Cuma, 09 Kasım 2018 10:20

Allah Canibinden Bakmak ve İlahi Kriterler

Ankara’da tarihi yeni bir gün…
10 Temmuz 2018 tarihi itibariyle yeni “CUMHURBAŞKANLIĞI HÜKÛMET SİSTEMİ” resmen başladı. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip ERDOĞAN, Meclis Genel Kurulu’nda ettiği yeminle yürütme yetkileri Cumhurbaşkanı tarafından resmen üstlenildi. Hayırlı, uğurlu olsun.
Yüce Rabbim sonsuz lütuf ve keremiyle; devletimizi, milletimizi, devlet adamlarımızı, dinimize, imanımıza ve Kur’an’ımıza en güzel surette hadim eylesin. Her türlü kötü ve kötülüklerden muhafaza eylesin. Her türlü şerre alet olmaktan beri eylesin. Maddi ve manevi ordularımızı; karada, denizde ve havada, her yerde ve her zamanda düşmanlarımıza galip ve daima mansur ve muzaffer eylesin. Âmin.
Yakın tarihimizde; milli iradeye alçakça yapılan darbelerden biri olan 12 Eylül 1980 Askeri darbesinde, Ankara’da Kara Harp Okulu’nda öğrenci iken, o dönem okul komutanı olan Tümgeneral İrfan YAY bizleri toplayıp bir konuşma yapmıştı. Bizlere hitaben;
-Harbiyeliler, siz farkında değilsiniz… Ancak bir tarih yaşıyorsunuz! demişti.
Heyhat ki, heyhat!....
O günleri düşündüğümde bu hitap kulaklarımda çınlar…
O zaman değil; öyle sanıldığı gibi değil esas şimdi, ‘ALLAH CÂNİBİNDEN’ yani ALLAH tarafından, cihetinden ilâhi ölçülerle, bugünkü dünyamıza, içinde yaşananlara bakabilsek, olayları doğru okuyup, doğru harekat tarzlarını geliştirip hayata geçirebilsek, ‘İLÂHİ KRİTERLERE’ göre, ALLAH için yaşayıp, ALLAH için çalışıp, rızası dairesinde hareket edebilsek, niyetlerimizi rafine ederek netleştirip, yönümüzü namaz kılarken kıbleye döndürdüğümüz gibi ruh ve gönlümüzü de, her türlü işimizi de Allah’a döndürebilsek, ALLAH için olabilsek; kıştan sonra baharın, geceden sonra sabahın gelmesi kat’iyetinde, hiç şüphe etmeyelim, ‘YÜCE RABBİMİZ’ ümidimizin pek üzerinde, dünya-ahiret, her türlü güzelliği lütfedecektir. Hep birlikte, herkes sorumluluğu nispetinde, Cenab-ı Hakkın son dönemde bize sunduğu imkan ve nimetleri, razı olduğu şekilde kullanıp değerlendirebilirsek, dünyada da ahirette de esaslı bir “tarih yazacağız’. Altın levhalarla tarihin şeref levhalarına geçeceğiz.
Bir atasözü vardır, ‘Fırsatlar şimşekler gibidir.’
İlahi kriter, Rabbani ölçü, mihenk, ‘edille-i şer’iyedir. Yani kitap, Kur’an-ı Kerimdeki deliller, sünnet, icma-i ümmet ve kıyas-ı fukaha…
Yüce Rabbimizin bir ismi de ‘Sadık-ul va’d’dir. Yani vaadinde duran, söz verdiği şeyi yerine getiren, ahdine sadık olandır. Yeter ki, fert planında, toplum planında, devlet planında yani her halimizde manevi rüştümüzü ispat edelim, liyakat gösterelim.
İstiklal Marşımızda ne deniyor;
‘Doğacaktır, sana vadettiği günler Hakk’ın,
Kimbilir belki yarın, belki yarından da yakın!’
İşte o zaman yıllardır terse dönen feleğin çarkı, bundan sonra insanlık için düze dönecek, şu son birkaç asırdır ağlayan ağlattırılan âlem-i İslam gülecek, insanlık gülecek, bayram edecek inşallah.
Materyalizm, imansız sömürgeci, kalpsiz vicdansız Avrupa kafası, tabiatperestlik, esbabperestlik insanlığı bitirdi, ifsat etti.
Askerlik mesleğinde, harp prensiplerinden şöyle bir prensip vardır. ‘Hiçbir taktik başarı, stratejik hatayı telafi edemez.’
Her şeyde ve her işte, o işe, o şeye göre kriterler, ölçüler vardır. Yapılacak her işte, görevde, özellikle şu zaman ve konumda doğru kriterlerin belirlenmesi hayati önem taşımaktadır. Allah’ın rızasını, rahmetini celbeden kriterlerle, Allah’ın gadabını celbeden kriterler bir olamaz. Sulh-u umumiyi, toplumsal barışı netice veren kriterlerle, fitne ve fesada, çeşit çeşit düşmanlıklara sebep olan şeytani kriterler elbette ki bir olmaz.
Böyle bulduk, böyle gelmiş böyle gider demekle, dünyada kaostan, ahirette Cehennemden başka yere gidilmez.
Her insanın, her devletin, her toplumun hedeflerine, faaliyetlerine göre kriterleri vardır. Kur’an-ı Kerim’de bir çok ayet-i kerimede ifade edilen apaçık insanlık düşmanı olan şeytanın da, şeytanlaşmış insan ve böyle insi şeytanların meydana getirdiği örgüt, toplum ve devletlerin de şeytani kriterleri vardır. HAK yolunda olanlarla, batıl yolda olanların kriterleri farklı farklıdır. Siyonist, masonik, emperyalist, sömürgeci, ırkçı, materyalist, şeytani kriterlerle; KUR’ANÎ, İMANİ, İSLAMİ, İLAHİ kriterler bir olmaz.
İnsanlığı Cennete, saadeti ebediyeye götüren ilahi ölçülerle, kriterlerle, Cehenneme, ebedi şekavete götüren kriter ve ölçüler de ne kadar farklıdır.
ŞİMDİ KENDİMİZE DÖNELİM!...
Fert olarak, dahil olduğumuz topluluk veya toplum olarak, devlet olarak, İslam âlemi olarak dünya devletlerinin meydana getirdiği Birleşmiş Milletler Teşkilatı olarak, faaliyetlerimizde, gayretlerimizde yani yaşantımızda esas aldığımız ölçümüz, kriterlerimiz nelerdir? Neye göre rotamızı belirliyoruz.
Bu ölçüler hangi nispette rahmanidir, şeytanidir, beşeridir, arızidir ?
Hepimiz biliriz şeytan ve şeytana tabi olan insanlık düşmanları, (Kur’an-ı Kerimin ifadesiyle hizbüşşeytan) bugün taşıma araçlarında sıkça kullanılan navigasyon cihazı gibi çalışırlar. Hiç duygusal değillerdir. Her sapmada bıkmadan usanmadan Cehenneme doğru yeni rota oluştururlar. Sahi hiç esaslı kafa yorup, bu güruhun 15 Temmuz sonrası oluşturduğu yeni taktik ve ifsat projelerinin ne kadar farkındayız…?
Dünya denilen Rabbani uzay aracıyla, saatte binlerce kilometre hızla uzay boşluğunda döne döne ahiret âlemine doğru yol alıyoruz.
Hiç şakası yok; Mahşer meydanında, Mahkeme-i Kübra’da, birebir hayatın hesabını bizzat ALLAH’a vereceğiz…
Akıbetimizi; ciddi ciddi düşünmeye, muhakeme etmeğe değmez mi? Ey akıl sahipleri, akıllarımızı nerelerde kullanıyoruz?
Esas aldığımız ölçü ve kriterler; dünyada da ahirette bizi nereye götürür, götürüyor? Gerçek durumumuzun, halimizin ne kadar farkındayız?
Silkinip bir bütün olarak sistematik bir şekilde doğru ayarla kendimizi yenileyip doğru rota oluşturmalıyız.
Yaratılmışlar içinde muhasebe yapabilen tek varlık insandır.
Mevlana Hazretleri ne kadar da manidar söylemiş;
‘Kabri ve ötesini düşünmemek insan olan insanların değil ancak hayvanların kârıdır.’
Şöyle muhteşem ve muazzam kainatta, mahza, mutlak rahmetiyle hepimizi yoktan var edip yaşatan yüce Rabbimizin, biz kullarından bu zamanda, bu şartlarda isteği nedir? Bu yeni gelinen noktada Cenab-ı Hakk’ın rızası nasıl kazanılacaktır? Nimet şükür ister… Şükür nimeti ziyadeleştirir. Küfür, nankörlük nimeti elden çıkarır Allah’ın gadabını celp eder, ahirette de zelil eder.
İşte İlahi kriterlerden birisi…
Kriterler üzerine tefekkür projektörleriyle yürümeye devam ediyoruz.
Konunun alimleri çok iyi bilirler, SAHABE-İ KİRAM döneminde, asr-ı saadette bütün zihinler, marziyyat-ı Rabbaniyeyi ve ahkam-ı İlâhiyeyi anlamak üzere dönerdi. Bütün zihinler istinbat-ı
ahkâma müteveccih idi. Bütün kalpler, ‘Rabbimizin bizden isteği nedir!’ diye merak ederdi. (SÖZLER RNK)
İşte böyle en üst seviyede yaşayan sahabeler, enbiyadan sonra nev’i beşerin en efdali olup insanlık tarihinde en yükseklere çıktılar… Maneviyat semamızın sönmez yıldızları oldular.
Hayat sahnesinde şimdi bizler varız.
Biz ne yapıyoruz, İlâhi kriterlere ne kadar riayet ediyoruz?
Bugünkü dünya hayatındaki ekran karşısında, yüz binlik statlarda daha bilmem nerelerde neler neler yapan, en yüksek heyecan ve bütün ruhlarıyla ‘gooooll…’ diye bağıran Allah’ın kulu olan insanlar aynı heyecan ve gayretle ‘Allah’ deseler dünyamız doğru rotasını bulmuş olmaz mı?
‘Onlar bir ümmetti; geldi geçti. Onların kazandıkları kendilerine, sizin kazandıklarınız da size aittir.’ (Bakara suresi ayet 140)
‘Mutlak hükümdarlık elinde olan Allah, yüceler yücesidir ve O’nun her şeye gücü yeter.’
‘O’ ki, hanginizin daha güzel davranacağını sınamak için ölümü ve hayatı yaratmıştır. O mutlak galiptir, çok bağışlayıcıdır.’ (Mülk suresi ayet 1, 2)
‘Hiç yaratan bilmez mi? O, en ince işleri görüp bilmektedir ve her şeyden haberdardır.’ (Mülk suresi ayet 14)
İLAHİ KRİTERLERDEN
“Ey iman edenler! ADALETİ titizlikle ayakta tutan, kendini, ana-babanız ve akrabanız aleyhinde de olsa Allah için şahitlik eden kimseler olun. (Haklarında şahitlik ettikleriniz) zengin olsunlar, fakir olsunlar Allah onlara (sizlere) daha yakındır. Hislerinize uyup adaletten sapmayın. (Şahitliği eğer, büker (doğru şahitlik etmez), yahut şahitlik etmekten kaçınırsanız (biliniz ki) Allah yaptıklarınızdan haberdardır.” NİSA-135
“Bir kimsenin namazı ve orucu size zarar vermesin (yani; onun namazına ve orucuna bakarak doğru adam olduğunu zannedip ona itimat ederek onunla bir iş yapmayınız). Küçük paralar (menfaatler) ve büyük paralar (menfaatler bahis mevzu olduğu zaman)’daki haline, hareket tarzına bakınız. Yani o namaz kılan, oruç tutan adamın büyük ve küçük menfaatler karşısında ne dereceye kadar dürüstlüğünü muhafaza edebildiğine dikkat ederek ona göre hükmünüzü veriniz, aldanmayınız!” (Hadisi Şerif, Tercüme ve izâhı, Kenzul-Ummal, h. No: 8435)
“Rablerine karşı gelmekten sakınanlar ise, bölük bölük Cennete sevk edilir, oraya varıp da kapıları açıldığında bekçileri onlara: Selam size! Tertemiz geldiniz. Artık ebedi kalmak üzere girin buraya, derler.”
“Onlar: Bize verdiği sözde sadık olan ve bizi, dilediğimiz yerinde oturacağımız bu cennet yurduna vâris kılan Allah’a hamdolsun. İyi amelde bulunanların mükâfatı ne güzelmiş, derler.”
“Melekleri görürsün ki, Rablerine hâmd ile tesbih ederek Arş’ın etrafını kuşatmışlardır. Artık aralarında adaletle hükmolunmuş ve ‘âlemlerin Rabbi olan Allah’a hamdolsun’ denilmiştir.” (Zümer-73-74-75)
SONUÇ
Güneş yerdeki cam parçalarına tabi olmaz. Elindeki aynada tecelli eden, akseden güneşi aynı güneş zannetmek ve ona göre hareket etmek nasıl da büyük bir yanılgıdır. Bin kör içinde bir gören nasıl da farklıdır. Gören bir kimse, kör gibi hareket ederse ona ne denir?
İbrahim Töre

Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.

Yorum Ekle

(*) ile işaretlenmiş zorunlu alanların tümünü doldurduğunuza emin olun. HTML kodları kullanılamaz.

asder logo

Adaleti Savunanlar Derneğinin ilkelerini benimsiyor ve her alanda "adalet"değerini temel alan kural ve uygulamaların gerçekleştirilmesi için mücadele çalışmalarına katılmanın gereğine inanıyorsanız; bizi takip edin...