Perşembe, 16 Ekim 2008 03:15

Akrediteyim!..

Akrediteyim!..
Serdar ARSEVEN

Evet; Öyle!.. Genelkurmay’ın değilse de... Bünyeden “yargısız infaz yoluyla” atılanların... Yani YAŞ mağdurlarının “akredite”siyim!.. Öbür tarafın akrediteleri arasında, “Ergenekon terör örgütü” sanıkları bile varken... Benim akredite olduğum bu kesimi temsil eden “ASDER” adlı “hak ve özgürlük hareketinin” “akrediteleri” arasında “terör örgütü sanığı” bir adam dahi yok!..

Bu bakımdan...
Bu akreditasyon ziyadesiyle mutluluk verici...
Efendim;
Uzatmadan;
“Gazeteniz, bütün bir milletin ve tabii ki bütün mağdurların gönlünde çok özel bir yere sahiptir” notuyla, “TSK üzerine faydalı düşünceler” başlıklı yazım üzerine kaleme alınmış o özel makaleyi bilginize sunmuş olayım...
Buyurun:
“Askeri meselelere General bakışı”:
Serdar Bey,
Anadolu’da Vakit gazetesindeki ve Habervaktim internet sitesindeki 14 Ekim 2008 tarihli “TSK üzerine faydalı düşünceler” başlıklı yazınızı okudum. YAŞ mağdurlarının kurduğu Adaleti Savunanlar Derneği (ASDER) Genel Başkanı olarak, şahsım ve Dernek mensuplarımız adına, hassasiyetinizden dolayı ve meselemize vukufiyetle yaklaştığınız için teşekkür ederim.
İnanan mükellefler için askerlik kutsal bir görev; inanan profesyoneller için ise kutsal bir meslektir. İslâmî inancının şuurunda vatanî görevine başlayan yükümlüler, hizmetlerini, nöbetlerini ve gerektiğinde muharebe görevlerini; profesyoneller ise mesleklerini, ibadet gibi yerine getirirler. Peygamber Ocağı olarak bildikleri Silahlı Kuvvetlerimiz de, kendilerini Peygamberimizden tevarüs eden bu ruhun hissedarı olarak görürler.
Sizin de belirttiğiniz gibi; yasal bir suç isnat edilmeden, yargılanmadan, yargı önünde aklanma hakkı da ellerinden alınarak, YAŞ Kararları ile Silahlı Kuvvetlerden, re’sen emekli edilen subay ve astsubaylar, kutsal kabul ettikleri askerlik mesleğinden ve kendilerine verilen her türlü görevden ayrılmayı katiyyen düşünmeyen ve canları pahasına da olsa görevlerini yerine getirmek isteyen kişilerdir. Geçmişlerinde sadece başarı ve amirlerinin takdirleri vardır.
Geçtiğimiz yıl vuku bulan Dağlıca Baskınından ve TSK’ya, TBMM tarafından sınır ötesi harekat yetkisi verilmesinden sonra, milli ve manevî duyguları depreşen bir grup arkadaşımız, horlanarak Silahlı Kuvvetlerden çıkarılmalarına rağmen, TSK’nin yapacağı sınır ötesi harekâtta kendilerine de görev verilmesi için dilekçe ile müracaat etmek için müsaade istemişlerdir. Bu istek Derneğimizce değerlendirilmiş, uygulama imkanı olmadığı için müsaade edilmemiştir.
Geriye dönüp baktığımda, Tugay Komutanı iken, OHAL Bölgesindeki iç güvenlik birliklerine Tugaydan görevlendirilen bir yüzbaşı ile bir üsteğmen, bu göreve gitmemek için firar etmişlerdi. Yüzbaşı bir buçuk ay kadar firarda kaldıktan sonra döndü ve cezasını çekerek görevine devam etti. Üsteğmen ise, benim görevde bulunduğum bir seneyi aşkın süre sonra dahi firarını devam ettiriyordu.
Kimsenin vatan sevgisini, görev şuurunu ve cesaretini sorgulamak gibi bir niyetimiz ve bu değerlerin sadece YAŞ’zedelere mahsus olduğu hususunda bir iddiamız yoktur. Ancak firar edenler, irtica ile suçlananlardan değillerdi. Bununla ilgili bir hatıramı şahsıma ait web sitesinde bulabilirsiniz. http://www.adnantanriverdi.com/index.asp?adresi=1090
“Bu başarılı askerler ordudan atılmasaydı ‘Terörle mücadelede daha başarılı olmaz mıydık’” diye soruyorsunuz. Peşin söylüyorum. Evet, daha başarılı olurduk.
Terörle mücadele, inanç ister, azim ister, kararlılık ister, cesaret ister, bilgi ve beceri ister. Bu yeteneklerin hepsi istisnasız YAŞ’zedelerin hepsinde mevcuttur. 1995 Aralık Şûrasında YAŞ Kararları ile 44 subay ve astsubay ihraç edilmişti. 20’si benim tugayımdandı. Her biri çalışkanlığı ile temayüz etmişti. BİRLİĞİN LOKOMOTİFİ GİBİYDİLER. 28 ŞUBAT SÜRECİNDE 1612 SUBAY VE ASTSUBAY İNANÇLARINDAN DOLAYI TASFİYE EDİLMİŞTİR. 500’ü Derneğimizin aktif üyesidir. Arkadaşların çoğunu da emekli olduktan sonra tanıdım. Hepsine kefil olurum.
Terörizmle mücadele, bölge insanı ile iletişim kurabilen güvenlik güçleri ile en etkin şekilde yürütülebilir. Bizimle Kürt Halkı arasındaki müşterek değerlerin başında dinimiz gelir. Dini değerlerimiz, müşterek bütün değerlerimizin birleştiricisidir. Camide, cemaatte birlikte olabilen insanlar, birbirlerine daha çok güvenirler; makam, memuriyet, kızgınlık, kırgınlık, mal, mülk, ırk, soy, sop ortadan kalkar, aralarında sadece kardeşlik duygusu kalır. YAŞ’zedeler, bölge insanına kardeşçe duyguları can-ı gönülden gösterirler. Kendi doğal yaşantıları da bölge insanının yanında olmasını sağlar.
1990 yılında Malazgirt’e Alay Komutanı olarak atanmıştım. Kaymakama iadei ziyaret için Kaymakamlığa gitmiştim. Hükümet Konağına makam aracı ile vardığımda, koridorlarda insanlar oturuyordu. Beni ve aracımızı gördükleri halde umursamaz şekilde sohbetlerini sürdürüyorlardı. Onları “Selâmün aleyküm” diyerek Allah’ın selamı ile selamladığımda, hepsi sanki komut almış gibi ayağa kalkarak selamıma cevap verdiler. Arkamda Kaymakamlık Özel Kalem Müdürü vardı. Bölgenin insanıydı. Sessizce “İnsanlar bunu bekliyorlar” dediğini duydum.
İnsanlar kendi değerlerini, idarecilerinde de görürlerse gönülden bağlanırlar. YAŞ’zedeler görevde bulunsalardı, her taburda birkaç tane olmaları bile terörle mücadeleyi bugünküne nazaran daha güçlü kılardı.
Serdar Bey,
Bu fırsattan istifade, bir gerçeği sizinle paylaşmak istiyorum. YAŞ Kararları ile re’sen emekli edilen arkadaşların büyük bir çoğunluğu, inançlarına uygun yeni, tertemiz bir hayatı yeniden kurarak, yaşamlarını huzurlu bir şekilde sürdürüyorlar. Sadece kendilerine bu muameleyi reva görenlere biraz kırgınlar. Kin bile duymuyorlar. Bir kapıyı kapayan Allah (cc) onlara belki daha mutlu yeni bir kapı açmıştır. Ama esas kaybeden, Ordumuz ve milletimiz olmuştur.
YAŞ mağduru üyelerimiz, inancını yaşayabilmek için dünya rütbe, makam ve menfaatlerini elinin tersi ile itebilen, Türkiye’de değil, tüm dünyada nadir rastlanabilen müstesna insanlardır. Ordumuz, milletimizle ordumuzun arasında bağ olabilecek, milletin çoğuna ait olan değerlerin temsilcilerini bünyesinden söküp atmıştır. Bunun sıkıntısı daha uzun süre hissedilecektir.
Umarım, Ağustos 2008 şûrasına hakim olan akl-ı selim, sonraki şûra’larda da hakim olur da, hukuk dışı tasfiyeler tekerrür etmez.
Hak ve hukuk tanır yazınız ve içeriği için tekrar teşekkür eder, Kaleminize ve Yüreğinize kuvvet diler, sevgi ve selamlarımı sunarım. 14 Ekim 2008
Adnan Tanrıverdi
(E)Tuğgeneral
ASDER Gnl. Bşk

Serdar Arseven

Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.

Yorum Ekle

(*) ile işaretlenmiş zorunlu alanların tümünü doldurduğunuza emin olun. HTML kodları kullanılamaz.

asder logo

Adaleti Savunanlar Derneğinin ilkelerini benimsiyor ve her alanda "adalet"değerini temel alan kural ve uygulamaların gerçekleştirilmesi için mücadele çalışmalarına katılmanın gereğine inanıyorsanız; bizi takip edin...