Salı, 20 Mayıs 2008 04:08

Siyasette aşağılık duygusu

Siyasette aşağılık duygusu

Bugünkü yazımda sağ veya sol yelpazedeki siyasetçileri incitebileceğimi biliyorum. Başlagıçta özrümü kabul etmelerini istiyorum. Mümkün olduğu kadar bilimsel tesbitlerin dışına çıkmamaya çalışacağım.

Aşağılık duygusu kavramını insan analizinde ilk kullanan Adler olmuştu. Freud’un yol arkadaşı ama sonra yollarını ondan ayıran Adler ikinci dünya savaşında askeri hekim olarak gözlemlerini tez haline getirdi.

Adler savaş fanatiklerini aşağılık duygusundaki bireyler olarak yorumluyordu.İ nsanların kendileri ile ilgili olmayan bir savaşa girme konusunda heyecan duymalarını kendilerinde hissetikleri aşağılık dugularından kaçınmalarının bir sonucu olduğunu söylüyordu.

Freud hayatı zevk peşinde koşmak olarak yorumlarken Adler hayatı topluma karşı bir sorumluluk olarak görüyordu.

Gerçektende insan aslında yetersiz olmasa bile kendisini yetersiz ve eksik olarak algılıyorsa aşağılık karmaşasına (Kompleks) kendisini kaptırıp çeşitli yanlış davranışlara yönelebiliyor.

Kişilerin kullandığı savunma mekanizmaları telafi amaçlıdır. Olumsuz korku ve düşünceleri, sıkıntı, utanç, suçluluk veya endişeyi giderme çabası olarak kabul edilir.

Birinci tür davranış içine kapanma ve dünyaya küsme şeklindedir. Depresyona götüren süreç böyle başlar. Çözüm özgüveni artıracak yol bulmaktadır.

İkinci tür davranış kendisinden yüksek gördüğü kişi ve topluma kızma, öç almaya çalışma, suçlu suçsuz veya haklı haksız düşünmeden yargılama ve suçlama davranışları gösterme şeklindedir. Zorlayıcı, geçimsiz ve katlanılan kişiler ortaya çıkar.

Üçüncü tür davranış kendisinden yüksek gördüğü kişilere karşı kendini beğendirmeye ve ilgisini çekmeye çalışma şeklindedir. Güvenilmeyen kişiler ortaya çıkar.

Dördüncü tür davranış biçimi ise kendini özel, önemli ve üstün görme tutumudur. Tıpkı mezarlıkta korktuğu halde türkü söyleyerek cesur rolü oynayan kişi gibidir. Aşağılık duygusunun etkisi ile gerçekçi olmayan kibir ve gurur içindedir. Üstünlük kompleksi olan lükse düşkün kişiler ortaya çıkar.

Beşinci davranış biçimi içki, kumar, rastgele cinsellik gibi alanlara yönelerek baş edemediği duygularını unutmaya çalışır. Kavga, suça karışma agresif davranma eksiklik duygularını giderme savaşının tezahürleridir. Kaos çıkaran kişiler bu gruptadır.

Hatta Freud ateş yanarken ateşe işeme dürtüsünün eşcinsellikle içsel bir savaşımın sonucu olduğunu söylüyordu.

Eksiklik, yetersizlik, aşağılık ve güvensizlik duyguları ile içsel mücadelede bu duyguları başkalarına yansıtma, başkalarına yükleme kolay ve kısa bir savunmadır. Kişiyi o anda rahatlatır. “Ben iyiyim o kötü” savunması doğru bilgilere dayanmadığı için iletişimi bozar.

Kişinin “Ben herşeye rağmen varım” diyebilmesi için kendisi ile yüzleşebilmesi ve kendisini tanımaya çalışması gerekir. Böylece kendini aşmayı başaran, kendini gerçekleştiren ve kendisi ile barışabilen bireyler ortaya çıkar.

Herkesin iç keşif yoculuğuna çıkmasını ve bilgeleşmesini beklemek fazla hayalcilik olur ama bizi yönetme talebi olanlardan bu bakışı beklemek hakkımız olmalıdır.

Türkiyemizde sağ veya sol siyasi yelpazede aşağılık duygusunun bazı yansımalarını maalesef görüyoruz. Bunun için herhalde rahmetli Ayhan Songar hocamız “sağcılarda geri zekalı solcularda psikopat çok çıkıyor” derdi.

Sağ yelpazede kendinden üstün gördüğü kişilere kendini beğendirme ve ilgisini çekme savunması çok rastlanılıyor.  ‘Şarabın iyisini bilirim tadını bilmem’ söylemi veya meyhane şarkısı istemek, müstehcen fıkralar anlatmak yahut gaza getiren alkışların yapaylığını görememek gibi algılamalar böyle zaafı olan kişilerin davranışlarıdır.

Güçlü ve üstün olanın korkusundan emin olmak için onlara aşırı verici davranmak ve dostlarının hislerini ciddiye almamak Emevilerin tarihten silinmelerine neden olan hataları değil miydi? Bu tarz hataların bedeli yalnız kalmaktır!

Tanzimat algısı da Osmanlı aydınlarına benzer hatayı yaptırdı. Batı karşısında eksiklik duygusu ile hareket eden Osmanlı aydınları bilim, fen yerine  kıyafet, müzik ve dans gibi kolay modernliği seçtiler.

Batıya öykünme davranışı Cumhuriyet döneminde de devam etti. Cumhuriyet aydının ‘Baba Kompleksi’ böyle ortaya çıktı. Babayı yani Osmanlıyı öldürmek için Avrupayı kutsallaştırmış aydınlar aslında komplekslerini giderme içinde değiller mi?

Sol yelpazeye baktığımızda kongreleri hep kavgalı olması, bir milletvekilinin Hacca gitmek isteyen seçmeninin inançları ile dalga geçebilmesi duygusal ve algısal bir körlüğü gösteriyor.

Kendi tezini geliştirememiş sosyal demokrat hareketin içindeki eksikliği ve yetersizliği gidermek ve rahatlamak için kendi şeytanlarını taşlamayı tercih etmeleri tesadüfi değildir.

Karşı tarafı suçlayarak ego doyumunu sağlamak, grubunu bir arada tutmaya çalışmak ve korkular üretmek yahutta kaygıları felaket gibi algılatarak gerilim çıkarmak sol yelpazenin sağlıklı olmayan bir davranışı olarak göze çarpıyor.

Bütün bu saydıklarım içinde kusurları katmerleştiren şey ve en kötüsü de kusurunu bilmemektir. Kusurdan daha büyük olan ‘kusurunu bilmemek’ rüyada iken kendisini uyanık zanneden gafilleri hatırlatır
Prof.Dr. Nevzat Tarhan

Yönetim Kurulu Başkanı

www.nevzattarhan.com | Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.

Yorum Ekle

(*) ile işaretlenmiş zorunlu alanların tümünü doldurduğunuza emin olun. HTML kodları kullanılamaz.

asder logo

Adaleti Savunanlar Derneğinin ilkelerini benimsiyor ve her alanda "adalet"değerini temel alan kural ve uygulamaların gerçekleştirilmesi için mücadele çalışmalarına katılmanın gereğine inanıyorsanız; bizi takip edin...