Taksimdeki bombalama hadisesini PKK üstlen(e)medi. Zira, toplumun, hainler hariç tamamından büyük tepki aldı.

Ancak, zanlının olağanüstü gayretlerle, infaz edilmeden ele geçirilmesi bütün planları bozdu. Nitekim, takiplerden zanlının yok edilmesi talimatı verildiği anlaşılıyor.

Oklar YPG/PYD’yi açık olarak gösterdi. Zaten, devlet geleneğinde pek de görülmemiş şekilde, üst makamdan ABD’ye, senin taziyeni kabul etmiyoruz, mesajı verildi.

HDP’nin başındaki hapiste olan hain de saldırıyı kınıyor, kınamak zorunda kalıyor, ama kınarken de biz sivil halka zarar vermeyiz diyor. Verdiği mesajda bile hainliğini kusuyor.

Bu hadisede, geriye doğru alınacak dersler de var. Kontrolsüz göçün her zaman bir risk oluşturabileceği tekrar görülmüş oldu. Nitekim, zanlının İstanbul’a gelişi, oturumu tamamen kayıt dışı. Özellikle İstanbul’da şu anda uyuyan ve zamanı geldiğinde harekete geçirilecek çok hücre olduğu akıldan uzak değil.

Peki, o halde, ne yapmalı?

Bir kere, HDP siyasi partisi PKK siyasi partisi olarak kabul edilmeli, kapatılmalı ve Meclis’ten bütün hainler kovulmalıdır. Her türlü görüşmeler sonlandırılmalı, asla halkın temsilcisi olarak, bu parti görülmemelidir.

Suriye’nin kuzeyine tekrar gözler çevrilmeli ve ertelenen operasyonlar yeniden masaya yatırılmalıdır,

İkinci elden görüşmeler yapıldığını bildiğimiz Suriye rejimi ile ilişkiler bir kademe daha yukarı çıkarılmalı, YPG/PYD yapılanmasına karşı gerekirse beraber iş birliği yapılmalıdır.

Ülkemizdeki tüm NATO üsleri gözden geçirilmelidir.

İsveç, Finlandiya ülkelerinin NATO’ya alınmasına izin verilmemelidir. Özellikle İsveç’in, tüm uyarılara karşı hain tavrında hiçbir değişiklik görülmemektedir.

Bu önlemler çoğaltılabilir; şimdilik, ilk akla gelenler bunlar diyebiliriz.

Ama öncelikle, PKK Meclis’ten derhal kovulmakla işe başlanmalıdır.

Bu arada, dün, Ankara’da Rus-ABD istihbarat örgütü üst düzey yöneticileri ile MİT görüşmesi vardı. Hayli ilginç, değil mi?

Allah yar ve yardımcımız olsun.

Ekrem Ata