Pazartesi, 21 Mart 2016 11:11

YAŞATMAK

En zor olan. En yürek isteyen. Fedakarlığın doruk noktası. Mutlak bir bilgi ve ilgi isteyen. Devamlılık gerektiren. İhmale hiç gelmeyen. Gitmek üzere olan bir canı yeniden hayata tutundurmak. Bütün bir insanlığı kurtarmış gibi olmanın dayanılmaz hafifliğini ve mutluluğunu hissetmek. Aydınlığa yumulmuş olan gözlerin sizin ilgi, bakım ve sevginizle yeniden kıpırdamaya başlaması. “İyi ki yanımdasın ve yanıbaşımdasın” ifadeleriyle parlayan gözlere muhatap olmak. Aralanan dudaklardan dökülen teşekkür yağmurlarıyla sırılsıklam ıslanmak. Hayata yeniden tutunan bir canla, bin kez yaşama sevinci duymak. Hiç böyle bir deneyiminiz oldu mu sizin? Ölmek üzere olana hayat, sevgisize sevgi, düşmek üzere olana tutunacak sağlam bir el oldunuz mu hiç?

            Birey ve toplum olarak neyin, nelerin peşinden koştuğumuzun farkında mıyız? “Benim evim, benim işim, benim arabam, benim geleceğim” derken neleri kaybettiğimizin bilincinde miyiz? Bencilce yaşanan bir hayat soğuk ve lezzetsiz bir yemekten farksızdır. Hayatımız, sağlığımız, mutluluğumuz ve geleceğimiz, çevremizdeki diğer insanların ve canlıların sağlıkları, mutlulukları, ve gelecekleriyle sıkı sıkıya ilişki içindedir.

            Hayata tutundurduğumuz her canlı bizi de hayata bağlar. Ölüme terkettiğimiz, ya da yok olmasına seyirci kaldığımız her canlı aslında yavaş yavaş bizi de öldürür. Hayattayız sanırız, fakat bir bakmışsınız ki yaşayan ölülere dönmüşüz. Acıma duygusu ölmüş, yardım etme duygusu yok olmuş, fedakarlık duygusu körelmiş, yaşama sevinci bitmiş birine siz canlı diyebilir misiniz?

            Bir zamanlar yerdeki küçük canlılar ezilmesinler diye ayak bileklerine zil takanlar ne oldu? Evinde bir tas çorbasından başka bir yiyeceği olmayan, onu da oruçlu misafirine içiren fedakarlar neredeler? Kanadı kırılan kuşlar için hastaneler kuranlar, sadaka taşları koyanlar,  yediden yetmişe tüm muhtaçlar için vakıflar tesis edenler neredeler şimdi? Yaptırdığı evin duvarında kuşlar için de yuva delikleri bırakanlar, onlar için çeşmeler yapanlar, kimsesizin, düşkünün eli ayağı olanlar hani neredeler?

            Biz ki bir zamanların tüm dünyaya örnek doğu halkları, şu anki halimize bir bakalım. Bakalım da içinde bulunduğumuz duruma ağlayalım. Ağlayalım da vicdanlarımız yıkansın. Gözlerimiz yeniden ışıldasın. Kalkıp fırlayalım yerimizden. Keşfedelim içimizdeki değerleri yeniden. Biz yaşatmayı seçelim. Biz konuşup anlaşmayı benimseyelim. Biz sevenlerden olalım. Biz verenlerden, hoş görüp, affedenlerden olalım.

            Yıkmak beş paralık balyozla. Öldürmek üç paralık kurşunla, ama yaşatmak; sevgi, ilgi, bilgi, bakım, emek ve onca parayla. Biz kolayca ve cahilce olanı değil, akıllıca ve bilgece olanı tercih edelim.

            Ey doğu halkları; artık sevme zamanı. Artık yaşatma, birlikte var olma ve dünyaya iyi yönde örnek olma zamanı. Ancak bu şekilde kurtuluruz üzerimize sıçrayan çamurlardan.

            Yeniden dirileceğimiz, kalkınıp silkineceğimiz o mutlu ve güzel günlere beraberce el ele.

Fahri Şahin

Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.

Son Ekledikleri: Fahri Şahin

Yorum Ekle

(*) ile işaretlenmiş zorunlu alanların tümünü doldurduğunuza emin olun. HTML kodları kullanılamaz.

asder logo

Adaleti Savunanlar Derneğinin ilkelerini benimsiyor ve her alanda "adalet"değerini temel alan kural ve uygulamaların gerçekleştirilmesi için mücadele çalışmalarına katılmanın gereğine inanıyorsanız; bizi takip edin...