Pazartesi, 24 Haziran 2013 14:10

Kurtlar Medyası: Zikzaklar

Almanya’da yayınlanan haftalık haber dergisi Der Spiegel, son sayısında Türkçe kapakla çıktı.

 

Gezi Parkı eylemleriyle ilgili on sayfalık özel bir değerlendirmeye yer veren Der Spiegel kapağına “Boyun Eğme” ifadesini hem Almanca, hem de Türkçe olarak yazdı.

Böylece, Alman Medyası’ndaki etkili yayınlardan biri olan Der Spiegel üzerinden, Türkiye’deki eylemcilere “Erdoğan hükümetine karşı direnin” denmiş oldu!

Hürriyet, Der Spiegel’in kapağıyla ilgili haberi ilk sayfasından verdi.

Der Spiegel önceki sayısında Başbakan Erdoğan’ın “çıldırmış bir despotu andırdığını” yazmıştı.

***

Sadece Almanya’nın değil Avrupa’nın da en çok satan gazetesi olan Bild ise Erdoğan’a “Yeni Diktatör” diyerek, Adolf Hitler’e benzetmiştir.

Ayrıca, Erdoğan için “beton kafalı” ifadesini kullanmıştır.

Gezi olaylarıyla ilgili olarak Hürriyet’ in eski Genel Yayın Yönetmeni Ertuğrul Özkök’ün yorumlarına yer vermiştir.

Bild’in yayın yönetmeni Kai Diekmann, Hürriyet yayın kurulu üyesidir.

Bild, Alman derin devletinin sözcüsü konumunda bir yayın organıdır.

Bild’i çıkaran da Axel Springer şirketidir. 

İsrail devletinin en büyük destekçilerindendir.

Axel Springer şirketi, Doğan Yayın Holding’in yüzde 25’ini elinde bulundurmaktadır.

Bild ile Hürriyet, kardeş yayın organı gibidir.

Her ikisi de ABD ve İsrail’in tezleri ve politikaları doğrultusunda yayın yaparlar.

Başbakan Erdoğan’ın 2009 yılı başında Davos’ta İsrail’e rest çekmesine (One Minute Olayı) Avrupa basınında en sert tepkiyi Bild Gazetesi vermişti.

O dönemde Fatih Altaylı, Bild’i çıkaran Axel Springer şirketinin yayın ilkelerindeki üçüncü maddeye dikkat çekmiştir. (5 Şubat 2009)

Üçüncü maddede “İsrail’in çıkarlarını dünya üzerinde korumak” cümlesinin yer aldığını yazmıştır.

Başta Hürriyet olmak üzere Doğan Medyası da Davos’taki One Minute Olayı ile İsrail’in Mavi Marmara Baskını’nda Ankara’ya değil Tel Aviv’e yakın durmuştur.

 

***

Almanya Başbakanı Angela Merkel’in İsrail’le arası çok iyidir.

Aydın Doğan, Merkel’le çok yakındır.

Örneğin, 20 Ocak 2012 tarihli Hürriyet’in ilk sayfasında Angela Merkel’le Aydın Doğan’ın çok samimi bir fotoğrafını hatırlıyoruz.

Doğan Medyası, “dönerci cinayetleri” diye anılan ve Alman derin devleti tarafından işlendiği ortaya çıkan 8’i Türk 10 kişinin katledilmesi olaylarının sahne arkasında neler olduğu konusuna kesinlikle girmemektedir.

Almanya hükümeti cinayetlerin asıl faillerini hala açıklamış değildir. Bundan sonra da ‘aslında ne olduğunu’ açıklaması beklenmemektedir.

Angela Merkel, Gezi eylemleriyle ilgili olarak Türk polisinin tavrından dolayı dehşete düştüğünü, “Şokta” olduğunu söylemiştir.

Almanya’da 2000-2007 yılları arasında 8’i Türk 10 kişinin katledilmesinden dolayı, Merkel’in dehşete düştüğünü veya “şoka” girdiğini gören ya da işiten olmamıştır.

Gezi eylemlerinden sonra, Angela Merkel “Olaylar nedeniyle Türkiye’yi G-8 gündemine alabiliriz” diyerek bir anlamda Ankara’ya tehdit mesajı göndermiştir.

Uzun bir süre Türkiye’nin AB’ye tam üyeliğinden değil “Sadece imtiyazlı ortaklığından” söz eden Merkel, bir süre evvel “İmtiyazlı ortaklık artık gündemimizde değil” diye konuşarak Türkiye’nin AB üyeliğiyle ilgili olumlu sinyaller vermişti.

Almanya’da Eylül ayında yapılacak federal seçimler öncesinde Angela Merkel’in partisi seçim programında Türkiye’ye yer ayırmıştır.

Bu metinde, Türkiye’nin AB üyeliğine karşı çıkılıyor, daha da ileriye gidilerek artık “imtiyazlı ortaklık” kategorisi dahi istenmiyor!

Almanya hükümetinin Türkiye’ye karşı hasmane tavrı bir defa daha ortaya çıkmıştır.

Türkiye’de, Kurtlar Medyası’nın lokomotifi konumundaki Doğan Grubu’nun veya Doğan Medyası’nın…

Almanya devleti, hükümeti ve medyası ile çok yakın ilişkileri ele alındığında, Yeni Türkiye’ye karşı perde arkasında aslında nasıl bir işbirliği içinde bulunduklarını görmek zor değildir.

***

Yeni Şafak Gazetesi’nin 21 Haziran 2013 tarihli manşetinde “DEUTSCHE BANK KİRLİ TAKAS” başlığıyla “Gezi Parkı Dosyası” açılıyordu.

Yeni Şafak’ın haberinde…

28 Şubat sürecinin tetiklediği 2001 ekonomik krizinde başrol oynayan Alman Deutsche Bank’ın Gezi eylemlerini fırsata çevirdiği…

Bankanın, aracı kurumu ‘Deutsche Yabancı’ eliyle 7 Haziran’da borsanın en çok işlem gören sekiz şirketinin hisselerini CitiBank’tan aldığı, şüpheli takasta karın 187 Milyon TL’yi geçtiğinden söz ediliyordu.

***

Küresel finans krizinin patladığı 2008 yılının sonbaharında, Türkiye’deki büyük sermayenin ünlü isimleri yani baronlar IMF ile yeni bir stand-by anlaşması yapılması için AK Parti hükümetine baskı yapmışlar, ancak sonuç alamamışlardı.

O dönemde, Hasan Cemal işadamlarının ağzından, IMF ile bir an önce anlaşma yapılmasının gerektiği tezini Milliyet’teki sütununda işliyordu.

Hasan Cemal, 22 Kasım 2008’de şöyle yazıyordu:

“IMF ile anlaşma kapıda mı? Öyle gözüküyor, süreç hızlandı. Bir bankacı şöyle dedi: İlle de yumurtanın kapıya mı dayanması mı lazım? Bu yola daha önce gitseydik çok daha iyi olurdu”

Doğan Medyası’nda da IMF ile yeni bir anlaşmayı dayatan yazılar kaleme alınıyordu.

Bu arada, IMF anlaşması dayatanlara bir Alman bankası, hazırladığı “Küresel kriz sonrasında IMF’den kredi ihtiyacı duyacak ülkeler listesi” ile ekleniyordu.

Hangi banka olduğunu söyleyeyim…

Aydın Doğan’la ortak şirketi olduğu ortaya çıkan Deutsche Bank…

“Türkiye’nin 90 milyara ihtiyacı olabilir” diye açıklama yapmıştı!

Türkiye, küresel mali krizin en sert şekilde estiği bir dönemde IMF’den krediye ihtiyaç duymadığı gibi, 2010 yılında IMF ile yollarını ayırmıştır.

Kısa bir süre evvel de IMF’ye olan borçlarını tamamlamıştır.

Baronların ve onlara bağlı Kurtlar Medyası’nın IMF dayatmacılığı ve lobiciliği iflas etmiştir.

***

Doğan Grubu’na ait CNN Türk televizyonu, CNN International’ın Türkiye’deki kardeşidir.

2012 yılında American Turkish Society Ödülü’nü medya devi Turner ile 14 yıldır ortak olan CNN Türk almıştır. (20 Ekim 2012, Hürriyet)

Doğan TV Yönetim Kurulu Başkanı Arzuhan Yalçındağ CNN Türk adına ödülü ünlü işadamı Donald Trumph’ın elinden alırken,

CNN International’ın ünlü ekran yüzü Christiane Amanpour ve Aydın Doğan’ın damadı Mehmet Ali Yalçındağ ile “Baronlar Baronu” Rahmi Koç geceye katılan isimler arasında dikkat çekiyordu.

***

CNN Türk editörlerinden Ahu Özyurt, Gezi protestoları için “Bu Tahrir değildir, daha da ötesidir” diye yazmıştır. (6 Haziran 2013)

Özyurt, AOL tarafından satın alınan Huffington Post adlı Amerikan merkezli internet sitesinde iki yıl önce yayınlanan yazısında da Tayyip Erdoğan’ı Saddam’a benzetmiş ve ABD Başkanı Obama'dan Başbakan Erdoğan'a baskı kurmasını istemişti.

(16 Şubat 2011)

Ahu Özyurt, 2009 yılında İsrail’de ağırlanan yedi Türk medya mensubu arasındaydı.

***

CNN International, Gezi Parkı protestolarında Türkiye aleyhinde gayretkeş bir yayıncılık yaptı.

Daha da ileriye gitti ve Başbakan Erdoğan’ın Kazlıçeşme’de yaptığı son dönemin en kalabalık mitingini “hükümet karşıtı” bir mitingmiş gibi gösterdi.

Eğer İstanbul Dolmabahçe’deki Başbakanlık Ofisi eylemciler tarafından ele geçirilmiş olsaydı, CNN International oradan yayın yapmak üzere hazırdı!

Christiane Amanpour, Taksim’deki olayların canlı yayını esnasında CNN International stüdyosuna telefonla bağlanan Başbakanlık Danışmanı İbrahim Kalın’ın “Ellerinde molotof kokteylleriyle, taşlarla sopalarla, aynı saldırıların eylemciler tarafından Beyaz Saray’a yapıldığını hayal edebilir misiniz?” şeklindeki sorusunu “Program sona erdi, şov bitti” diyerek cevaplandırmadan yarıda kesmiştir.

O canlı yayında, Christiane Amanpour’la birlikte CNN International’ın da gardı düşmüştür.

Amanpour, Kalın’a cevap verememiş…

Köşeye sıkıştığı anda yayını keserek tahammülsüzlüğünü göstermiştir.

***

Turkuvaz Grubu’ nun amiral gazetesi Sabah’ın patronunun bir diğer gazetesi olan Takvim Tazetesinde Christiane Amanpour’la ilgili ilginç bir “mizansen” yapıldı, daha doğrusu hayali bir röportaj yayınlandı.

“Kirli İtiraf” manşetiyle verilen sözde röportajda Amanpour yalan haberler için “Her şeyi para için yaptık” diyordu!

(18 Haziran 2013)

Takvim manşetinden büyük puntolarla verdiği bu hayali röportajla alakalı olarak birinci sayfasında okuyucusunu uyaran herhangi bir ibare koymadı.

Ancak…

İç sayfalarda yer alan bir notta “röportajın gerçek olmadığı” okuyuculara duyuruluyordu!

Haberin devamındaki bu küçük notta “CNN Gezi Parkı olaylarını tüm dünyaya yalanlarla duyurdu. Biz de affınıza sığınarak CNN’in anlayacağı dilden bir asparagas haber yaptık. Mevlüt Yüksel’in Christiane Amanpour röportajı gerçek dışıdır” denilmişti.

Böylece gazetenin sadece ilk sayfasını okuyanlar için röportajı gerçek sanma yani yanılma durumu ortaya çıkıyordu.

Sevgili okuyucularım…

Burada daha farklı bir konunun üzerinde durmak istiyorum…

O da, asparagas haberin bir anlamda aktörlüğünü yapan Takvim Haber Müdürü Mevlüt Yüksel’in zikzaklarıdır.

Haberde imzası, birinci sayfadaki manşette resmi olan Mevlüt Yüksel, bundan iki ay evvel CNN International’ın ABD’nin Atlanta şehrindeki merkezine gitmiş ve televizyonun stüdyolarını gezmişti.

Mevlüt Yüksel, twitter hesabında iki ay önce CNN International hakkında şunları yazmıştır:

*CNN muhteşem. Biz Türkiye’de gazetecilik mi yapıyoruz?

*İnsana yani gazeteciye yatırımı burada görüyorsunuz. Hatta hissediyorsunuz.

*Gazetecilik gerçek manada yapılınca CNN oluyor.

Mevlüt Yüksel, CNN’in merkezini ziyaret edince iyice havaya girip “CNN’den teklif aldım. Türkiye, Ortadoğu, Kafkaslar, Balkanlardan sorumlu editör oldum. Ben Atlanta’da kalıyorum. Elveda Türkiye, merhaba Amerika” diye espriler yapıyordu.

***

Mevlüt Yüksel, geçen Mart ayında Takvim’de altı gün süre ile yayınlanan Cem Uzan Röportajı’na katılan ekipte yer alan ve görüşmeyi fotoğraflayan isimdi.

Takvim’in Cem Uzan’la Paris’te gerçekleştirdiği o röportajı gazetenin Genel Yayın Yönetmeni Ergün Diler ile Ankara Temsilcisi Mehmet Çetingüleç yapmıştı.

Cem Uzan görüşmesi, A Haber ekranlarında da geniş bir biçimde yayınlandı.

Röportajın Takvim’de yayınlanmasından kısa bir süre ne oldu?

Fransa’ya sığınan işadamı Cem Uzan’ın…

Ve ailesinin de aralarında bulunduğu 44 sanığın İmar Bankası’na yönelik yargılandıkları dava sonuçlandı.

Mahkeme Uzan’a 18 yıl 5 ay hapis ve 4.4 milyar liralık para cezası kesti.

Altı gün boyunca Cem Uzan’ı manşete çeken Ergün Diler, bu haberi gazetesinin manşetinden görmedi.

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, Cem Uzan’ın dolandırıcılık ve zimmet suçlarından yargılandığı davada 18 yıl 5 ay hapis cezasına çarptırılmasıyla ilgili olarak…

“Daha önce Uzan’la ilgili Türkiye’nin haklarına yapışmış en büyük sülüklerden birisi demiştim…

Bu olumsuzluktan kurtuluyoruz inşallah” diye konuştu.

Serhat Albayrak, Cengiz Er ve Ergün Diler…

Bu olayda, AK Parti Hükümeti’nin ve Başbakan Erdoğan’ın imajına zarar vermiş olmadılar mı?

***

Ergün Diler, Takvim’deki köşesinde…

Son aylardaki birçok yazısında dünyadaki hâkim gücün “Londra” olduğunu iddia ediyor.

Türkiye’deki tüm darbelerin arkasında ABD yerine İngiltere’nin olduğunu öne sürüyor.

Ayrıca, “Bizim temel yanılgımız Amerikan patenti ile gelenlerin birçoğunun İngiliz olduğunu görememektedir. Mesela NATO’yu kuran akıl da İngiliz’dir!” diyor. (18 Haziran 2013)

Ergün Diler’in zikzakları, Haber Müdürü Mevlüt Yüksel’inkilerden çok daha ileri bir seviyededir.

Takvim Genel Yayın Yönetmeni, sabah.com.tr’ye verdiği, 22 Haziran 2011 tarihli ve “Ergün Diler Şato’yu anlatıyor” başlıklı röportajda…

Yazmış olduğu “Şato” adlı kitabıyla ilgili, “Kitapta elimizde bir Şato var bu Şato Türkiye’yi yönetiyor. Şato’dan kasıt da Amerika ve MOSSAD sanırım” sorusuna şu cevabı vermektedir:

“ABD-İsrail aslında…

MOSSAD, İsrail demek…

Türkiye içindeki Amerika’nın ve İsrail’in ne kadar etkin ve dominant olduğuna, hayatımızın her aşamasında ne kadar bulunduklarına işaret ettim.”

Ergün Diler, aynı röportajda bir başka soruya da şu karşılığı veriyor:

“İkinci Dünya Savaşı ile birlikte Amerika amiyane tabirle Avrupa’ya çöküyor! Almanya giderek yayılan bir güçken, Amerika savaşın kaderini değiştiriyor.

Bunu koç ve oyuncuları arasındaki ilişki gibi düşünmek lazım! Bu adamlar Avrupa’nın koçu oluyorlar. Biz güçlüyüz diyorlar ve mahallede kuralları bunlar koyuyorlar.

İtalya’da Gladio, Yunanistan’da Sheepskin, Belçika’da SDRA8, Fransa’da Rüzgâr Gülü, İspanya’da GAL olarak karşımıza çıkıyorlar. Takma adlarla ülkelere devletçikleri yerleştiriyorlar. Yerleştikleri en önemli ve en büyük devlet de Türkiye…”

***

2011 yılında bunları söylerken “İngiltere” ortada yok, ama 2013’teki yazılarında birdenbire “Londra” ortaya çıkıyor ve İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra da hem dünyada hem de Türkiye’de tüm süreçleri “Londra” belirliyor!

***

İkinci Dünya Savaşı’nın sonuçlanmasıyla birlikte dünya sathında egemenliği İngiltere’nin elinden alan ABD, Türkiye’deki darbelerin tamamında sahne arkasındaki birincil güç, ana unsur olmuştur.

İkinci Dünya Savaşı’nda, İngiltere Almanya’nın (Hitler’in) elinden ABD’nin savaşa girmesiyle birlikte kurtulmuştur.

İkinci Dünya Savaşı’nın bitiminden 4 yıl sonra 1949’da NATO’yu kuran…

 İngiltere değil, ABD’dir.

İngiltere, İsrail ile birlikte ABD’nin yanındaki temel güçler arasındadır, ancak her ikisi de ilk sıradaki güç değildir.

***

Ergün Diler, bir başka yazısında da “ABD, World Trade Center’ı vurarak hem içindeki hem de Londra’daki baronlara savaş açıyordu! Bush’un başlattığı atak şimdi Obama ile daha yumuşak bir şekilde ve Türkiye’nin ortaklığıyla devam ediyordu!” demektedir.

İkiz Kuleleri, ABD derin devleti vurmuştur, ancak bunu yapan ABD derinleri Bush’u da getiren veya Bush’un arkasındaki derin Neo-Con’lardır.

Aynı çizgide yer aldıkları Londra’daki baronlara karşı savaş açmaları mevzu bahis olmadığı gibi…

Uydurma gerekçelerle tezgâhladıkları Irak İşgali’ni de Londra ile birlikte yapmışlardır.

Ayrıca, Bush’la Obama’yı aynı kulvarda kabul etmek de mümkün değildir.

***

Ergün Diler, 21 Kasım 2011 tarihli yazısında şöyle demektedir:

“Cumhurbaşkanı Abdullah Gül dün Kraliçe’nin özel konuğu olarak İngiltere’ye gitti. Giderken beraberinde yerli bir firmadan aldığı el işi çantayı da hediye olarak götürdü. (..)

Gül’ün hediye tercihine gelmeden önce isterseniz 2008’e dönelim. Gül Cumhurbaşkanı seçildikten bir süre sonra İngiltere Kraliçesi Elizabeth Ankara’ya geldi. (..)

Kraliçe, kendi elleriyle taktığı nişanla Yeni Türkiye’yi resmen tanıdığını tüm dünyaya duyurdu. Yüzyıllarca bölgede istedikleri gibi at oynatan İngilizler bu kez Ankara’dan yükselen sese saygı duyuyorlardı. Yanınızdayız mesajı veriyorlardı. Zaten yapacakları fazla bir şey de yoktu. Bu anlamlı ziyaretten üç yıl sonra Gül iadeyi ziyarette bulunmak için dün İngiltere’ye uçtu…”

Bu satırlarla, Ergün Diler’in son zamanlarda “Londra” hakkında yazdıkları çelişmektedir.

Takvim’ in Ankara Temsilcisi Mehmet Çetingüleç, “Ergün Diler için “hayali yazıyor.”  Demektedir.

Çetingüleç, bu iddiasına kanıt olarak ta Ergün Diler’ in yazılarında çok kullandığı ;“Uzun yıllar Genelkurmay’ da ve MGK’ da görev yapmış bir eski dostum” veya “ Koyu kahve montlu, fötr şapkalı bir dostum”, “ Erken saatte telefonla arayan bir dost” gibi isimsiz kahramanları gösteriyor.

 

ÇETREFİLLİ SORULAR

Cemaate ait Zaman gazetesinin yazarı İhsan Dağı da “zikzak çizenler” arasındadır.

AK Parti eski milletvekili Zeynep Dağı’nın eşi olan akademisyen İhsan Dağı, yakın zamana kadar AK Parti Hükümeti’nin en önde gelen destekçileri arasında yer alıyor iken, belli bir süredir hükümete ‘bindiren’ yazıları ile dikkat çekmektedir.

Böyle olmasının nedeni…

Eşinin, 12 Haziran 2011 seçimlerinde milletvekili adayı yapılmayışı mıdır?

MİT Olayı’ndan bu yana Cemaat ile AK Parti Hükümeti arasında yaşanan ciddi ihtilaf mıdır?

Yoksa her ikisi birden midir?

***

İhsan Dağı, Gezi eylemleri gündemiyle ilgili olarak da Erdoğan ve Hükümet’in karşısında yer almıştır.

Yeni Şafak yazarı Cem Küçük, 16 Haziran 2013 tarihli yazısında, İhsan Dağı’nın çelişkilerini bariz bir biçimde ortaya koymuş ve Zaman yazarını zor durumda bırakmıştır.

 

İhsan Dağı, 07 Haziran 2013 tarihli Zaman'da şunları yazmıştır:

“Bakıyorum da, son dönemde sürekli 'Yeni Türkiye'den söz edenler Gezi olayını hâlâ 'eski Türkiye' ezberleriyle konuşmaya ve yazmaya devam ediyorlar. Olayları ya 'dış mihraklar'a bağlıyorlar, ya da 'iç komplolara'. 

Sosyoloji bilenler de bunu yapıyor, siyaset bilimi okuyanlar da...

Şimdi de sosyolojik veya politik analizler yerine 'komplo teorileri'nden geçilmiyor ortalıkta...

 Olayları tetikleyen cuma sabahı baskınını polisin içindeki birilerine bağlayan komplocular bile var.

Herkesin gözü önünde cereyan eden olaylara bakmak yerine komplo analizleriyle hem kendilerini yanıltıyor, hem de Başbakan'ı aldatıyorlar.

Toplumsal bir tepkiyi sadece örgütlere ve komplolara bağlayarak olayların kökenlerini anlamazlıktan geliyorlar...”

***   

Bu satırların sahibi İhsan Dağı...

8 Mart 2011'de Zaman'da...

“AK Parti seçimle devrilmezse, ne olur?” başlıklı yazısında Mısır-Tahrir’deki olayları ele alırken şunları yazmıştır:

“Olayın bir de bölgesel ve küresel boyutu var.

Ortadoğu'da meydana gelen gelişmeler bir yandan Türkiye'nin profilini yükseltirken bir yandan da riskler yaratıyor.

Bölgede etkisi yükselen Türkiye'ye karşı kıskançlıklar ve düşmanlıklar da artıyor. İsrail, Türkiye'nin ardından bölgedeki önemli bir ülkeyi, Mısır'ı da 'kaybetti'.

Mısır ile Türkiye arasında 'sandviç' olmaktan korkuyor.

(..)

İsrail, böyle bir sıkışmışlıktan çıkmak, Türkiye'yi yeniden 28 Şubat günlerinde olduğu gibi koşulsuz yanına çekmek için AK Parti karşıtı bazı 'organizasyonlar'ı destekleyebilir.

Arkasına ABD'nin güçlü İsrail lobilerini ve AK Parti'den uzun süredir kurtulmak isteyen 'neo-con'ları alarak Türkiye'deki bazı 'çılgın Türkler'e 'yürü' diyebilir.

Bana kalırsa son zamanlarda böyle bir ihtimalin zemini hazırlanıyor. İçte ve dışta 'demokrasi dışı' arayışların böylesine kesiştiği bir durumda herkesin dikkatli olması gerek...”

***

Böyle durumlarda ne dediğimi, çoktandır biliyorsunuz...

Dün dündür, bugün İhsan Dağı’dır!

 

***

Gezi eylemleriyle ilgili olarak Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a ‘bindiren’ yazılar kaleme alan Zaman yazarı Şahin Alpay’ın…

 

28 Şubat sürecinden birkaç ay evvel, Başbakan Necmettin Erbakan’a“Padişah Müsveddesi” dediğini biliyor muydunuz?

 

Milliyet Gazetesinin 21 Ocak 1997 tarihli nüshasında yer alan “Erbakan’a hakaret davası” başlıklı haber, Erbakan’ın Şahin Alpay’a açtığı dava ile ilgili gelişmeleri içermektedir.

 

Deniz Baykal’ın kaset operasyonuyla devrilmesinden ve yerine Kemal Kılıçdaroğlu’nun geçmesinden hemen sonra ‘Yaşlı Kurt’ İshak Alaton’u evinde ziyaret eden Şahin Alpay’dan başkası değildi.

İshak Alaton, Alpay’a “CHP’ye en büyük kötülüğü Deniz Baykal yapmıştır” diye konuşmuştur ve bu cümle Alpay’ın Zaman’daki 27 Mayıs 2010 tarihli köşesinde yer almıştır.

Şahin Alpay’ın…

İshak Alaton’un sahne arkasından yönettiği ‘Kurtlar Medyası’ organizasyonundaki fonksiyonu nedir?

***

Gezi Parkı eylemlerinin medyadaki en önde gelen destekçilerinden olan Cumhuriyet Gazetesi’nin yazarı Leyla Tavşanoğlu…

Bir süre evvel Pennsylvania’ya giderek Gülen’le görüşmüştür.

Katıldığı bir televizyon programında Erkam Tufan’ın sorularını cevaplayan Tavşanoğlu ile Tufan arasında şu diyalog geçmiştir:

Tufan: Hikmet Çetinkaya’ya da sormuştum. Kendisi de medyada bunu yazılmasını müsaade ettiği için söyleyeceğim. ‘Gülen Hareketi Türkiye için bir tehlike mi?’ diye sormuştum ‘Hayır’ demişti, ‘Ben tehlike olarak görmüyorum’ demişti…

Tavşanoğlu: Ben de görmüyorum…”

***

Uzun yıllar boyunca Gülen Hareketi ile ilgili olarak yazdığı menfi yazılarıyla da tanınan Hikmet Çetinkaya’daki bu değişikliğin sırrı nedir?

***

 Tevfik DİKER

Tevfik Diker

Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.
Bu kategoriden diğerleri: « Ne Dediysek O! Oyunu Çevik Bozdu »

Yorum Ekle

(*) ile işaretlenmiş zorunlu alanların tümünü doldurduğunuza emin olun. HTML kodları kullanılamaz.

asder logo

Adaleti Savunanlar Derneğinin ilkelerini benimsiyor ve her alanda "adalet"değerini temel alan kural ve uygulamaların gerçekleştirilmesi için mücadele çalışmalarına katılmanın gereğine inanıyorsanız; bizi takip edin...