Yönetim Uzmanı

https://www.youtube.com/user/81mert1 | Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.

2 yorum

  • Yorum Linki Talha Fidan Cuma, 22 Şubat 2013 15:18 yazan Talha Fidan

    Konuyu çok güzel özetlemişsiniz, gönlünüze, kaleminize sağlık.

    Raporla
  • Yorum Linki Aytekin Cuma, 22 Şubat 2013 14:59 yazan Aytekin

    Eyvallah, kaleminize gönlünüze sağlık. Her birimizin alacağı ibretler ve dersler var. Toplumsal bir hastalık dedi kodu ve gıybet maalesef. Laf taşıma, üzerimize vazife olmayan işler ve meseleler hakkında, bir başkasının adına konuşmayı ve karar vermeyi ne kadar seviyoruz.

    Raporla

Yorum Ekle

(*) ile işaretlenmiş zorunlu alanların tümünü doldurduğunuza emin olun. HTML kodları kullanılamaz.

asder logo

Adaleti Savunanlar Derneğinin ilkelerini benimsiyor ve her alanda "adalet"değerini temel alan kural ve uygulamaların gerçekleştirilmesi için mücadele çalışmalarına katılmanın gereğine inanıyorsanız; bizi takip edin...