Pazartesi, 30 Eylül 2013 10:57

KÖTÜNÜN YENİ HEDEFİ “POLİS”

 

         Neden Polis hedef? Son günlerde fiziki olarak neden hedef haline getirildi?

         Milli Güvenlik kavramının özeti ile girmek istiyorum. Milli Güvenlik anamızın bizi koruma refleksi ne ifade ediyorsa, ülke içinde odur. Peki bu nerede tecelli eder? Hani moda haline getirip içini boşalttığımız bir değer var ya “ÇANAKKALE RUHU!” İşte bu ruhla tecelli eder. Bu ruh okulda verilemiyor. Ailelerde ne verilebiliyorsa o kadar. Peki bu ruhun temel kaynağı nedir? Kaynak Milletin İmanı. Peki fert fert iman kabul de Milli İman olur mu? Elbette. Sizin Malazgirt’te, İstanbul’un Fethinde surların önünde, Çanakkale’de, Sakarya Boğazında düşmanla ve küffarla cebelleştiğiniz heryerde galip gelmenizi sağlayan tıpkı Bedir’de olduğu gibi Milli İmanınızdı. Buradaki Millilik tabirinden kupkuru Türklük çıkartacak sosyal yobazlar alınmasınlar. Millilikten kastım, Allah Resülü (SAV)’in öğrettiği dedem İmam Ali (Kv)’nin, dedem Hoca Ahmed Yesevi’nin, dedem İmam-ı Azam’ın, dedem Sultan Muhammed Alparslan’ın, dedem Selahaddin Eyyübi’nin, dedem Şeyh Edebali’nin, dedem Fatih’in, dedem Abdulhamid’in anladığının aynısıdır. Dolayısı ile Milletim Türkiye Cumhuriyeti Devletinde kanı olan, teri olan emeği olan şu anda sınırlarımız dışında da olsalar gönlü bizimle olan insanlarımızın ortak kaygısı, sevdası direnme gücünün adıdır Milli Güvenlik. Libya’lı İstiklal Harbi Gazisi Şeyh Sunusi’nin torunları bu halkaya dahildir. Bosna’daki Aliya İzzetler de..

         Neden Böyle başladık? Peki Milli Güvenliği siz ne ile alırsınız? Dışarıda Silahlı Kuvvetlerinizle, içeride kolluk gücünüzle. İçerdeki kolluk gücünü kim temsil ediyor? Jandarma, Emniyet ve Sahil Güvenlik. Neden polis?

         28 Şubat süreci gümbür gümbür. 1990’lı yıllar. Dediler ki orduya alternatif ordu mu kuruluyor? İç güvenlik görevlerinde Şanlı Ordumuzun Özel Timleri ile emniyetin Özel Harekat Timleri omuz omuza. Araziye mescit çadırı kurmuş tabur. Bölgedeki polis timleri de Cuma kılmaya geliyor. Vay be! Peki bunun kötülük neresinde? Ülke bölünüyor ne gam! İrtica hortlayacak. Orduda namaz kılan, oruç tutan, kurban kesen sayısında çok artış var. Ne yapalım? Önce şu polisin bir hakkından gelelim. Sonra polisle orduyu birbirine düşman edelim. Eş zamanlı olarak ta ordudan dincileri atalım.

         Süreç aynen böyle işledi. Bir hafta önce Üstün Cesaret ve Kahramanlık Madalyası almış, yurt dışında en ağır komando ve özel harp kursları görmüş subayı attılar acımadan. Sonra polisi hedefe koydular. Bence o dönemde polisin tek hatası tabancasının kabzesine yapıştırdığı üç hilaldi. Oysa o da aslına bakarsanız ecdadımızın sembolüdür. Neyse…

         AKPARTİ iktidarı ile aslında yapılan kurumların tanımlarının netleştirilmesidir. Eskiden Tıp Kongresine bile muharip bir general ya da subay gözlemci ya da katılımcı olarak gönderiliyordu. Tabii bu işin arka planını düşünün. Bence müfredatı düzenlenerek yeniden konması gereken bir ders Milli Güvenlik. Ama hocaları okullara fişlemeye giderdi. Milli Güvenlik Dersi toplantıları orduda Eğitim Şübede değil maalesef istihbarat şübede yapılırdı. Özetle, ülke demokratikleşiyor. Anayasal kurumların sınırları İç Hizmet Kanunundaki düzenlemede olduğu gibi yeniden tanzim ediliyor. Bundan birileri rahatsız. Sivil iradeye kim seçilirse seçilsin itaat etmesi gereken silahlı güç istemiyorlar. İstiyorlar ki herşey kendi kontrollerinde olsun. Peki bunu nasıl becerecekler?

         “Vurun abalıya!” Kim abalı? Asker ve Polis.. Demezler mi daha üç beş yıl önce “Ordu göreve!” diye naralar atıyordun. O zaman orduyu kışlasına döndüren Genel Kurmay Başkanlarına vur. Kim onlar? Emekli Hilmi ÖZKÖK Paşam ve Mevcut genel Kurmay Başkanı. Başka. Başka kurumsal anlamda emniyete vur. Niçin? “Polis hiç bizden olmadı ya, onun için vur.” Peki polis kimin polisi? İktidarın mı? Hayır! Milletin polisi. Pekala AKPARTİ’li belediyelere de kurumlara da operasyonlar yapıyor. Polisin farkı şu. Ordunun şimdiye kadar subay kaynağını bir şekilde yok anasının örtüsü, yok babasının sakalı, dayısının şalvarı, emmisinin badem bıyığı diye kontrol ettiler. Ama polisi kontrol edemediler. Korku bu. Polis en çok bu son yıllarda halkı rahatlattı. Ülkeyi bir uçtan bir uca geç, uygulama, kimlik vs. rahatsız eden kimse yok. Delilsiz isnat yok, rüşvet kalmadı denebilir. Sorun ne o zaman? Sorun polisin beyin olarak, toplumsal algı olarak toplumla içiçe olmasında.

 

         İhanet çevrelerinin en büyük kozu, devletine güvenini kaybetmiş halktır. Şükürler olsun polise saldırıldıkça halkımızda güven ve saygı artmaktadır. Askerlerle polisler arasına sokulan fitne azalmış, aradaki sevgi ve saygı yeniden oluşmaktadır. Gezi Olaylarında İstanbul Valisinin İlin Emniyet Müdürü ve Jandarma Komutanını yanına alarak basın açıklaması yapması değerlidir. Sonuç olarak poliste, askerde milletin öz evladıdır. Ne Mısır ne de Suriye’deki gibi halkına kurşun sıkmaz. Millet ferasetiyle bu oyunları bozacaktır.

Halil MERT

(E) Topçu Yarbay

Strateji ve Yönetim Uzmanı

https://www.youtube.com/user/81mert1 | Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.
Bu kategoriden diğerleri: « Delil Biziz 28 ŞUBAT YARGI ÖNÜNDE »

Yorum Ekle

(*) ile işaretlenmiş zorunlu alanların tümünü doldurduğunuza emin olun. HTML kodları kullanılamaz.

asder logo

Adaleti Savunanlar Derneğinin ilkelerini benimsiyor ve her alanda "adalet"değerini temel alan kural ve uygulamaların gerçekleştirilmesi için mücadele çalışmalarına katılmanın gereğine inanıyorsanız; bizi takip edin...