Artık her şey dışımızda. Yozlaşan toplum, cılkı çıkan ilişkiler.. Ne ticarette kural kalmış, ne ailede. Toplum dibe doğru inmeye devam ediyor. Eskiden köyler daha temiz ve toplum değerlerinin adeta temsilcisi idi. İnternet, sosyal medya, iletişim imkânlarının artması ile yozlaşma artık her yerde.

         Hepimiz çocukluğumuzun bayramlarını özlüyoruz. Düğünlerini özlüyoruz.     Yardımlaşılan günleri özlüyoruz. Kalabalık ve yürekli cenazeleri özlüyoruz.

         Ramazanlarda camide yaramazlık yapan çocukları, kocaman bir sofrada paylaşılan çorbayı, evde herkesin yerini, büyük aile olarak yaşanan dede, babaanne ve kuzenleri özlüyoruz.

         Ancak özlediğimiz hiçbir şeyi de geleceğe taşımak gibi bir kaygı da duymuyoruz. Herkes sosyal medyada bir şeyleri bir aziz gibi eleştirirken düzelmesi içinde bir gayret ortaya koymuyor.

         İslam Dünyasında, Ulu Türkistan’da da durum çok farklı değil. Ancak görünen o ki, imkânları en iyi ülke Türkiye olmasına rağmen, hep bağımsız kalmamıza rağmen, kalıcı işgaller yaşamamamıza rağmen durumumuz maalesef komünizmden çıkan Türk Ülkelerinden daha kötü.

         Ülkemiz, İslam’ın siyasi merkezidir, ilim merkezidir. Medeniyetimizin merkezidir. Bizden çok şey beklemektedir İslam Âlemi. Dolayısı ile Medeniyetin muhafazası için ciddi kafa yorulmalıdır. Bunun için önce kaybettiğimiz ilmi derinliğin yeniden yakalanması icap eder. Akabinde, ilimle, çağdaş fen bir araya getirilerek, İslam Dünyasının ekonomik ve bilimsel tekâmülü sağlanmalıdır. Yoksa sosyal geri kalmışlık, sömürü ve ekonomik güçsüzlüğü, o da her türlü yozlaşmayı yanında getirecektir. Unutulmamalıdır ki; “Borç almaya alışan emir almaya da alışır.”

         19. Yüzyılın başlarında toplum gayrimüslim sanatçı vs. ile bozulmaya çalışılmış. Akabinde medya aracılığı ile. Şimdilerde sosyal medya dediğimiz kontrol edilemez güçle. Baktığınızda, fuhuş başta olmak üzere her türlü ahlaksızlık toplumun her yerine yapışmış ve sirayet etmiş durumdadır. Bu halle topyekûn mücadele şarttır. Gereklidir. Özellikle ebeveynler bu konuda dikkatli davranmalıdırlar.  

         Toplum terbiyesi, Milli Ahlak ve Milli Bilinç bir grup, cemaat veya zümreye bırakılamayacak kadar da önemlidir. Milli değerlerimizin tamamı, önce İmanımızdan, sonra da Atalarımızın fıtri olarak yaşayarak bu günlere getirdiği ortak değerlerin birleşmesi ile meydana gelmiştir. Ama burada belirleyici olan Allah’ın emir ve yasaklarıdır. Çerçeveyi belirleyen İlahi Hükümlerdir. Hani tartışılır ya, “Osmanlı bir örf devletimi idi yoksa şeriat devleti mi idi?” diye. Örf ama nasıl? Ahkâmın içinde kurallar manzumesi örfle tamamlanmıştır. Dolayısı ile örf ve gelenekler çok değerlidir. Oluşması asırlar alır. Ama yok etmek günümüzde medya ve sosyal medya ile o kadar kolaylaştı ki!

         Gelenekler ve örf adeta Milli vicdan gibidir. Hem bireyleri hem de toplumu adeta kontrol eder. Dolayısı ile devlet yok olmaması ve tekâmülü için tedbir almalıdır. Ülkemizde maalesef, Milli olanın karşısında bir ideoloji vardır. Düşünebiliyor musunuz adam “Zulüm 1453’te başladı.” yazabiliyor. Yani, İstanbul’un fethi ile. Bunu Rum, Ermeni, İngiliz, Rus, Alman istihbaratındaki ek aktif adam bile yazamazdı. Ama içimizdeki ihanet bunu becerebilmiştir. Bu ihanet üç asırdır, Müslüman Milletimizi içinden sömürüp sonra da ona tepeden bakan işbirlikçi yapının bilinçaltında asırlardır sakladığı kinin dışa yansımasıdır.

         Özetle, bize karşı duyulan her türlü düşmanlık, kin ve oluşturulmaya çalışılan yozlaşma ve soysuzluğa karşı İmanımızdan beslenen terbiyemiz ve geleneklerimizle durabileceğimiz asla unutulmamalıdır.