Uyarı

JUser: :_load: 526 kimlikli kullanıcı yüklenemiyor.
JUser: :_load: 520 kimlikli kullanıcı yüklenemiyor.
JUser: :_load: 473 kimlikli kullanıcı yüklenemiyor.
JUser: :_load: 461 kimlikli kullanıcı yüklenemiyor.
Pazar, 05 Eylül 2010 14:57

Evetin bana ne faydası olacak diyorsanız

"Türkiye’deki kurulu düzen yalan, iki yüzlülük ve çifte standart üzeride dönüyor" diyen Prof. Tarhan, referandumu toplumsal dinamizmin önü açılacak bastırılmış korkular ve duygular dağıtma şansı olarak görüyor.

Türkiye’deki kurulu düzen yalan, iki yüzlülük ve çifte standart üzeride dönüyor. Eğer “Hayır” oyları yüksek çıkarsa asker  tekrar kışladan çıkacak ve her şeye karışmaya başlayacaktır. Eğer “Evet” oyları fazla çıkarsa toplumsal dinamizmin önü açılacak bastırılmış korkular ve duygular dağılacaktır.

Böylece ortalama Türk insanını kaliteli yaşama kavuşturamayan, zenginliği sahil kentlerine ve yetkiyi zorbalar grubuna toplayan kurulu düzen deşifre olacaktır.

Kanıtlar...

1-Sistemin adı demokratik ama sistem kötü bir demokrasi rolü oynuyor. Çünkü 1960’dan beri siyaset “Asker ne der?” sorusunu sorarak çalışabildi. Ekonomi ve para getirme hariç her konuda son sözü asker söyledi.

Asker iç tehdit adı altında toplumun yarısını fişledi. Devlet içinde Anadolu çocuklarının önü kapatıldı. MGK da siviller fırçalandı. Faili meçhuller 17 bin kişiyi buldu. Güvensizlik ortamı sonucu terör ve kimlik savaşları ile enerjimizi boşa harcadık. Bütun bunlar demokrasi adı altında icra edildi.

2-Sistemde askeri vesayet o kadar ileri ki rejim hiçbir vatandaşına güvenmiyor. Militerleşme ve askeri vesayeti anlamak için MGK nın işleyişini bilmek gerekir.

Milli Güvenlik Kurulunda bazı masalar vardır. “Rektörlerden  ve öğretim üyelerinde sorumlu ve onları fişleyen kurmay yüzbaşı” veya “İş adamlarından sorumlu onları fişleyen kurmay yüzbaşı” veya “Vakıflardan sorumlu onları fişleyen kurmay yüzbaşı”.... gibi masalar vardı.

Şu anda resmen bu masalar başka kozmik alanlarda devam ediyor. Hazırda referandumun bitmesini bekliyorlar. Hayır oyları çıkarsa siyaset normalleşme yönünde değil vesayet yönünde gidecektir. Fişlemeler de kaldığı yerden devam edecektir.

3-Devlet evrensel kurallara uygun yaşamak isteyen vatandaşına güvenmiyor.Hukuka uygun yaşayan vatandaşına güvenmeyen bir devlet olurmu? Şu anda sistemimiz böyle. Adalet dağıtması gereken yüksek yargıçlar “Mücadelemiz sürecektir” diyor. Tarafsızlığı olgu olarak düşünmeyen askeri akılın yargıda varlığı hukuk cinayetidir.

4-Devlet vatandaşını adam yerine koymuyor. Bazı ebevenler vardır çocuklarına “Sana güveniyorum ama başkalarına güvenmiyorum” diyerek çocuğunu değersizleştirir. Şeklen çocuğunu seviyordur ama onun artık büyüdüğünü görmüyordur.

Bu durumda çocuğun “Anne Baba ben büyüdüm” demesi gerekir. Bu karşılığı vermezse korumacılık, tembellik ve kolaycılık devam eder. Fakat artık yetenekler gelişemez.

Hem “Hakimiyet kayıtsız şarttsız milletindir” de hemde “Sana güveniyorum ama çevremiz düşman dolu hem daha sen büyümedin ve cahilsin “ de. Bunun adı “Ebeveyn narsisizmidir”.

Anayasa değişikliği istemeyenler gerçekte “Bana vasi gerekir” diyorlar.

4-Devlet kendini kutsal görüyor. Böylece sorgulamadan itaat istiyor. Aslında kutsal olan kişiler ve kurumlar değil eylemler kutsaldır. Şehitlik, askerlik veya aile gibi işleyişler kutsaldır ordaki bireyler ve kurumlar kutsal olamaz. Askerlik kutsaldır ordu değil. Annelik kutsaldır anne değil. Anneni çocuğuna zulmetme özgürlüğü yoktur. Devletin vatandaşına zulmetme özgürlüğü yoktur.

Halk oylamasında “evet” oyları yüksek çıkarsa toplum devlete karşı “Ben büyüdüm” demiş olacaktır. Kendini büyümemiş görenlere bir diyeceğimiz yok ama Türkiye neden batının gerisinde kaldı da dememeleri gerekir bu durumda.

5- Sistem korkular üzerine kurulu. Şu anda Hayır oyu vereceklerde ciddi korkular var. “Eğer evetler çoğunlukta çıkarsa Kürdistan kurulur. Eğer evetler fazla çıkarsa hepimiz eşarp takmak zorunda kalırız” diyen o kadar çok insan varki.

Korkutarak toplumu yönetme biçimi olan faşizmin bu versiyonuna onay verecek “Hayır” cılar bir daha düşünmelilerdir. AB ye girme yolundaki Türkiye de bu korkular temelsizdir, vehimdir, yanılgıdır.

6-Ahmet Altan geçenlerde “Devlet psikanaliz divanına yatırılmalı” dedi. Aslında hiç divana gerek yok herşey o kadar açık ki.

Devlet ”Çevremiz düşman dolu, Türkün Türk’ten başka dostu yoktur, dış güçler kardeş kavgasının sebebidir, Ya sev ya terk et” gibi argümanları kullanıyor. Kanıt istendiğinde de sadece önyargılar ve kalıp düşüncelerden oluşan “üretilmiş ve yetiştirilmiş” korkular öne sürülüyor. Somut ve kanıt değeri  olan hiç bir bilgi  yok.

Paranoyak bir devlet anlayışı ile yönetilmeyi doğal kabul eden hayırcılar çok yanlış yapıyorlar.

7-Kontrgerilladan veya gizli komitelerden korkup nemelazım diyenlere bir sözüm var. Nemelazımcılık yalancılığın bir türüdür ve geleceğimizi çalar.

Mevlana’nanın dediği gibi “Fare huylulara kedi bey olur”. Kendine güveni olmayan vatandaşa da diktatörler bey olur.

Seni adam yerine koymayan kuyruk olarak gören sisteme  sessiz kalıp kalmama işte seçim bu.

Prof. Dr. Nevzat Tarhan - Haber 7
Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.

Son Düzenlenme Pazartesi, 06 Eylül 2010 14:57
Prof.Dr. Nevzat Tarhan

Yönetim Kurulu Başkanı

www.nevzattarhan.com | Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.

6 yorum

  • Yorum Linki Halim Pazar, 19 Eylül 2010 16:19 yazan Halim

    http://www.aksiyon.com.tr/aksiyon/newsDetail_getNewsById.action?sectionId=178&newsId=27527
    Merhaba Nevzat Hocam,

    insaallah iyisinizdir. Yazilarini ve programlarinizi takip ediyorum,
    Ben halim Daglar . 1990 agustosda ayrilmim. Simdi Kanada dayim
    calismalariniz tebrik ederim. buralarda yapmamiz gereken varsa
    beklerim
    Halim Daglar

    F16 ekibindeyken YAŞ mağduru oldu, şimdi referandumu bekliyor
    ZAFER ÖZCAN
    Sayı: 822 / Tarih : 06-09-2010


    Halim Dağların başarılı askerî kariyeri, eşinin başörtüsü sebebiyle sona erer. İşkence gördükten sonra ordudan atılan Dağlar, hakkını aramak için referandum sonucunu bekliyor.



    Aksiyon Etkileşim Kutusu


    Video Foto Ses

    Yazdır Arkadaşıma Gönder

    Yorum yazın

    Yorum Ekle






    1986 yılında, Silahlı Kuvvetler beni 1200 kişi arasından seçerek 16 arkadaşımla birlikte F16 projesi çerçevesinde Amerikaya eğitime gönderdi. Bir yıl sonra döndüm ve F16 projesinin kurucuları arasına girdim. 1988 yılında evlendim, eşim başörtülüydü. 1989da Etimesgut Hava İkmal Komutanlığına görev diye çağırıldım ama gözlerim bağlandı ve hücre hapsine atıldım. Hücrede 28 gün işkence gördüm. Ben işkence görürken eşim GATAda doğum yapmış. Bana baba olduğumu, eşime de hapiste olduğumu söylemediler. 1990 yılındaki Yüksek Askerî Şûra (YAŞ)da ordudan disiplinsizlik suçuyla atıldım.

    Bu sözler, Silahlı Kuvvetlerin en parlak mensuplarından biriyken en verimli döneminde YAŞ kararıyla ordudan atılan Halim Dağlara ait. 30 Ağustos 1980de Gaziemir Hava Astsubay Okulundan uçak bakım motor teknisyeni olarak mezun olan Dağlar; Eskişehir, Malatya ve Ankarada görev yapar. 1986 yılında, Türk Silahlı Kuvvetlerinin F16 projesinde görev yapmak üzere seçilir. Bu proje için 1200 aday vardır. Sonuçta 16 kişilik ekibin arasına girmeyi başarır. Uçak motor kursu için Amerikanın çeşitli eyaletlerinde bir yıllık eğitim sürecinden geçer. Kursu başarıyla bitirip tekrar Türkiyeye döndükten sonra F16 projesinin kurucuları arasında yer alır. Ankarada bulunan, eski adıyla Mürted, yeni adıyla Akıncılar F16 Üssünde görev yapar.

    Halim Dağları, F16 gibi çok kritik bir görevden, önce hücreye, ardından da çok sevdiği mesleğinden atılmaya götüren süreç, 1988 yılındaki evliliğinden sonra başlar. Halim Beyin eşi başörtülüdür. İlk başlarda her şey yolunda gibi görünürken, evlendikten bir yıl sonra, 28 Kasım 1989da Etimesgut Hava İkmal Komutanlığına görev kaydıyla çağırılır. Burada kendine verilecek görevi beklerken, gözleri bağlanarak hücreye atılır. Hapse atıldığı gün, hamile eşinin doğum için GATAya gittiğinden haberi yoktur. Eşine de kocasının durumu haber verilmez. Halim Beyin eşi doğum yapar ancak eşinin görevini bırakıp böylesine önemli bir günde yanına gelmemesine, hatta bir telefon bile etmemesine çok bozulmuştur! Oysa genç astsubayın, eşinin durumundan haberi bile yoktur. Kendisine, bir oğlunun olduğu, ancak 10 gün sonra haber verilir.

    BİR ANDA NASIL HAİN OLDUM!

    Halim Dağların 28 günlük hücre hapsi tam bir işkence sürecine çevrilir. Hücreye atıldığının ilk dört günü kimseyle görüştürülmez, ne ile suçlandığını bile bilmemektedir. Dördüncü günün sonunda, gözleri bağlanarak sorguya götürülür. Eşinin neden başörtülü olduğunu ve nasıl bir irticai yapılanmanın içinde bulunduğunu sorarlar. Kendisinden kimlere bağlı çalıştığına dair isim istenir. Kimseye bağlı olmadığını, mesleğinde başarılı olduğunu ve eşinin kendi tercihi ile başını örttüğünü söylediğinde ağır hakaretlerle sorgu odasından çıkarılır. Sorgunun devamında yaşadıklarını ise şöyle anlatıyor: Bana 7 gün uykusuzluk cezası verdiler. Yatağımı hücreden aldılar. Bir sandalye ve soğuktan donmamam için bir battaniye verdiler. Çünkü kasım ayıydı ve Ankarada kar yağıyordu. 7 gün boyunca gece gündüz 10 dakikada bir nöbetçi asker kapıyı açıp uyumayacaksınız diyordu. Uykusuzluğa bir de açlık ekleniyordu. Çünkü hücrede verdikleri yemeği, içine ilaç koyup iradem dışında konuştururlar diye fazla yiyemiyordum. En çok ağrıma giden, başarılı bir astsubayken bir anda vatan haini muamelesi görmek oldu.

    7 gün sonunda uykusuzluk cezası kaldırılır genç astsubayın. Hücrede kaldığı 28 gün boyunca odanın ışıkları 24 saat açık tutulur, pencereler ise tahtalarla kapalıdır. Dışarısı ile hiçbir irtibat kurulmasına izin verilmez. Halim Bey, tuvalete bile gözleri bağlı ve askerlerin kollarında gidip geldiğini anlatıyor. Devam eden sorgularda ordudan atılacağı ve Mamak Askerî Cezaevine gönderileceği, eğer konuşmazsa orada yıllarca kalacağı söylenir. O ise sürekli ülkesine hizmet etmek istediğini ifade etmektedir. Bunun üzerine sorgudaki subaylar, Sen devlete hizmet etmek istiyorsan, senin gibilerin isimlerini ver. Yoksa F16 pilotu da olsan bizim gözümüzde bir hiçsin. derler. Bütün işkence ve hakaretlere rağmen Halim Dağlar, hakkındaki iddiaları kabul etmez. Kendisiyle ilgili iddiaların tamamını reddeder. Sonuçta 28 günlük işkence ve hücre hapsinden sonuç çıkmaz ve evine gönderilir.

    Evine geldiğinde, kendisini görevde zanneden eşi Nurten Hanımın psikolojisi bozulur. Nurten Dağlar perişan hâldedir. Halim Bey 29 günlük olan oğlu Yusufu ilk kez görmüştür. Ağustos 1990daki YAŞ toplantısında ordudan atılan Halim Dağlar, uzun süre iş bulamaz. Aldığı çok iyi eğitime rağmen bütün kapılar yüzüne kapanır. Bir süre özel sektörde şansını denedikten sonra 1997 yılında ailesini de alarak Kanadaya yerleşir. Türk Silahlı Kuvvetlerinde aldığı eğitimi ve uçak motor konusundaki bilgi birikimini artık bu ülkede kullanma imkânı bulmuştur. Dağlar, 10 yıldır Kanadada uçak motor fabrikasında çalışıyor ve hayatını bu ülkede sürdürüyor.

    EVET ÇIKARSA MAĞDURİYETLER BİTER

    Aslında hayatında yaşadığı mağduriyetleri çok fazla dillendiren bir isim değil o. Gördüğü haksızlıklara rağmen devletine karşı bir küskünlüğü ve kırgınlığı yok. Tek isteği, referandumdan güçlü bir evet çıkması ve böylelikle kendi yaşadığı sıkıntıları bundan sonra başkalarının yaşamaması. Referandumda çıkacak evet oylarını bir intikam veya hesaplaşma gibi görmüyor; sadece mağduriyetlerin, haksızlıkların, hukuksuzlukların sona erme fırsatı olarak değerlendiriyor. Sadece kendisinin değil, kendi gibi pek çok başarılı astsubayın, haksız yere hem işkence gördüğünü hem de ordudan atıldığını belirterek referandumun en azından insanların yıllarca arayamadıkları haklarını arama fırsatı vereceğine inanıyor. Yurt dışında kaldığı yıllar boyunca başından geçenleri kimseye anlatmadığını belirterek Türkiyenin ve Türk Ordusunun yıpranmasını istemediğinin altını çiziyor. Dağlar, Silahlı Kuvvetlere ve ülkemize bir sitemimiz yoktur. Bizim tepkimiz ordunun içindeki Ergenekonculara, cuntacılara, darbecilere karşıdır. Referandum işte bunlarla bir hesaplaşma fırsatıdır. diyor.

    YAŞ mağduru arkadaşlarıyla sürekli görüştüklerini belirten Dağlar, 21 yıldır bu günü beklediklerini belirtiyor. Darbeci zihniyetin Türkiyenin gelişiminin önünde duramayacağını vurgulayarak referandumda evet kararı çıktıktan sonra kanuni hakları için hukuk mücadelesini başlatacaklarını söylüyor. 21 yıl gecikmeli de olsa haklarını aramalarının önemine değinen Halim Dağlar, en azından çocukları ve gelecek nesiller için bunu yapmanın bir görev olduğunu ifade ediyor.



    06.09.2010


    ZAFER ÖZCAN

    Raporla
  • Yorum Linki samiyotsa Cumartesi, 18 Eylül 2010 18:29 yazan samiyotsa

    YAPILACAK DÜZENLEMELERLE İNŞALLAH BÜTÜN HAKLARIMIZ GERİ VERİLECEK....

    Raporla
  • Yorum Linki ahmet balcık Salı, 14 Eylül 2010 16:44 yazan ahmet balcık

    inşaalah hakkımızda hayırlısı olur

    Raporla
  • Yorum Linki HAŞİMŞEK Pazartesi, 13 Eylül 2010 17:50 yazan HAŞİMŞEK

    ŞAHSINIZDA REFERANDUM SONUCU BÜTÜN MADUR KARDEŞLERİMİZE HAYIRLI OLSUN
    ALLAH(C.C.) YAR VE YARDIMCIMIZ OLSUN.Amin

    Raporla
  • Yorum Linki melike Salı, 07 Eylül 2010 17:17 yazan melike

    sayın nevzat tarhan hocamın ağzına sağlık.bi konu ancak bu kadar açık ve anlaşılır yazılabilir teşekkür ederiz.
    hulusi semerci
    yaş zede.

    Raporla
  • Yorum Linki merhabalar Salı, 07 Eylül 2010 08:28 yazan merhabalar

    aslında bu yazınıza yorum değil, direk sizden sitenizden bi'ricada bulunmak için yazıyorum. burada yazılan çoğu şeyi öyle çok seviyorumki,eşimle dostumla paylaşmak istiyorum sürekli. o yüzden bi'istekde bulunmak istiyorum. yazıların, haberlerin altında diğer paylaşım sitelerinde paylaşmak için, paylaşım linkleri koysanız ne kadar yararlı olur bizim için. direk o linklerden istediğimiz sitede paylaşabiliriz bu güzel yazıları,yaşanmışlarınızı ve sesimizi biraz daha fazla duyurmak adına çok yararlı olacağını düşünüyorum. burayıda böyle bi'istek için meşgul ettim biliyorum hakkınızı helal edin. kolay gelsin.

    Raporla

Yorum Ekle

(*) ile işaretlenmiş zorunlu alanların tümünü doldurduğunuza emin olun. HTML kodları kullanılamaz.

asder logo

Adaleti Savunanlar Derneğinin ilkelerini benimsiyor ve her alanda "adalet"değerini temel alan kural ve uygulamaların gerçekleştirilmesi için mücadele çalışmalarına katılmanın gereğine inanıyorsanız; bizi takip edin...