Pazar, 13 Aralık 2020 14:37

Yargı Reformundan Beklentilerimiz

Büyük mücadelelerle geçen 2020 yılının son demlerinde, hükümetin karar aldığı reform niteliğindeki çalışmalardan birisi: “Yargı”…

Niçin? diye sormaya gerek görmeden, geçen yirmi yıla yakın süre zarfında şahit olduğumuz, yönetim erklerinden; yasama ve yürütme arasındaki uyumsuzlukları hatırlamak yeterlidir. Yargıda birleşme(!) hamlesiyle (askeri-sivil) mahkemeler garabetine bir nebze çeki düzen verilmiş olsa da, HSYK hamlesiyle yargıyı kontrolüne alan PDY belası ve nihayet 15 Temmuz kalkışması…

Cumhurbaşkanlığı yönetim sistemini, referandum yoluyla halkın teveccühünün alınarak hayata geçirilmesini hala hazmedemeyip, yeniden parlamenter sisteme dönmekten bahseden siyasi partiler var. Yeni dönem bu yönetim sistemimizde, her ne kadar aşılması gereken çok tümsekler olsa da, dört çeker otomobil gibi bir vites sistemine benzetebileceğimiz Cumhur Başkanlığı yönetim sistemiyle bu hedefe ilerleyebileceğimize inanıyoruz. Zira, daha sistemin ilk yıllarından itibaren uygulanan icraatlardan; sömürgeci batı ülkelerinin ne kadar rahatsızlık duyduğunu; ekonomik, siyasi ve askeri alanda her türlü saldırılarıyla nasıl da ciddi mücadele edilebildiğini görüyor ve Türkiye vatandaşlığından gurur duyabiliyoruz. Bu başarılar, hem milli ve hem de insani ifadelerle, dünya kamuoyunda makes bulmuştur.

Gelelim yargı reformundan beklentilerimize…

12 Eylül 2010 anayasa referandumunda halkın onayına sunulan 25 maddede değişiklik oylaması; Demokratik seçimler sonucu, hükümet etme görevi tevdi edilen milli iradeye, Yargı yoluyla vurulan prangaların çözülme hamlesiydi. O dönemde, 28 Şubat mağduru dindar askerlerin kurduğu Adaleti Savunanlar Derneği olarak; yargıya kapalı işlemlerden kaynaklanan kıyımların, hukuk çerçevesinde hesabının sorulması için kamuoyunda bilgilendirme çalışmalarına katkı sağlamıştık. Yazılı ve görsel medya desteğiyle, yaşanan hukuksuzlukları halka anlatmaya çalışmış ve referandum sonucuna katkı sağlamıştık. Bunun sonucu olarak, YAŞ kararları yargıya açılır açılmaz, mahkemelere müracaat etmiş ve o zaman halen devam eden Askeri mahkemeler eliyle yine reddedilmiştik. Zira hiçbir Askeri mahkeme heyetinde çoğunluk hukukçulardan oluşmadığı gibi, Askeri hiyerarşinin zirvesinin hüsn-ü kabulü olmayacak bir kararın verilmesi mümkün olamıyordu. Bu durumun su yüzüne çıkmasıyla, 28 Şubat ve öncesinden yargı yoluna kapalı kararlarla ordudan re’sen emekliye ay(ı)rılan asker mağdurlara kısmi iade-i itibar verilebilecek bir yasal düzenleme yapılabilmişti. 6191 sk. İçeriğinde ilave bir maddeyle(m:32) özel bir MSB komisyonunda dosyaları incelenecek mağdurlardan, hukuki bir suç içermediği anlaşılanların, kamuda görevlendirilmesi veya yaşı dolanların emeklilik hakkının (kayıp yıllarındaki SGK pirimleri tamamlanarak) emsalleri seviyesinde maaşla emekli edilmesi öngörülmüştü. Bu haklardan yararlananlar ancak müracaat edenlerin yarısı kadarı olmuştur. Diğerlerinin kahir ekseriyeti, YAŞ dönemlerinde ilişiği kesilmesine rağmen YAŞ kararıyla değil de, kararname yoluyla komutan ve bakan onayıyla defteri dürülen mağdurlar olmuştur. Onların resmi mevzuata göre ilişiklerinin kesildiği tarihten itibaren iki ay içinde Askeri Yüksek İdare Mahkemesi(AYİM) ne başvurma haklarının olduğu halde, bu haklarını kullanmamış olmaları gerekçe gösterilmişti. Böyle bir hakkı olduğunun farkında olan çok az kişinin de yine mahkeme yoluyla reddedildiği malum idi. Mezkur kanundan yararlanıp, (TSK’ya değil de!) kamuda memuriyete dönebilen kişilerin ise karşılaştıkları çok farklı sıkıntılar olmuştur. Başlıca menfi algıları; iktidarın askeri(!), bankomat memuru(!),amirinden fazla haksız maaş alan, mesaiye gelmeyen vb. gibi sıralayabiliriz. Lakin, kurumunda çalışma disiplini ve bilgi birikimiyle temayüz ederek terfii makam sahibi temsilcilerimiz de olmuş ve çok fedakarane çalışmalarını sürdürmektedirler.

Yukarıda sadece 6191 sk.dan yararlanan ve yararlanamayan iki grup 28 Şubat mağdurunu anlatmaya çalıştık. Ancak daha başka mağdur sınıfları da vardı. Bunları; inancından dolayı YAŞ dönemlerine yakın TSK’dan ihraç tehdidiyle emekliliğe/istifaya zorlananlar, sözleşme yenileme dönemine kavuşamadan mobbing yoluyla istifa ettirilen Uzman erbaşlar, sivil memurlar… askeri camianın kurbanları olmuştur. Sivil alanda da, başörtüsü mağduru üniversite öğrencileri, sağlık çalışanı bayanlar vb. diğer “kamusal alan” garabetiyle kılık-kıyafetine müdahale edilmek korkusuyla meslek hayatına son verenler olmuştur.

 

Anlatmaya çalışılan mağduriyetlerin; acısını ve cezasını hala çekmekte olan aileler ve mahkumlar hayattayken, öyle çarpık gerçeklikler meydana çıkmıştır ki fıkra gibidir. Bir örnek olarak, istifaya zorlanarak eşinin başörtüsünü açtırmayan bir asker arkadaşımız, işsizlik ve geçim sıkıntısı yaşadığı yıllarda güç-bela kayınpederinin  davetiyle Fransa’ya gitmiş, yıllarca zor şartlarda hayatını idameye çalıştıktan sonra, şimdi TSK’da başörtülü bayan askerlerin varlığına sevinçle karışık duygular içinde isyan ederek; ”beni eşim başörtülü diye dışlayıp istifaya zorlayan iradeden hesap sormak  veya bu mağduriyetimi  telafi etmek benim devletimin görevi değil mi?” diye haklı olarak sormaktadır. Ya da, aşırı borçlanma sebebiyle yine meslekten ihraç edilen bir başka asker arkadaşımızın; o yıllarda devlet imkanlarının yetersiz kalması nedeniyle kendi maddi imkanlarını aşan özel tedavi ihtiyacıyla çocuğunun hayatına bedel olacak maddi borçlanmasına; ”niçin borçlandın?” diye sorulmadan kurban edilmesiyle, dağılan ailesinin hesabını soracak bir kapısı olmamalı mıdır?

Daha binlerce dram ve hayat hikayesi varken, hükümetin yargı reformuna gideceğini açıklaması ve kamuoyunda tartışmaya açılmış olmasından oldukça ümit varız. Açıkçası hükümetimizin, muktedir olamadığını zaman zaman dile getirdiği bu alanda neler yapması gerektiğini tespit anlamında böyle bir adım atması sevindirici bir durumdur. Asker mağdurların yaşadıklarını daha iyi kavrayabilen fertler olarak, 2011 yılındaki konjonktür gereği Hükümetin çıkarabildiği kanuni düzenlemenin, kalıcı bir halde ve kapsamlı bir şekilde düzeltilmesini bekliyoruz. Hatta hukuksuz şekilde ihraç edilen bizler, gerçek bir tarafsız mahkemede yargılanarak, kayıp haklarımızın tazminini talep ederiz. Böylece; kısmen telafi edilmeye çalışılan haklarımızın, hem hükümetin ve hem bizlerin töhmet altında geçirdiğimiz yılların da “ibra”sı anlamını taşıyacaktır. Devletimizin bu düzenlemeden asla ekonomik bir sıkıntıya düşmeyeceğine ve hem de bu yolla mahkeme kararı sonucu suçluların haksız kazançlarına rücu edilerek bir kısım maddi cezalarla bahse konu ekonomik yükün hafifletilmesi mümkün olacaktır. Zira; 2015-18 yıllarında re’sen açılarak 21 general ve üst rütbeli subayın müebbet hapse mahkum edildiği, BÇG davalarında ceza kesilen muhatapların, haksız mal varlıklarının yüzlerce mağdurun tazminatına yeteceğinde şüphe yoktur..!

Aile dramlarına yol açan AB uyum yasaları ve İstanbul sözleşmesi uygulamaları sonucu, Türk-İslam toplumumuzun yapısına ters düşerek, yıllardır telafi edilmesi yönündeki “aile / toplum” dernek ve vakıflarının çalışmalarından yararlanılması da bir fırsat ve beklentimizdir. Zira aile yapımıza saldırı olarak algıladığımız, toplumsal cinsiyet eşitliği garabeti hepimizi derinden yaralamaktadır.

Hak temelli savunuculuk yapan dernekler bağlamında; İnsan Hakları koruyuculuğu konusunda öteden beri iddia edilen çalışmaların devamı ve daha da iyileştirilmesini bekleriz.

Sonuç olarak, devlet-millet barışının tesisi anlamı taşıyacak Yargı reformunun hayırlara vesile olmasını temenni eder, samimi yaklaşım ve ciddi çalışmalara imza atacak; bürokrat ve devlet adamlarına teşekkür ederiz.

Osman KAÇMAZ

Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.

1 yorum

  • Yorum Linki Muhsin Pazar, 13 Aralık 2020 18:40 yazan Muhsin

    Osman kaçmaz konuya vakıf,ancak asıl konuyla muhatap olması gerekenler duymaz görmez.

    Raporla

Yorum Ekle

(*) ile işaretlenmiş zorunlu alanların tümünü doldurduğunuza emin olun. HTML kodları kullanılamaz.

asder logo

Adaleti Savunanlar Derneğinin ilkelerini benimsiyor ve her alanda "adalet"değerini temel alan kural ve uygulamaların gerçekleştirilmesi için mücadele çalışmalarına katılmanın gereğine inanıyorsanız; bizi takip edin...