Perşembe, 11 Ekim 2018 17:41

Medeniyet, Uygarlık, Civilization

 

Batı ve İslam zihniyetleri karşılaştırılırken Osman Şimşek hocanın “Mukayeseli Medeniyetler Analizi” nde[1] yaptığı rasyonel düşünce karşısında tevhidi sosyal düşünce tasnif ve tarifleri faydalı olacaktır.

Şekil 1 : Osman Şimşek : Materyalist Düşünce ile Bütüncül Düşünce karşılaştırması

Düşünce medeniyet inşasının ana dokusudur. Düşünceyi yine biz iki tane ana eksende görüyoruz; birincisi materyalist düşünce, ikincisi ise bütüncül.

Rasyonalist düşünce, dünya sistemi içerisinde maddeyi merkez alan, Materyalist düşünce dediğimiz maddeyi akıl ekseni üzerinden, duyu organları üzerinden düşünerek duyum organlarının elde ettiği bilgiyi, maddenin değerlendirilmesi, madde üzerinden ele alınan bilgiyi temsil etmektedir.

Bütüncül düşünce sistemini ise Tevhidi Sosyal Düşünce temsil etmektedir. İnsan, maddi dünyada yaşayacak. Hiç ölmeyecekmiş gibi bu dünyaya hemen ölecekmiş gibi ahirete çalışacak. Asıl hayatı ahiret hayatı olarak bilecek. Ruh, beden; dünya, öte dünya; akıl, kalp bütünselliğini sağlayacaktır.

Kelimeler üzerlerinde kullanıldıkları manevi yükleri de taşırlar. Bu yüzden sözlükte veya başka dilden çeviri yaparken eş anlamlı gibi görünseler de sözcükler derinlik ve muhteviyat bakımından çok farklı anlamlara sahip olabilirler. Örnek vermek gerekirse vatan kelimesinin İngilizce karşılığı sözlüklerde (homeland) ana kara olarak karşımıza çıkmaktadır. Ama vatan kelimesi bizde uğruna kan döken ceddimiz, onların manevi ülküleri ve dünya görüşleri, bayrak, kardeşlik gibi manevi değerleri üzerinde taşırken, ana kara bir toprak parçasından başkasını çağrıştırmamaktadır.

Uygarlık sözlük anlamı olarak; “bir ülke veya toplumun, maddi ve manevi varlıklarının, düşünce, sanat, bilim, teknoloji ürünlerinin tamamını ifade eder.”

Uygarlık ise tıpatıp aynı manaya gelmesine rağmen medeniyet Arapça kökenli olduğu için alternatif olarak getirilmiş bir tanımdır. Aslında tam da bu yüzden farklı bir manaya gelmektedir. Uygarlık tanım rasyonalist düşünce sistemi kanadında yerini bulmaktadır.

İngilizce “civilization” veya Fransızca “civilisation”          ise sözlüklerde Türkçe medeniyet, uygarlık anlamlarına gelmektedir. Bu kavram da menşei bakımından rasyonalist bir kavram olarak İslam Medeniyet tasavvurundan çok uzaklara düşmektedir.

Mana maddeye hakimdir; ruh bedene. Terakkiler de maddi ve manevi planda olmak üzere tasnif edilebilirler. Maddi terakkiler yatay düzlemde, yani nicelik olarak en, boy, adet olarak, çokluk olarak meydana gelmektedir. Manevi terakkiler ise nitelik olarak yükselme, manevi semalarda yükselerek Rabb’e yaklaşma olarak gerçekleşmektedir.

Medeniyet inkişafı toplumların manevi planda yükselmeleri ile mümkündür. Madde planında gelişim ise sonradan gelmektedir. Tek başına maddi plandaki gelişimler medeni gelişim olarak kabul edilememektedir. Çünkü madde sonludur. Medeniyet eğer madde ile ele geçse idi maddenin yok oluşu, elden kaybedilişi ile de ortadan kaybolurdu.

İslam inancında en yüksek hedef insanın Allah’a kul olmasıdır. Başka bir deyişle insan-ı kâmil olmasıdır.

İnsan-ı kâmil;

Cenâb-ı Hakk’ın ahsen-i takvim üzere yaratmış olduğunu beyân buyurduğu insanoğlu, kâinâtın âdetâ bir özü veya tohumu gibidir. Çünkü câmiu’l-ezdâd olan Allâh’ın bütün sıfatlarından az veya çok nasîb almış tek varlık odur. Ve onun varlıkların en şereflisi diye vasıflandırılmasının hikmeti de budur. Böyleleri, bir zerafetler meşheri ve bir san’at hârikasıdır. Kâinât kitabının hulâsası, fâtihası ve yaradılış sırrının tecellî mekânıdır. [2] İnsan-ı kâmil seviyesine özel bir eğitim usulü olan tasavvuf ile ulaşılır.

İslam anlayışında medeniyet ferdlerinin insan-ı kâmil ve mükerrem olduğu toplum anlaşılmaktadır. Yani toplumu bir şahis kabul edersek, bu şahsın olgun, mükerrem olması kast edilmektedir. Medeniyet bir başka tanımla irfana ermiş toplum demektir.

Tevhid inancının fertlerin ve toplumun kalbine hakim olmadığı bir İslam ve Medeniyeti düşünülemeyeceğine göre medeniyetin tanımı “bir ülke veya toplumun, maddi ve manevi varlıklarının, tevhid, tefekkür, sanat, bilim, teknoloji ürünlerinin tamamını ve seviyesini ifade eder.” düşünce akılla üretilmesine karşılık tefekkür akıl ve kalp bütünlüğü içersinde gerçekleşebilmektedir. Aslında akıl kalbin azalarından biri olduğundan kendi başına düşünce üretemez.[3]

Medeniyeti toplum irfanı olarak  da tanımlayabiliriz. Tevhid olmadan medeniyet nedir ki; boş taş, bina ve insan yığınları.

 

 

[1] Doç. Dr. Osman Şimşek, Mukayeseli Medeniyetler Analizi, İLMAR - İlmi ve Metodolojik Araştırmalar Merkezi,https://www.youtube.com/watch?v=Qsw2gS4LM7A&list=PLIhZ-k4c9z2z86GtncfcVjc94f9W26LYo&t=14s&index=9

[2] Osman Nûri TOPBAŞ, İnsan-ı Kâmil, Altınoluk Dergisi, 1999 – Subat, Sayı: 156, Sayfa: 020

[3] İhyâ'u Ulûm'id-din 3.Cilt: 6.Kitap: Kalbin Acaip Halleri, s 1-2.

Metin Demirci

Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.

Yorum Ekle

(*) ile işaretlenmiş zorunlu alanların tümünü doldurduğunuza emin olun. HTML kodları kullanılamaz.

asder logo

Adaleti Savunanlar Derneğinin ilkelerini benimsiyor ve her alanda "adalet"değerini temel alan kural ve uygulamaların gerçekleştirilmesi için mücadele çalışmalarına katılmanın gereğine inanıyorsanız; bizi takip edin...