Pazartesi, 21 Ekim 2013 11:26

Darbe tehlikesi bitti mi?

Değerli arkadaşımız Yakup EVİRGEN’in sitemizde yayınlanan 14 Şubat 2013 tarihli yazısını tekrar okumanızı öneririm. “TELEVİZYONA DEĞİL, TAHRİR’E BAK” konu başlıklı yazıda henüz Mursi iş başında idi. Tahrir meydanında ufak ufak olaylar başlamıştı. Cılız muhalefet sesleri yükseliyordu. Ancak Türkiye de dâhil olmak üzere görsel medyada adeta kızılca kıyametler koparılıyordu. (Gezi olaylarına ne kadar benziyor değil mi?)

Yazıdan önce kısa bir alıntı yapmak istiyorum.

“Dokuz günlük Mısır seyahatimin yedi gününü Kahire’de geçirdim. Otelim Tahrir meydanın tam göbeğine bakan konumda idi. İsmini de vereyim ”CITY VIEW”. Gelelim Tahrir meydanındaki duruma. Meydan içindeki refüjlere rastgele kurulmuş derme çatma 20 kadar çadır. Araç trafiği olmadığı için meydandan kestirme giden insanlar. Ben de gece ve gündüz saatlerinde çadırların arasından birkaç defa geçtim. Çevredeki dükkânlar açık ve kaldırımlar insan dolu. Kimsenin meydandakileri umursadığı yok. Zaten dikkat çeken bir şey de yok. Çünkü gündüz saatlerinde ortada gösterici de yok. Muhtemelen çadırlarında uyuyorlar. Akşam olduğunda kameralar gelmişse 50 ye yakın gösterici bir araya geliyor ve kameralara 5 dakikalık slogan atılıyor. Çekimden sonra ortada yine kimse yok. Marjinal partilere MOSSAD tarafından para yardımı yapıldığı ve göstericilere para verildiği halkın arasında bile söylenir olmuş.

Peki, haftalardır bu insanlar niye Tahrir’de pinekler? Niye halk bunları görmezden gelmektedir. 20 milyon civarında insanın yaşadığı bilinen Kahire halkı neden devrim öncesi gibi Tahrir’e akmaz. Şehrin en merkezi yeri olan Tahrir’den geçenlerin bir kısmı bile 40-50 kişilik gruba destek verseler meydan yarım saatte dolar taşar. Gerçek bu iken Batı medyası, Türk medyası niye ortalığı yangın yeri gibi göstermektedir?”

Yazı bu şekilde devam ediyor. Haklı olarak da Yakup Bey bu kadar cılız sesle seyreden bir olay etrafında dünya ve Türkiye medyasının tavrını anlamlandırmaya ve sorgulamaya çalışıyordu. Sonrası malum. Şubat ayında başlayan olaylar derin güçlerin provokasyonu, dünya medyasının yoğun desteği ile gayet profesyonel bir şekilde yönetilerek bilinçli bir şekilde ama sabırla devam ettirildi. Artık Haziran ayına gelindiğinde başlangıçta 20-30 çadırlık bir topluluk sesini daha da gür çıkarabiliyordu. Tüm dünya medyası da büyük bir görev sorumluluğu bilincinde görevine devam ediyordu.

Ve Mursi 30 Haziran 2013 tarihinde yurtdışı seyahatine çıkıyor. Sonrasında bir merkezden yönetilen olaylar 4 gün içinde kontrolü mümkün olmayan bir hale getiriliyor ve 3 Temmuz 2013 tarihinde ordu yönetime el koyuyor. Sonrası malum…

Şimdi tekrar bize tekrar geri dönelim…

Gezi olaylarını hatırlayalım. Başlangıçta 20-30 çadırla başlayan güya masum direnişi göz önümüze getirelim. Medyanın olayları ele alış şeklini, CNN’in tüm dünyaya 9 saatlik canlı yayınını, Sayın Başbakan’ımızın yurtdışı seyahatinde olayların nasıl kontrol edilemez noktaya getirildiğini düşünün...

Fazla söze gerek yok. Toplumsal hadiselerin böyle bir yönü vardır. Bir anda kartopu misali olayların önü alınamaz hale gelebilir. Devletin elindeki bilgileri biz bilemeyiz. Her şey de söylenmez. O süreçte neler yaşandığını tam bilmiyoruz. Ama şunu kesin söyleyebiliriz ki sürecin çok profesyonel bir şekilde yönetildiği kesin. Tam bir özel kuvvetler operasyonuna benzemiyor mu? Sabri YİRMİBEŞOĞLU’nun 6-7 Eylül İstanbul olayları ile ilgili söylediklerini bir düşünün.

Her iki ülkenin yaşadıklarını bu gözle analiz ettiğimiz zaman büyük fotoğraf çok daha net gözüküyor. Belki bizim avantajımız geçirdiğimiz darbeler sürecinde edindiğimiz tecrübeler idi.

Şimdi bu anlattıklarımızdan sonra soruyu tekrar soralım. Darbe tehlikesi bitti mi?

Unutulmasın tekerrür eden tarih değil, hatalardır…

Ekrem Ata

Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.

Yorum Ekle

(*) ile işaretlenmiş zorunlu alanların tümünü doldurduğunuza emin olun. HTML kodları kullanılamaz.

asder logo

Adaleti Savunanlar Derneğinin ilkelerini benimsiyor ve her alanda "adalet"değerini temel alan kural ve uygulamaların gerçekleştirilmesi için mücadele çalışmalarına katılmanın gereğine inanıyorsanız; bizi takip edin...