Çarşamba, 19 Ekim 2016 11:03

İran Neyin Peşinde

İkinci Dünya Savaşı 5 Mayıs 1945'de sona erince savaşan taraflar, savaşın galipleri olan ABD, Sovyetler Birliği, İngiltere, Fransa ve Çin'in Dünya’yı ortaklaşa yöneteceği ve son sözü söyleyeceği bir global teşkilat modelini hayata geçirdiler. Adına da Birleşmiş Milletler dediler. (1)

İkinci Dünya Savaşından sonra başlayan kolonizasyon (sömürgecilik) sürecinin sonunda Ortadoğu siyasi haritası bugünkü şeklini almıştı. (2)

Günümüzde sömürgecilik her ne kadar klasik anlamıyla Ortadoğu'da ortadan kalkmış olsa da emperyalist siyaset özellikle ABD'nin Irak işgali nedeniyle bölgede yeni bir safhaya girmiştir. (3)

11 Eylül sonrasında ortaya çıkan gelişmelerden en çok etkilenen bölge Ortadoğu olmuştur. Bu dönemde uluslararası sistemde "Yeni Dünya Düzenin" den söz edilirken bölgeye yönelik olarak da "Yeni Ortadoğu" söylemi ön plana çıkmaya başlamıştır. ABD yönetiminin 11 Eylül sonrası yeni Ortadoğu yaratma projesi çerçevesindeki hamleleri bölgesel kutuplaşmayı artırmıştır. (4)

Ortadoğu'da etkin bölgesel dinamiklerden birisi de son yıllarda dikkat çekmeye başlayan mezhep farklılıklarıdır. ABD'nin 2003 yılında Irak'ı işgalinin ardından bu ülkede Şiilerin çoğunlukta olduğu bir hükümetin kurulması ve burada baş gösteren “Şii-Sünni” çatışmaları mezhep farklılığını bölge siyasetinin gündemine taşımıştır. Ayrıca Irak'ta yeni yönetimin tesisinin ardından “Şii” bir hükümetin iş başına gelmesi, Lübnan'da ve Körfez ülkelerinde “Şii siyasal uyanışı” bölgede İran'ın nüfuzunu artırmış ve bazılarının tabiriyle “Şii Hilali” yükselmeye başlamıştır.(5)

Türkiye ve Arap ülkelerinin çoğunluğu Sünni'dir, fakat İran, Irak ve Bahreyn gibi Şiilerin çoğunlukta olduğu ülkelerin yanı sıra Lübnan-Suriye ve diğer Körfez ülkeleri hatırı sayılır bir Şii nüfusu barındırmaktadır.(6 )

1979 İslam Devrimi'ne kadar statükocu ve muhafazakâr olan İran, o tarihten sonra revizyonist ve radikal bir devlet haline gelmiştir. (7)

Soğuk Savaş döneminin en zor zamanlarında kendi hegemonyasını tesis etmek isteyen iki süper gücün insanı makineleştiren, köleleştiren ideoloji mücadelesinin arasında insanlığa üçüncü yol sunan bir çağrı yankılandı: "Lâ Şarkiyye, Lâ Garbiyye; İslâmiyye İslâmiyye." Aslında bu çağrı hem silah zoruyla insanın elindeki hak ve özgürlükleri alan ve onu bir üretim aracı (makine) olarak gören doğunun emperyalist sistemi, komünizme karşı hem de materyalist düşünceyi insana benimseterek insanı sermayenin kölesi yapan batı emperyalist sistemi, kapitalizme karşı kendi öz değerlerinden yeniden doğarak gerçek özgürlüğün ve bağımsızlığın İslam'da olduğunu dünyaya haykıran bir çağrıdır. (8)

Humeyni'nin amacı milli devlet hudutlarını aşarak Şii-Sünni ayrımı yapmaksızın İslam birliğini sağlamaktı. Lakin sloganla değil, pratikte yapılmalıdır. İslam'ın gereği budur.(9)

1982 yılında Hafız Esed tarafından Suriye'nin Hama kentinde gerçekleştirilen katliama da sessiz kalan İran aslında devrim sürecinde kullandığı söylemlerini kaybetmiştir. Devrim zamanında Humeyni tarafından sık sık tekrarlanan İslâm birliği unutulmuş henüz devriminin ilk senesini tamamlayan İran diğer bir Müslüman ülke olan Irak'la savaşa girerek "İslam'ı bölmeye çalışan unsurların" oyuncağı olmuşlardır.(10)

Ali Şeriati'nin deyimiyle Ali'nin Şiasın’dan vazgeçerek Safevi-bedevi Şia’sını benimsenmiştir. Safevi Şiası ise Pers kültür havzanın yoğun olduğu birliğin algısından oluşmaktadır. Yani İran, ulusal çıkarlarını düşünerek İslam coğrafyasında yayılma çabası içerisine girmiş ve mezhebi ayrılıkların merkezi bir konuma gelmesine yol açmıştır. Aslında biz bugün Suriye'de yaşananlara baktığımızda 1982'de yaşanan Hama katliamından farklı bir senaryo görmüyoruz. 1982'de olduğu gibi İran ulusal çıkarlarını düşünerek Esed'in yaptığı katliamlara destek olmaktadır.(11)           

Sünni Müslüman akidesinde “LA İLAHE İLLALLAH MUHAMMEDUR RASULLULAH” diyen herkes Müslümandır. İran Safevi-Şia inancında ise sadece Şii inancına sahip olanlar Müslümandır görüşü hakimdir, diğere mezhepleri küfürle suçlamaktadırlar. Buna en güzel örnek günümüzde Şii Lübnan Hizbullah örgütü de İsrail ile mücadeleyi bırakmış Irak ve Suriye de Sünni Müslümanlara karşı Rusya-ABD safında savaşmasını görmekteyiz.

Sonuç

İran Türkiye ile birlikte yaşamak zorunda. İran’ın Türkiye karşı sürekli rekabet üzerinden bir ilişki içine girmesi İran’a zarar verir, bunu İran’ın görmesi gerekir.

Şiilik ve Sünnilik mezhepsel farklılık sebebiyle, İran’ın Türkiye ile didişmesi, bölgeye barış getirmiyor, olan Müslüman halka oluyor. Bölgemizde sömürgeci güçler hakimiyetini pekiştiriyor. Bölgeyi etnik ve mezhepsel guruplara ayırarak parçalayıp bölerek yöneteceği kıvama getiriyor. İran İslam coğrafyasındaki hakimiyetini yanlış ittifaklarda arıyor, ne oldu da birden en yakın dostları büyük şeytan ABD ve İsrail oldu.

Türkiye kalkıp Suriye'deki bu sorunu ben tek başıma çözerim derse çözemez, bunu bölgemizdeki İslam ülkeleri ile ilişkileri geliştirerek çözmesi gerekir. Türkiye, bölge ülkeleriyle ikili ve çok taraflı işbirliğini yaygınlaştırarak bölgede barış, güvenlik ve istikrarın tesisine katkıda bulunmayı hedeflemektedir. İslam coğrafyası dışındaki Küresel güçlerle anlaşarak bölgeye barışın gelmeyeceği anlaşılmıştır. Türkiye'nin Ortadoğu'ya yönelik politikaları bu temel hedefe dayanmaktadır.

KAYNAKLAR:

-(1) İskit Temel, “Diplomasi Tarihi Teorisi Kurumları ve Uygulaması,” İstanbul Bilgi Üniversitesi yayınları-İstanbul-2012, SS, 140-176.

-(2),(4),(5),(6),(7), Sinkaya Bayram,” Ortadoğu Siyasetine Giriş, Temel Aktörler ve Dinamikler,” Orsam Kaynak, No.1, Ocak-2015.

-(3),Şöhret Mesut,” Ortadoğu Analizi, İki Kutuplu Sistem Sonrası Ortadoğu ve Arap Baharı,” Beta basım, Haziran-2014, İstanbul.

-(8),(9),(10),(11), Yurteri Hamza,” Kelebek etkisi Topluluğu resmi yayın organı 70’ler Fanzini,” dergisi, sayı-2, 2015, ss,8-9.

Çetin ZAMANTIOĞLU

Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.

Yorum Ekle

(*) ile işaretlenmiş zorunlu alanların tümünü doldurduğunuza emin olun. HTML kodları kullanılamaz.

asder logo

Adaleti Savunanlar Derneğinin ilkelerini benimsiyor ve her alanda "adalet"değerini temel alan kural ve uygulamaların gerçekleştirilmesi için mücadele çalışmalarına katılmanın gereğine inanıyorsanız; bizi takip edin...