Çarşamba, 16 Ağustos 2017 12:15

30 Ağustos Zafer Bayramını Ordu Millet Birlikte Kutlasın!

30 Ağustos Zafer Bayramı ve ‘Türk Silahlı Kuvvetleri Günü’ kutlaması vesilesi ve “Yeni Türkiye Vizyonu” gereğince bir tabu daha yıkılsın. Millet ordusuyla KIŞLADA buluşsun, ÂMİN!..

Eskiden her yılın 30 Ağustos tarihini sadece “Zafer Bayramı” diye bilirdik. ‘Askerî vesayet rejimi kendini daha çok hissettirsin’ diye mi acaba, 30 Ağustos tarihi sadece Zafer Bayramı olmasın, aynı zamanda  “Türk Silahlı Kuvvetleri Günü” de olsun denildi onu bilmiyoruz. Bu husus belki başka bir yazının konusu olabilir ama biz daha ziyadesiyle işin “bayramlık” veçhesine nazar etmek istiyoruz.

Gelelim Zafer Bayramı kutlamasına. 29 Ağustos’u 30 Ağustos’a bağlayan gece belediye ekiplerine teslim edilen bütün görsel nitelikli malzemeler (Atatürk posterleri, Bayraklar, Zafer Bayramı temalı afiş, pankart gibi) ile merasim alanı, cadde ve meydanlar, süslenir. Bütün resmî kurum ve kuruluşlar, iş yerleri aynı şekilde kendi bina ve kurumlarını da özel olarak donatırlar. Tören alanına müzahir bulunan bulvar, cadde ve sokaklar trafiğe kapatılır.

Şehir meydanı veya stadındaki Zafer Bayramı kutlaması mutâd olduğu üzere şu minval üzere yapılır. Protokol konuşmalarından sonra tören alanında Garnizon Komutanlığı/Belediye Bandosu eşliğinde garnizondaki askeri kıt’alar araçlarıyla, şehîd ve gâzî dernek mensupları, “yavru kurtlar” izci gruplar, vb protokol türbini önünden kaz adımları ile yürüyerek resmî geçit gösterisinde bulunurlar. Meydanda, ayakta bekleyen merasim kıt’asından veya öğrenci grubundan birileri aşırı sıcağın etkisiyle bayılıp düşer ve cankurtaran onu âcil olarak hastahâneye ulaştırır. Askerî araçlardan birisi de aksilik olacak ya protokol türbini önünde, resmî geçit sırasında tam da bu esnada arıza yapar ve bir grup asker tarafından kol gücüyle, ‘bu arada bando takımı fonda 10. yıl marşını çalmaktadır’ arızalı araç itilerek oradan uzaklaştırılır. Ardından Halkoyunları Ekibleri tarafından Halkoyunları gösterisi gerçekleştirilir!!!

Protokol ve çevresi bu kutlu günü, gölgedeki konforlu koltuklarda “izzet-i ikram” ile arz-ı endam ederek, “halk” ise tören alanı çevresinde polislerin belirlediği şerit bantla belirlenmiş çizginin arkasında “ayakta güneş altında terleyerek” merasimi idrak eder.

Gençlik ve Spor md.lükleri tarafından “Tenis müsabakası, Bocce, Bilardo, Langırt, Pinpon müsabakaları, genel olarak Yüzme Müsabakası gibi muhtelif spor “etkinlikleri” tertiplenir… Filanca okuldan bir grup talebe tefrik edilerek Garnizon Komutanını ve kışlayı ziyarete gelir, komutana plaket takdim eder, onlara askerî araç, teçhizat vs hakkında bilgiler verilir, kışla komutanı ile resimler çekilir vs.

Aynı günün akşamında ise yıldızı çok bir otel veya orduevinde “bilahare faturası belediyeye yıkılacak” olan “Zafer Bayramı dolayısıyla Resepsiyonu” düzenlenirken, küçük garnizonlarda da askerî gazino veya hiç mahsuru yok restoranlarda “30 Ağustos Balosu” pardon, “eğlencesi” tertiplenir.

Maalesef bu ironik tablo içinde Adana’da olduğu gibi bir avuç “halk” var ise de “millet” yoktur. Kaldı ki bu meş’um tablonun sadece Zafer Bayramına münhasır bir durum olmaması gerçeği bizi daha fazla yaralamaktadır.  

Ondan sonracıma da “2 milyon nüfuslu Adana gibi bir şehirde, halktan 30 Ağustos Zafer Bayramı törenini izlemeye yaklaşık 200 kişinin katıldığından hiç kimse ıkınmaz ve sıkılmaz!..”

Efendim, bir Zafer Bayramı kutlama proğramı daha cânım ülkemde milletimin haberi bile olmadan böylece icra edilmiş olur.

Efendiler, bu tablo bu büyük Zaferi kazanarak bize hediye etmiş şehîd ve gâzî dedelerin torunlarından birisi olarak beni rahatsız ettiği gibi pek çok arkadaşımı da inanıyorum ki incitiyor. Peki ne yapmalıyız?!. Bu protokol bayramını, milletin içinde olduğu bir “millî ve yerlî” dokusu öne çıkan bir bayram kutlaması tablosuna nasıl dönüştürebiliriz…

Devletin her faaliyetinde gücünü, milletten alması esastır. Millete rağmen, milletin iştirak etmediği, sarf-ı nazar edildiği bir proğram bu milletin hayrına neticeler veremez. Bu zaviyeden bakıldığında resmî bayram kutlama faaliyetleri de bu esas temel alınarak plânlanıp icra edilmelidir. Millî Eğitim Md.lüklerinin görevlendirdiği, (ha bu arada Kültür Bakanlığının müdürlükleri ne işe yarar onu da birileri bize îzah etmeli tabii olarak) masa başında birkaç âmir, müdür ve memur eliyle kotarılıp, yasak savmak bâ’bında; halkı dışlayan zihniyet ve tutum ile hareket edilerek bayramlar kutlanmamalı.

Aksi hâlde bu kabil faaliyetler olsa olsa o günkü görevli memurların “rutin bir faaliyeti” mesabesinde kalır ki elâ’n yaşanılan ve yukarıda resmedilmeye çalışılan trajikomik tablo da zâten bundan başka bir şey değildir.

Bu meyanda kışla ve karargâhlar milletimize karşı olumlu yaklaşmalıdır. İlk olarak hiç mahsuru yok, yemin merasimlerinde millet evladını görmek için kışlaya nasıl rahat bir şekilde girip çıkıyorsa, bunda bir beis görülmüyorsa, hiçbir mazeret gerekçe gösterilmeden 30 Ağustos Zafer Bayramında da kışla nizamiyeleri o gün millete açılmalıdır. Mâdem Türk Silahlı Kuvvetler günüdür, o günde askerlerimizin ailelerini kışlasına dâvet edilmesi tavsiye edilsin, askerlerimiz o gün ziyaretine gelen aile üyeleri ile birlikte hiç olmazsa bir karavana yemeği yiyebilsin! Kışladaki askerlerimiz o gün müstesna bir gün yaşasın.

Bayram proğramının bir kısmı kışlada gerçekleşebilir. Bu yaklaşım ordu millet geleneğinin yeniden hayata geçirilmesi ve yaşatılmasına yönelik vasıtalardan birisi olabilir.  Zafer Bayramı kutlamalarını orduevlerinin yâ da lüks otellerin balo salonlarının dışına çıkarmalıyız. Kaldı ki balo salonunda veya orduevindeki bir kutlamaya, işin tabiatı gereği zâten milletin iştirak etmesi fizîken mümkün değildir.

Mülkî makâmlar, mahallî idareler, askerî birlik komutanları, müftülükler, sivil toplum kuruluşları, hemşeri dernekleri ile müşterek hareket ederek Zafer Bayramı kutlama proğramlarını milletin hissiyatına hitap edecek mahiyette bir muhteva ile tertiplemelidir.

Ülkemizin dört bir köşesinde “vâlilik/kaymakamlık, belediye, askerlik şubeleri/jandarma komutanlıkları ve müftülükler” bir araya gelerek, milletin içinde olmasına imkân veren millî ve yerel dinamiklerin içinde olduğu bayram kutlaması gerçekleştirmelidir.

Protokolün merasimi gündüz saatinde, mesela saat 10.00’da meydanlarda gerçekleşsin. Ancak esas proğram akşamın serinliğinde yapılabilir. Proğramı seyretmeye gelen halka soğuk su, meşrubat, çocuklara çikolata, balon vs ikram edilebilir. Gelenlerin kendine oturacağı bir sandalye bulacağından emin olması gerekir. Böyle bir muhteva ile hazırlanmış stadyum gibi mekânlarda icra edilen kutlamalar, kültür ve sanatın ön plâna çıktığı proğramlar, irfan sahibi milletimizin vicdanında hiç şüphesiz ilgiye mazhar olacaktır.

Mehteran konserleri, Mevlîd-i şerif ve duâlar, Türk Halk Müziği kahramanlık türküleri konseri, şehîd aileleri ve gâzîlerin yer aldığı içi dolu dolu bir merasim ülkemizin her yanında kurumlaştırılmalıdır. Bu sâyede kışlada ordu millet birlikteliği tesis edilebilir.

İşte o zaman “Bayram o Bayram olur.”  

Yer.Yön.Uz. Ahmet AK   

Ahmet AK

Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.

Yorum Ekle

(*) ile işaretlenmiş zorunlu alanların tümünü doldurduğunuza emin olun. HTML kodları kullanılamaz.

asder logo

Adaleti Savunanlar Derneğinin ilkelerini benimsiyor ve her alanda "adalet"değerini temel alan kural ve uygulamaların gerçekleştirilmesi için mücadele çalışmalarına katılmanın gereğine inanıyorsanız; bizi takip edin...