Pazar, 31 Temmuz 2022 15:41

Rauf Orbay’ın Lozan’a karşı mücadelesi

Lozan Barış Anlaşması, İngiltere’nin kontrolünde ve istekleri doğrultusunda gerçekleşmiş ve Türkiye’nin milli yeminine aykırı olarak toprakları ve menfaatleri düşman ülkelere terk edilmiştir. Böyle bir sonucun alınmasında tecrübeli diplomatlar yerine diplomasiden anlamayan İsmet Bey gibi beceriksiz kişilerin rolü büyüktür.

Buna mukabil Türkiye’nin çok değerli diplomatları, askerleri ve devlet adamları vardı. Bunların başında Rauf Orbay’ı saymak gerekir. Ne yazık ki İngilizlerin talebi doğrultusunda Heyet-i Temsiliye reisi yani Türkiye’nin o tarihteki Başbakanı olan Rauf Bey yerine İsmet Bey heyet başkanı olarak Lozan’a gönderilmiştir. 

Rauf Bey, asker olarak Trablusgarp Savaşı, Balkan Savaşları ve Birinci Dünya Savaşı’nın çeşitli cephelerinde mücadele etmiş büyük bir denizci ve devlet adamıdır. Milli mücadelenin en önemli kahramanları arasında yer almaktadır. Bu savaşlar esnasında gösterdiği üstün başarılarından dolayı Osmanlı Devleti ve müttefik devletler tarafından toplam 19 adet çeşitli nişan ve madalyalarla ödüllendirilmiştir. Türkiye’nin kuruluşunda ve Misak-ı Milli’nin kabul edilmesinde emeği çok büyüktür.

Rauf Bey’in Lozan Müzakereleri esnasındaki tavrı çok önemlidir. Zira İngiltere’nin çok yakından tanıdığı bu değerli devlet adamına karşı kendi menfaatleri doğrultusunda söz geçirilemeyeceği çok iyi biliniyordu. Bu tarihlerde neler yaşandığını bilmek gerekiyor:

Milli mücadelede elde edilen zaferden sonra Rauf Bey, Lozan Konferansı’nda heyet başkanı olmak istemişti. Ancak Meclis Başkanı, İngilizlerle ters düşmemek adına İsmet Paşa’nın gitmesini istiyordu. Maalesef yabancı dil konusunda çok zayıf olduğu gibi işitme kaybı bulunan bu kişinin bu konferansa başkan olarak gönderilmesi Türkiye için büyük bir faciaya sebep olmuştur. Bu süreçte Başbakanlığın yanı sıra Dışişleri ve Milli Savunma bakanlıklarına da vekâlet eden Rauf Bey; savaş tazminatı, İngilizlerin Birinci Dünya Savaşı öncesinde gasp ettikleri gemiler, Patrikhâne ve özellikle Adalar Denizi meseleleri gibi önemli konularda Meclis Başkanı ile ters düşmüştü.

Rauf Bey bu süreçte aleyhimize cereyan eden bu konular yüzünden Başvekil olarak İsmet Bey’e bir barış anlaşması imzalama yetkisini vermemişti. Fakat devreye Halk Fırkası yetkilileri girerek bu yetki; Konferans süresince büyük skandallara imza atan İsmet Bey’e verdiler. Bu nedenle heyetin Lozan dönüşünde Rauf Bey ile Halk Fırkası arasında ipler tamamen kopmuştu. Rauf Bey, İsmet Bey’in Ankara’ya dönüşünde kendisi ile karşılaşmamak için yurt gezisine çıkmak istemişti. Fakat Meclis Başkanı ve Halk Fırkası yetkilileri, Başbakanlık görevinden istifa etmesi şartıyla bunun gerçekleşebileceğini istediler. Rauf Bey, Lozan Anlaşmasından fevkalade rahatsız idi. Bu nedenle tereddüt etmeden 13 Ağustos 1923 tarihinde istifa etti ve heyeti beklemeden yola çıktı. Önce seçim bölgesi Sivas’a, ardından annesinin ziyareti için İzmir’e gitti.

Rauf Bey Meclis’te yalnız değildi. Kurucu yani Birinci Meclis’in Türkiye’nin aleyhine maddelerle dolu ve Sevr anlaşmasının birçok maddede bire bir kopyası olan Lozan metnini kabul etmeyeceği çok açıktı. Bu nedenle Halk Fırkasının kontrolünde ilk seçimler yapıldı. İkinci Meclis büyük ölçüde Lozan’ı kabul edecek milletvekillerinden meydana geliyordu. Fakat Rauf Bey’in seçilmesine kimse engel olamazdı. Nitekim baba ocağı İstanbul’dan İkinci Dönem Milletvekilliğine seçildi ve Meclis İkinci Başkanı oldu.

Seçimden dört gün sonra Meclis üyelerinin neredeyse yarısının oylamaya katılmadığı Cumhuriyet ilan edilmişti. Rauf Bey, Cumhuriyetin ilânında acele edildiğini beyan ettikten bir müddet sonra Halk Fırkası’ndan ayrılmış ve 17 Kasım 1924 tarihinde kurulan Terakkiperver Fırkasının 30 milletvekili ile kurucuları arasında yer almıştı.

Şeyh Sait İsyanı sonrasında kurulan mahkemeler hızını alamamış Terakkiperver Cumhuriyet Fırkasını irticaya destek verdiği gerekçesiyle 3 Haziran 1925 tarihinde kapatmıştı. Bundan sonra bağımsız kalan Rauf Bey 1926’da Avusturya’ya tedavi için gitmişti. Tedavisi bitince bu seferde Dr. Adnan Adıvar ile eşi Halide Edip Hanım’ın davetini kabul ederek Londra’ya gitti. Ancak yakasını İstiklal mahkemelerinden kurtaramadı.

Rauf Bey Londra’da iken, “İzmir Suikastı” meselesi ortaya atıldı. Ali Çetinkaya’nın (Kel Ali) başkanlık ettiği, İzmir İstiklâl Mahkemesi, memlekette olmayan Rauf Bey’i suîkastle bağlantılı olarak suçlu ilân etti. Halit Paşa’nın katili olduğu gibi aynı zamanda Mahkeme Başkanı olan Başkan Çetinkaya, 26 Ağustos 1926 tarihinde Rauf Bey’i on yıl kalebentliğe, medeni haklardan mah­rum edilmesine ve mallarının haczine hüküm verdi.

Rauf Bey halkın sevgisine mazhar olmuş bir zattı. Bu nedenle suçlamaları hiçbir zaman kabul etmedi. Buna mukabil milletvekilliği sona erdirildi. Rauf Bey, karar temyize kapalı olduğu için 10 yıl yurda dönemedi. İngiltere, Hindistan, Türkistan ve Mısır’da kaldı. “Cum­huriyetin 10. Yıldönümü” münâsebetiyle yayınlanan 26 Ekim 1933 tarihli kanunla affa uğradıysa da, vatana dönmedi. Nedenini soran yakın dostlarına bunun “sûikast suçuna iştirâki kabul” anlamına geleceğini söyleyerek yurda dönmeyeceğini bil­dirdi.

Fakat bir aile büyüğünün Mısır’a gelerek kendisini ikna etmesiyle 1935’te Türkiye’ye döndü. 3 Aralık 1935 tarihli Bakanlar Kurulu Kararı ile emekli aylığına bağlandı. Ayrıca açık bulunan Kastamonu milletvekilliği için, 1939 yılında ara seçiminde aday gösterildi. Ancak Rauf Orbay, 1926 yılında hakkında İstiklâl Mahkemesi tarafından verilen karar değiştirilmedikçe milletvekilliğini kabul etmeyeceğini bildirdi. Bunun üzerine ilgili mahkûmiyet kararı iptal edildi. Ve Kastamonu Milletvekili olarak Meclis’te yerini aldı.

Bununla birlikte Rauf Bey, Kazım Karabekir gibi Meclis’te tek parti olan Cumhuriyet Halk Partisi’ne katılmadı. İkinci Dünya Savaşı devam ederken, 17 Şubat 1942’de, hükümetin talebi üzerine 9 Mart 1944 tarihine kadar sürecek olan Londra Büyükelçiliğine atandı. Türkiye’nin İkinci Dünya savaşına girmeyerek büyük bir yıkımdan kurtulmasında emeği büyüktür, vesselam…

 

Dr.Vehbi KARA

Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.

Yorum Ekle

(*) ile işaretlenmiş zorunlu alanların tümünü doldurduğunuza emin olun. HTML kodları kullanılamaz.

asder logo

Adaleti Savunanlar Derneğinin ilkelerini benimsiyor ve her alanda "adalet"değerini temel alan kural ve uygulamaların gerçekleştirilmesi için mücadele çalışmalarına katılmanın gereğine inanıyorsanız; bizi takip edin...