Cuma, 21 Haziran 2013 17:12

PADİŞAHIN İŞİ NE?(*)

Garip bir telaş ile baktı Sultan Murad Han,

Seslendi sadrazamı Siyavuşa: Hazırlan!

Nişanlardan sıyrılıp, oldular iki molla.

Tebdil-i kıyafetle revan oldular yola.

Rüyada verilmişti olacaklardan haber.

Beyazıd-Vefa-Zeyrek…koşturdular beraber.

Unkapanına varıp soluklandığı yerde,

Yatan garip bir ceset gördüler az ilerde.

Molla kılıklı Sultan bakar ki ahaliye.

Mevtanın adı çıkmış sarhoş,hovarda diye.

-Bulaşma ona,derler serserinin biridir.

Usta nalıncı amma beynamazın tekidir.

Keselerle para kazanır akşama kadar.

Onu da yosmalara yahut müskire harcar…

Uzaklaşır oradan öfkeyle mahalleli.

Sadrazam da oradan ayrılmak ister belli.

-Sultanım der,mevta için denenler bakın böyle.

-Olmaz der Sultan Murat. “Bırakamayız öyle”

Millet bu; çeker gider bir şey de diyemeyiz.

Lakin tebamızdandır ondan da mesuluz biz.

 Farz-ı kifayedir malum,namazı meyyitin.

Vazifemiz oldu artık onu gasletmek-tekfin.

Siyavuş yönelse de, Mahalle camiine,

Fatih’i layık gördü Sultan, emanetine.

Yıkarken fark edilir mevtanın yüzünde nur.

Manalı bir tebessüm gözlerinden okunur.

Yıkarlar , kefenlerler sıra gelir namaza.

Birkaç mü’min tabutu yüklenirler omuza.

Mevta musalladayken,Siyavuş paşa birden;

-Defnetmek olmaz dedi ehline bildirmeden.

-Haklısın dedi Sultan.”-Ezana da var daha.

Cüz okurken Siyavuş,döndü Sultan bir daha.

Kızgın mahalleliden buldu birilerini.

Sordu biraz önceki o meyyitin evini.

Molla kılık padişah koşup o eve vardı.

Pir-i fani bir kadın karşıladı Murad’ı.

 

Kendini bildirmeden,önce sorup halini.

Kadıncağıza dedi, efendinin mevtini.

-Anlatır mısın, dedi:Zevcin ahvali neydi?

-Ne diyeyim ki oğul? Veli kulun biriydi.

-Ama şarap alırmış her gün para sayarak.

Yosmalar getirirmiş hep peşine takarak.

-Ah oğul! dedi, hafif tebessüm etti önce.

Ahali öyle bilir. Dilimin döndüğünce:

Yapma bey!derdim ona millet yanlış anlıyor,

Olayın iç yüzünü bu insanlar bilmiyor,

Para sayıp aldığın şarapları helaya,

Döktüğünü bilen kim?Kim vakuf bu olaya?

“Allah biliyor” derdi.”Onun bilmesi yeter”.

Yoksa ümmet haramı içecek,daha beter.

İrkilmişti padişah,-Ya o mimli kadınlar?

-Ta ki kapıya kadar onları getirirdi.

Ücretlerini öder, bana teslim ederdi.

Efendi çeker gider,gelen hatunlara ben,

İlmihal yada,kıssa okurdum peygamberden.

Bir çokları böylece Allaha tövbe etti,

Lakin bizim efendi o töhmet ile gitti.

Donup kalmıştı Sultan;-Ya cemaatin terki?

-Çok uzak camilere giderdi o, yeter ki:

İmam tekbir alırken Kabeyi görmeliydi.

Halk da ne derse desin.Onu hak bilmeliydi.

Kabrini kendi kazıp hazır etmişti lakin.

Kabirle iş bitmiyor,ya namazı? ya tekfin?

Efendinin durumu işte böyleydi oğul.

Derdim hep,namazını kılmaya gelmez dört kul.

Sultan Murad merakla:De hele ana! dedi:

Sen bunları söylerken,O ne cevap verirdi?

Bir tebessüm karıştı gözyaşı inişine.

-Üzülme hatun, derdi: “Padişahın işi ne?”

 

(*)Sultan 3.Murad Hanı,Sadrazam Siyavuşu,Hikayenin kahramanı Nalıncı Babayı (Muhammed Mimi Edendi) ve büyük edip Ömer Seyfettin’i rahmetle anıyoruz.

 

                                                                                                                    Ramazan ALTINTAŞ

 

 

Ramazan ALTINTAŞ

Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.

Yorum Ekle

(*) ile işaretlenmiş zorunlu alanların tümünü doldurduğunuza emin olun. HTML kodları kullanılamaz.

asder logo

Adaleti Savunanlar Derneğinin ilkelerini benimsiyor ve her alanda "adalet"değerini temel alan kural ve uygulamaların gerçekleştirilmesi için mücadele çalışmalarına katılmanın gereğine inanıyorsanız; bizi takip edin...