Perşembe, 22 Eylül 2022 15:24

İNSAN HAKLARI MI?

İnsan hakları bağlamında ülkemizde yapılmak istenenler ile yapılabilenler arasında nasıl bir ilinti olduğunu, hiç düşündünüz mü? Söylem ile eylem benzerliği gerçekte ne derece birbiriyle örtüşüyor, acaba?

            Bazı kesimler çok haklı olsalar da hadise İnsan hakları açısından incelendiği zaman oldukça “haksız”mış gibi ötelenmiş durumda, kanaati vermektedir. Yani, belki onlardan çok daha az haksızlığa uğrayıp, hakkını fazlasıyla alan ve kendilerinden özür dilenen seçkin mağdurlar var.! Hatta, mahkeme kararıyla cezası kesildiği halde, cezasını çekerken saygınlık kazandırılan ve mağdur ettikleri nice başka insanlara rağmen, çeşitli sudan gerekçelerle tahliye edilenler dahi mevcut. Öyle ki, T.C. siyasi hayatına dayatılan askeri darbelerde binlerce vatandaş hapislerde çürütülmüş ve meslek hayatı karartılmış iken, o dönemlerden hüküm giyen darbecilerin, ileri yaşları ve bazı hastalıkları gerekçesiyle evlerine tahliye edilmiş olmaları, maşeri vicdanlarda derin bir “aaaahhh” çektirmektedir…

            28 Şubat post-modern darbesinden sonra da net olarak sayısı tespit edilemeyen öyle çok mağduriyetler yaşandı ki...! Kitaplar yazılsa ciltlerle raf doldurur. Lakin, zinde güçlerin hala üzerlerinden çekmedikleri makus elleri; giderilmek istenen mağduriyetlerin sonuçlanmasını engelleyebiliyor. Tabii bunu açıkça göremiyoruz, öyle etkileşim var ki, bütün zulüm programları entegre olmuş, adeta… Hem kendilerine af vb. menfaatleri dayattırıyorlar, hem de aynı uygulamadan yararlanması gereken gerçek mağdurlar için çifte standardı kurumsallaştırabiliyorlar.

            Ben de bu tür mağduriyet yaşayanlardan bir askerim. 1997 yılından beri hayatımın tarumar edildiği, ailemin bir anda çoluk çocuk ortada bırakıldığı ve yıllardır geçmeyen gönül ağrılarım ile hayatım devam ediyor. Ne verilene sevinebiliyorum ne de nankörlük vasfına tahammül edebiliyorum. Verilmek istenen kısmi haklarımızın bile hiçbirini alamayan kader arkadaşlarımız varken; bize, “verildi”, denilip eksik bırakılan ve tamamen yaralarımızı tedavi etmeyen merhemin, doğru ilaç olmadığını seslendiriyoruz, hukuki bağlamda. Mevcut durumda ise; aldığımız olarak dillendirilenler, bir lütufmuş gibi adeta, “İhsan Hakları” olarak, karşımıza çıkıyor, “İnsan Hakları” yerine…

            Yirmi yıl sonrasında, zaman aşımına uğramış gibi soğutulan gündemimiz, üçüncü nesil evlatlarımız tarafından da artık “nostalji” hikayelerinden öteye geçemeyecek, gibi görünüyor. Geride kalanlarına, “ASDER ile irtibatı kesmeyin!” diye vasiyetler edip, hayatını kaybeden arkadaşlarımız gün be gün artmaya devam ediyor. Eğer, ikinci nesil evladımız, kemale eren yaşlarında babalarının haklarından iade edilebilecek bir nebze imkanlara ulaşacak olurlarsa, kendi çocuklarına babalarının sabır ve dirayetle “İnsan Hakları” mücadelesi verdiklerini anlatabileceklerdir.

Diklenmeden –Dik duruşla…

Osman Kaçmaz, 6191-Emekli

Osman KAÇMAZ

Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.

Yorum Ekle

(*) ile işaretlenmiş zorunlu alanların tümünü doldurduğunuza emin olun. HTML kodları kullanılamaz.

asder logo

Adaleti Savunanlar Derneğinin ilkelerini benimsiyor ve her alanda "adalet"değerini temel alan kural ve uygulamaların gerçekleştirilmesi için mücadele çalışmalarına katılmanın gereğine inanıyorsanız; bizi takip edin...