Pazartesi, 29 Nisan 2013 14:10

AKİL İNSANLAR ESKİŞEHİR TEMASLARI

Eskişehir’de Akil Heyetle Olan Temaslarımız

Çözüm ve barış süreciyle  ilgili olarak 27 Nisan’da  başkanlığını Ahmet Taşgetiren’in yaptığı “Akil İnsanlar İç Anadolu Heyeti”  temaslarda bulunmak üzere Eskişehir’e geldiler. Hilal Kaplan Hanımefendinin telefonla arayarak bizzat daveti üzerine  ben ve  Araştırmacı Metin Galip, Anemon Otel’deki toplantıya iştirak ettik. STK’lar, kanaat önderleri ve iş adamlarının katılmış olduğu toplantı oldukça olumlu bir havada geçti. Söz alarak konuştuğum toplantıda gerek heyet üyeleri gerekse katılımcılar, asker kökenli bizlerin sürece destek vermemizden büyük memnuniyet duyduklarını ifade ederek bire bir teşekkürlerini dile getirdiler. Toplantı sonrası Genel Merkezimizin sürece destek amaçlı yayınladığı bildiriyi ve heyetin talebi üzerine görüş ve önerilerimin olduğu metni heyete sundum. Sözlü ve yazılı olarak sunduğum görüş ve önerilerimi siz değerli dostlarımla aşağıda paylaşıyorum:

“Otuz yıldır devam eden bir asimetrik savaşla karşı karşıyayız. Unutulmamalıdır ki, asimetrik savaşın kazananı olmaz. Her iki tarafın da yapması gereken kanın durmasını sağlamaktır. Bu sürecin; “stratejik iletişimle” yani kamu diplomasisiyle çözüm yolları genişletilmelidir. Asimetrik savaşta nasıl ki halk desteği savaşan taraflar için hayati bir durumsa, barış sürecinde de halk desteği bir o kadar  hayatidir.

Toplumun bütün kesimlerine, bilinen klasik usullerle kanın durmasının mümkün olmadığının ve barışın ancak diyalogla gelebileceğinin benimsetilmesi önemlidir. Bu diyalog ise yatay olmalı ve halkı politik olarak sürece katabilmelidir.

Barışın dilini oluşturabilmek için her türlü enstrümanı kullanabilmeliyiz. Tıpkı Bask bölgesinde olduğu gibi, mesela Türklerin yoğun yaşadıkları bölgelerde Türk ve Kürt annelerden oluşan “barış ve kardeşlik platformları” oluşturulmalı ve  “Artık Yeter, Kan İstemiyoruz” hareketi gibi benzeri faaliyetlerle barışın dilinin yakalanması  gerekir.

Neden bu halk askerden evladının sağ salim gelmesi yerine, kapısını çalan komutana “Vatan Sağ olsun” desin. Halkın bu kaygılardan kurtulmanın yolunun bu süreçten geçtiğine ikna edilmesi elzemdir.

 

Böyle bir süreçte, özellikle de çekilme sürecinde öfkeyi alevlendirebilecek her türlü medyatik unsura dikkat etmek gerekir; bütün dünyada benzer örnekleri olan süreçlerde medya desteğinin öneminin altı bir kez daha çizilmelidir. 11 Eylül saldırılarında Amerikan medyasının izlediği politika unutulmamalıdır. Her iki tarafta da ırkçı duyguları kışkırtacak argümanların bertaraf edilmesi sürecin sağlıklı işlemesine hiç kuşkusuz en büyük katkıyı sağlayacaktır. Toplumu tahrik ve tahrip eden, mesela TRT-1’de yayınlanmaya devam eden  “Sakarya-Fırat”  gibi dizilere  medya yöneticileri tedbir almalıdır.

Çekilme sürecinde, kamu diplomasisi açısından sürecin başarılı gittiğiyle alakalı olarak, Endonezya’da Özgür Açe Hareketi’nin silahlarının tarafsız komisyon tarafından teslim alınarak, sembolik olarak kamuoyuna açık bir şekilde imha edilmesi gibi bir usul uygulanabilir.

Bu süreç uzun ve yavaş bir süreçtir. En azından belli bir güveni, sürece dahil olmayı sağlayacak şekilde güvensizliğin en aza  indirilmesi zaman alır.Burada sabır ve itidal önemlidir.Boşaltılmış köyleri doldurursunuz,göç edenleri yurtlarına tekrar geri dönmelerini sağlarsınız, kırılan dökülen fiziki şeyleri yerine koyarsınız ancak, insanların kafalarındaki ve kalplerindeki kırıkların tamirinin zaman alacağı unutulmamalıdır.

Ayrışmış bir toplum yapısından uzak durulmalıdır. Geçmişte acı çekmiş her kesimden insanların psikolojik halleri dikkate alınmalı ve bir tarafın travması tedavi edilirken diğer tarafa yeni travmalar yaşatılmamalıdır.

Barışın kökleşmesi için kuşakların değişmesi, çatışma sürecini hiç yaşamamış kuşakların gelmesi gerekiyor.

Bu süreçte elbette şu da unutulmamalıdır; aslında sorunu çözecek olanlar onu doğrudan yaşayanlardır.

Çizgi filmin meşhur sahnesini hepimiz biliriz; tilki uçurumun kenarına varır fakat yürümeye devam eder. Ayaklarının altında hiçbir şey olmadığının farkında değildir bile. Ancak aşağıya bakıp durumu idrak etmesiyle birlikte düşmeye başlar. Bizler durumu idrak etmeyen ve sürece karşı çıkanlara “Hey siz aşağıya bakın” dememiz gerekiyor.

Son Düzenlenme Perşembe, 02 Mayıs 2013 10:20
Hüseyin Caner AKKURT

Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.

Yorum Ekle

(*) ile işaretlenmiş zorunlu alanların tümünü doldurduğunuza emin olun. HTML kodları kullanılamaz.

asder logo

Adaleti Savunanlar Derneğinin ilkelerini benimsiyor ve her alanda "adalet"değerini temel alan kural ve uygulamaların gerçekleştirilmesi için mücadele çalışmalarına katılmanın gereğine inanıyorsanız; bizi takip edin...