Dün gerçekleştirilen 8’nci Türk Konseyi; yeni adıyla Türk Devletler Teşkilatı, bölgesinde başat aktör olma yolunda kararlı ve emin adımlarla ilerleyen Türkiye için ve coğrafyamız için son derece stratejik ve umut verici bir hamledir.
Zirvede kabul edilen “İstanbul Bildirisi” ve “Türk Dünyası 2040 Vizyonu” belgesi ile kendi içinde barış ve istikrara katkı yapacak, küresel meselelerin çözümünde öncü rol oynayacak siyasi, ekonomik, kültürel ve toplumsal işbirliğinin geliştirilmesine yönelik kararların alınması ve bunun tüm dünyaya deklare edilmesi tarihi öneme haiz bir gelişme olarak değerlendirilmeli, verilen mesajlar iyi okunmalıdır.
Ülkemin son dönemde Kafkasya, Afrika ve Asya’yı da içine alan bölgede ardarda gerçekleştirdiği diplomatik hamleler birbirinden ayrı gibi görünse de ortak bir gelecek tasavvurunun göstergesi olarak değerlendirilmelidir. Bu gelecek tasavvuru; kendi çıkarları için bu bölgeleri birer kaos ve istikrarsızlık alanı haline getirerek, anarşi, terör, yoksulluk, göç ve kıtlıklara mahkum eden sömürgeci anlayışın belini kıracak ve bu coğrafyayı yeniden barış ve istikrar yurdu haline getirmek üzere daha da gelişecek ve kök salacaktır inşallah.
Gelişmeler umut verici olmakla beraber henüz yolun başında olduğumuzu düşünüyorum. Yapılacak daha çok iş, atılacak daha çok adımlar var. Fakat ülkemin ortaya koyduğu bu güçlü irade ve kararlılıkla ALLAH’ın izniyle kısa zamanda bu girişimlerin meyvelerini vermeye başlayacağını ve “Medeniyetimizin Tabii Yol Haritası” ‘nın gösterdiği istikamette ilerleyerek bizi bu gelecek tasavvurumuza eriştireceğine inanıyorum.
Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip ERDOĞAN’ın da dediği gibi; “İnşaALLAH güneşin yeniden doğudan doğacağı günler yakındır.”
Ves-Selam